Sonbahar.. Huzur.. Umut
Sonbahar.. Huzur.. Umut
Son günlerde (sanırım sonbaharın da etkisi var) bir çok konu üzerinde fazla düşünüyorum. Hızlıca akıp giden hayattan geriye kalanlar bir bir silinip gidiyor. Yerini bir sonraki günün planları, telaşları alıyor. Gün bitip gece olunca bu kadar koşuşturmadan bana kalan ne oluyor?
Sonbahar.. Huzur.. Umut
NetHaberler | Elif Sevil Orhanlı
Son günlerde (sanırım sonbaharın da etkisi var) bir çok konu üzerinde fazla düşünüyorum. Hızlıca akıp giden hayattan geriye kalanlar bir bir silinip gidiyor. Yerini bir sonraki günün planları, telaşları alıyor. Gün bitip gece olunca bu kadar koşuşturmadan bana kalan ne oluyor?

Bizi meşgul eden yoğunlukların zihinsel yorgunluğunun içinde boğulup dururken “Hayat sadece bunlardan ibaret olmamalı” diye haykıran ruhunun, gerçeğe uyandıran sesini duymak eşsiz. Bunu zihnin sessizleştiğinde içindeki ses sana fısıldayacak.
“İçimizdeki ses” diye adlandırdığımız o temiz hal, bizi dengede tutan bir pusula. Kirlendiğinde bunalıma girdiğimiz, kendimizden uzak düştüğümüz, farkında olmasak da bizi hakikatte ayakta tutan gerçek bir yaşam kaynağı. Bu yaşam kaynağının sesini bazen duymaz insan. Çünkü günlük telaşlar buna pek müsaade etmez.
Kendisiyle bağı kopmuş insan, mutsuzdur. Kendi sesini duymayan insan yoksundur. Kendine giden yolu arayan her insan ise şanslıdır. Yolda görünür hazineler bulur vardığı yerde ise aydınlık gökyüzünün ışığı onu gerçek bir bilgelikle onurlandırır. İnsan, kendisine giden yolda önce “değişir.”
Değişim, bir örtünün tüm kirleriyle birlikte sonsuz hayatta üzerinizden sökülüp atılması değildir sadece. Siz değişirken canınıza batan dikenlerin acısıyla eğitilip öğretiliyorsunuz ve yeni bir dünya inşa ediliyor karakterinizde. İlk etapta gerçeklik aynanıza düşen her bir harfle yeniden inşa edildiğinizi göremeyebilirsiniz. Henüz uyanmaya başlamadığınız için yoğun öfke duyabilirsiniz. Bu uzun yolculuğun sonunda ulaştığınız yerden geriye doğru baktığınızda bunun sizi, özünüzdeki gerçek bilgeliğe hazırladığını anlayacaksınız. Bilgeliğin yolu biraz acıyla döşenmiştir. Bunu bilene acı da hoş gelir.
Kendini inşa edene, kendine emek verene ödüller çoktur, siz öyle bilmeseniz de. Hiçbir çaba boşa gitmez ki bu evren yasasının kesin kuralıdır. Sadece insanoğlu biraz sabırsızdır. Yoluna çıkan her zorlukta kolay eğilip bükülür. O zamanlarda bile korunup kollandığını bilmez, kızar. İlahi adalet arar. Hatta yaratıcıyı suçlar. Çünkü kendisiyle yolculuğu başlayan insan hayatında artık hiç bir şeyi aynı bulamayacaktır. Taşlar yerinden çıkacak, düzenin bozulacak, bildiğini sandığın her şey çöp olacak ve bazen kendini yoksun/çaresiz bulacaksın. Çünkü senin hayat kitabın şimdi yeniden yazılıyor.
Unutulmuş şu gerçeği kendisine hep hatırlatmalı insan“Yeni bir sen inşa etmenin yolu sabırla döşenir.”

