Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Avatar photo
Güler DEMİRHAN

FİKİR DÜNYAMIZ ÇORAK KALMASIN!

FİKİR DÜNYAMIZ ÇORAK KALMASIN!

Kişisel oluşumumuzda ve toplumsal fikir yapımızın inşâsında emekleri olan, büyük ustaları bir bir kaybediyoruz…

Vâdeleri doluyor, hiç beklenmedik anlarda ebedi hayatlarına geçiş yapıyorlar…

Geçtiğimiz yıllar içinde bizleri, fikren öksüz ve yetim bırakan pek çok üstadın ölümünü yaşadık, üzüldük.

Özellikle iki isim üzerinde bilhassa durmak istiyorum;
Psikolog yazar, fikir insanı, ülke sevdalısı, Rahmetli Doğan Cüceloğlu ve yine vatan sevdalısı fikir insanı Rahmetli Yavuz Bahadıroğlu…

Her ikisi de insanlık için derdi olan, elini taşın altına koyan, hayıflanmak yerine çabalayan insanlardı.

Toplumun ve hatta tek tek bireylerin zihninde, karakterinde, alışkanlıklarında önemli izler bırakmış işaret levhalarıydılar.

Bir taraftan da zıt karakterlere sahip iki fikir insanı!..

Çocukluğumdan bugüne, tarafgirliğe girmeden ve önyargısızca samimi bulduğum ve fayda gördüğüm her fikir insanına kulak verdim, istifâde etmeye çalıştım ve ötekileştirmedim.

Ötekileştirmek yapıma uymuyordu, hâlâ da öyle!..

Bende, kucaklayıcı üslûp daha insani ve vicdani bir yaklaşım olarak, değer buldu…

İyi ki de çocuk aklımızla öyle yapmışız ve sonrasında öylece devam etmişiz.

Böylelikle, geniş yelpazeden ve değerli fikir insanlarından istifade etme imkânı bulmuş olduk.

Buna mukabil paha biçilemez zengin bir fikir dünyasına talip olduk.

Bu davranışımız, görüş ve değerlendirme gücümüzü artırırken, farkındalığı ve objektif bir bakışı da beraberinde getiriyor.

Zihinsel yapı güçlenip, değer kazanıyor elbette.

Hani çocuklar gelişirken; bol mineralli, vitaminli çeşitli meyve, sebze ve benzeri gıdalarla beslendiklerinde daha sağlam bir bünyeye sahip oluyorlar ya, o misal!..

Tek düze beslenen çocuklarda ise çelimsizlik ve gıdasızlık, bunlara bağlı çeşitli hastalıklar baş gösteriyor.

Yavuz Bahadıroğlu, Vehbi Vakkasoğlu, Alev Alatlı, Leyla İpekçi, Sadık Yalsızuçanlar, İsmet Özel, Banu Avar, Mehmet Niyazi Özdemir, Mim Kemal Öke, Doğan Hızlan, Ahmet Yüksel Özemre, Yavuz Bülent Bakiler, Kemal Sayar, Nevzat Tarhan, Doğan Cüceloğlu, Doğan Hızlan, Ahmet Kabaklı ve ismini sayamadığım nice fikir ustaları hayatımıza, zihin dünyamıza katkı sağladılar.

Dünyayı kendi bakışları ile samimi bir çabayla bizlere anlatmaya, gayret ettiler. Giderlerken arkalarında telafi edilemez, büyük bir boşluklar bırakarak gittiler.

Gönül ister ki; fikir üreten ufku açık, güzel insanların yeri boş kalmasın.

Kalmasın da nasıl?

Yeni fikir insanlarının yetişmesine zemin oluşturarak, yeşereceği ortamları var ederek mümkündür bu dediğimiz.

-Kültür etkinliklerine daha fazla değer verip yer açmakla,

-Kültürel ağırlıklı programları televizyon programlarında veya başka platformlarda daha erken, izlenebilir saatlere yerleştirmekle,
-Kahvehane sayısı kadar, en ücra köylere dahi kütüphane açmakla,
-Fikir ve edebiyat etkinliklerinin boş etkinlikler gibi görülmesinden ziyade bir şekilde değer kazanmasını sağlayarak kısmen de olsa katkı sağlanabilir, kanaatindeyim.

Fikir insanlarını tanıtmak, bildirmek yeni nesillerin nazarı dikkatlerine sunmakla mümkün olabilir.

Öyle bir zemin hazırlanmalı ki, topluma ışık tutacak fikir insanlarının sayısı günbegün artsın ve daha dolu daha ışıl ışıl nesiller yetişsin.

Geçenlerde bir sohbet ortamında “Nüfusu on bini aşan belde veya merkezlere kesinlikle zengin kütüphaneler kurulmalı.” dediğimde,
“Önce spor salonu, park olmalı, kütüphane en son olacak iş.” cevabını aldım maalesef ve bu beni çok üzdü.

Önce bu öteleme zihniyetini bertaraf etmeliyiz.

Fikir, sanat, kitap ve kültür etkinlikleri ötelenemez, ertelenemez.

Bilakis herşeyden daha fazla önemsenmeyi, öncelemeyi ve ön plana alınmayı hak eder.

Yoksa meşhur sözdür: Mürekkebin akmadığı yerde kan akar.
Yani; fikir, düşünce, gelişim durmuşsa en büyük bela olan cehalet baş gösterir de Allah muhafaza, başa gelmeyen kalmaz.

Elimizden geldiğince tedbirimizi alalım ki; gerek aile ortamında, gerek okulda, gerekse sokakta veya iş ortamlarında cehalete bağlı, can sıkan bizi gerileten, çeşitli problemlerle baş etmeye çalışırken, hatta telafisi mümkün olmayan maddi manevi kayıplarla muhatap olduğumuzda, dönüp “biz nerede hata yaptık!” demeyelim…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