Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Güler Demirhan yazdı:”Fikirlerimizi nezaket çerçevesinde paylaşalım.”

Rüzgar Dindiğinde Kalpler Kırılmış

Rüzgar Dindiğinde Kalpler Kırılmış Olmasın…

Nabzımızın hızlandığı günlerdeyiz.

Hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, hem de genel parlementer seçimleri hep birlikte gerçekleştirdik, şimdilik geride bıraktık.

Bu esnada umarım; eşi, dostu, arkadaş ve akrabayı da geride bırakmamışızdır.

Hepimiz insanız, tecrübelerimiz ve akıl süzgecimizden geçirdiğimiz belli hayat ve siyaset görüşlerimiz mevcut.

Bu gayet doğal.

Üslub ve nezaketimize dikkat ettiğimiz, kırıcı ve kaba sözlere baş vurmadığımız müddetçe siyaset konuşmakta ve bu minvalde fikir paylaşımı yapmakta hiç bir sıkıntı yok.

Sıkıntı, üslup bozulduğunda ve kendimizi cenk meydanında zannettiğimizde başlıyor.

Böylesi hararetli seçim zamanlarında adeta, körlük hastalığına yakalanıyoruz.

Öyle şeyler oluyor ki; sosyal medyada yapılan paylaşımlar veya akraba, arkadaşlarla hasbelkader görüştüğümüz zamanlarda (düğün, cenaze, hasta ziyareti, herhangi bir özel an) siyaset ringine dönüşüp kafa göz girilip kalpler kırılabiliyor.

Hiç unutmuyorum; anneciğim kansere yakalanmış, hasta yatağında son günlerini yaşıyordu.
Ziyarete gelen iki farklı görüşten akrabalarımız, bu hatayı mâlesef yapmışlardı.

Biz hastanın gözünün içine bakarken, moralini yüksek tutmaya çalışırken; dört beş kişilik zıt görüşlü ziyaretçilerimiz, ortamı adeta açık oturum havasına sokmuş, hararetli siyasi tartışmalara girişmişlerdi.

Sağlıklı olan pek kişinin rahatsız olacağı ortam, ne yazık ki ölümcül hastanın başında gerçekleşmişti.

Aynı kişileresorsak, normal zamanda aynı konuyu kendileri de yanlış buluyor ve yapanı ayıplıyorken. İşin içine siyaset, hırs, kendi doğrusunu dayatma kibri girince düşünemez oldular, kanımca.

Ortamı yatıştırmaya çalışan bizler de başarılı olamamıştık o akşam.

Aman diyelim!

Siyasetin konuşulacağı ortam var, konuşulmayacağı ortam var.
Siyasetin konuşulduğu ortamlarda da önceliğimiz nezaket ve üslûp olursa sıkıntı yok.

İşin içine siyaset girdiğinde, karşımızdaki kişinin adeta insan olduğunu unutup, canavar olduğunu var sayıyor, öldürmeye hedefleniyor gibiyiz.

Değilse de acımasızca yok etmeye, had bildirmeye, ezmeye, hırpalamaya çalışıyoruz.

Yapmayalım!

Birbirimize her zaman ihtiyacımız var.

Karşı partiye oy veren depremzedelere, ağıza alınmayacak hakaretler etmek neyin nesidir!?

Ya da karşı partiye oy verenleri şuursuzlukla, din ve vatan düşmanlığı ile yaftalamak!?

Bu günler geçer, tansiyon iner, normal hayata döneriz. Bir de bakarız ki en yakın dostumuzu, can akrabamızı, komşumuzu, sınıf arkadaşımızı kaybetmişiz.

Rüzgar dinmiş ama kalpler kırılmış.

Eyvah!

Siyasilerse yollarına devam etmişler.

Biz onları ekranlarda tartışırken görürüz fakat mecliste birbirlerine çay çorba ısmarlıyor, güzel güzel sohbetler ediyorlardır.

Tüm karşıt görüşlerine rağmen bu böyle olur.

Yani!?

Yanisi; siyaset için ne kalp kırmaya değer ne de insan kaybetmeye.

Örnek alacaksak siyasilerin ekran yüzünü değil, uyanık olup perde arkasında gerçekleşen hoşgörü kültürlerini örnek alalım.

Fikirlerimizi ise küfürsüz, hakaretsiz nezaket çerçevesinde paylaşalım.