“Kendine yalnız kalmak için izin ver”
Kalabalıklar içinde yalnızlığı seçip mutlu olmak kadar iyi şey yok. Özgürleşmenin en naif eylemlerinden birini keyifli bir özgüvenle hayata geçirenlerin yüzünde huzurlu bir gülümseme görürsünüz. Onlar; kalplerindeki öğrenilmiş çaresizlik duvarlarını aşarak mutluluğun, yoğun kalabalıklar içinde vekendisinin dışında bir yerlerde olmadığının saydamhafifliğinin farkına varmışlardır.
Yalnızlık, insanın en güçlü ve en özgür hâlidir. İçinizdeki bilgeliğin sesini sakinlikte duyarsınız. Kendinizi en iyi, sakinlikte keşfedersiniz.
Kendinizle ilgili naif kelimelere sakinlikte erişirsiniz. Bu yüzden yalnızlığın sesi sizi hiç korkutmasın aksine bu sizin sevinciniz olsun.
Yalnızlığın ilk tanımı içsel özgürlüktür. Bunu keşfedenin yolu uzun ve türlü bilgiyle örülüdür.
Yıllardır İstanbul kalabalığının sonsuz sesleri içinde, hızlaakıp giden zamanın peşinden koşup durduğum bir yoğunlukla yaşıyorum. Her yerde kalabalığız. Trafikte, yürürken, iş yerinde, yemekte.. Hayatımın her alanda çok kalabalık olduğunu fark ettiğimde “Artık yoruldum sanırım” seslerini işittim.
Kendimi hep bir yerlere yetişme telaşında koşar adımlar atarken buluyorum. İşle ilgili uzun telefon konuşmaları,sürekli birilerine bir şeyler anlatmak ve dinlemek, her yere kalabalık gruplar halinde gitmek, sık yaptığımız arkadaş buluşmalarıyla dolu yoğun bir düzen.
Aynı şey kafamın içinde de dönüp duruyor. İşimi iyi yapmalıyım eksiksiz olmalı, arkadaşlarıma vakit ayırmalıyım, sevdiğim aktivitelere katılmalıyım, seyahatlere çıkmalıyım, yeni şeyler keşfetmeliyim.. Hepimiz biraz böyleyiz değil mi?
Şimdi ise son aylarda İstanbul’un aktif temposundan uzaklaşma fırsatı bulup nefes almaya başladım. Dingin bir akış ne kadar huzur vericiymiş. Tek başına yemeğe çıkmanın bile inanılmaz eşsiz bir güzelliği varmış ki bunu özellikle tercih ediyorum. Arkadaşlarımla baş başa ya da kalabalıkmasalarda yediğimiz keyifli yemekler de elbette eşsiz ancak insan bazen dinginliği seçmeli. Herkes hayatının bir döneminde buna izin vermeli.
Hayat, bir süredir yönümü İzmir’e çevirdi. Planlarımda hiç olmayan bir şehirde işlerim için uzun süreli bulunmak zorunluluğu beni ilk etapta çok zorladı ancak biliyorum ki hayat, hiç bir şeyi sebepsiz yaratmaz.
İstanbul’da yaşayan biri olarak bu şehirdeki birçok şeyi hâlâ garipsiyorum, alışmakta zorlanıyorum ancak buradaki dinginliği çok sevdim. Hatta bu şehir için “En güzel gün batımlarının olduğu yer” diyorum.
İzmir Kordon’a yolunuz düşerse gün batımını mutlaka izleyin.
Dinlediğim müziklerin formu da dönüşmeye başladı. Ruhun seni nereye götüreceğini neye ihtiyacın olduğunu bilir çünkü.
Belki listenize eklemek isterseniz diye birkaç isim bırakacağım buraya.
DPR İAN, Ethan Low, Mark Tuan, Keshi, Mikah, Joon, 808toofly, WayV, Highvyn, Weston Estate, D.O, Kidsnot$aints, CLUB BOYBND, Kid Bloom, Junny, brb., Fiji Blue, starfall, Jhung, Balu Barigada, GEMINI, eaj,Sunkis, Kuiper, Rol3ert, Krep in Touch
CORTIS JoyRide favorim.
DPR İAN’ın tüm şarkılarını sıkça dinlerim ancak PeanutButter & Tears ve Violet Crazy favorim.
The Rose’un tüm şarkıları benim için eşsiz.
TXT, ENHYPEN, Jung Kook, RM, AgustD(Suga), J-Hope, çok severek dinlediğim isimler ve gruplar.

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.