İsraf: Modern Çağın imtihanı
DİNİ HABERLER
24.06.2025 - 14:21, Güncelleme:
24.06.2025 - 14:21
İsraf: Modern Çağın imtihanı
İsraf insanların kesinlikle sakınmaları gereken manevî hastalıklardan biridir.
İsraf Modern Çağın İmtihanı
Toplumları sarsan birçok sorunun yaşandığı günümüz dünyasında, insanlık onuruna yakışır aydınlık geleceğin inşası için hepimize sorumluluklar düşmektedir. İslâm’ın değerleri, üzerinde hassasiyetle durduğu israf konusunda dininin, canın, aklın, neslin ve malın korunması gibi değerlere dikkat çekmektedir.
Yaşadığımız evrende akıllı, onurlu, sorumlu ve en değerli varlık olduğu için her şey insanın hizmetine sunulmuş, emrine verilmiştir. İnsanın varlığını anlamlı kılan da sorumluluk ve görevlerinin olduğu bilinciyle davranmasıdır. İnsanlar sorumluluk bilinciyle hareket ettiği takdirde hem dünya hem de ahiret hayatının, gereğince davranmış olacaktır. “Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8) ayeti de kendisine başta akıl olmak üzere verilen sayısız nimetlere karşılık insanın da, gücü nispetinde yerine getirmek zorunda olduğu belli yükümlülükleri olduğunu ifade etmektedir.
İslâm dinin asli kaynağı olan Kur’an’da, birçok sure ve ayette kâinatın muazzam bir denge ve ölçü üzere yaratıldığına, dengeye müdahalenin yanlışlığına ve getireceği vahim sonuçlara dikkat çekilmektedir. Zira insanoğlu bugün bir yandan içinde bulunduğu dünyayı inşa etmeye çalışırken, bir yandan da geleceğini imha ederek kendi kıyametini hazırlamaktadır. Bu sebeple Kur'an hayatın dengesini korumayı, her şeyi belli bir ölçü ve tartı içinde kullanmayı, aşırı gitmemeyi, haddi aşmamayı ve en önemlisi, sade yaşantıyı ve hayatın ve çevrenin kendisine bir emanet olduğunu unutmamayı ve buna göre yaşamayı emretmektedir.
"Çocuklarımız, ailemiz her şeyimiz bize bir emanettir"
İnsanın hizmetine sunulan herşeyin, bizlere sahip olduğumuz canımızdan, vücudumuzdaki tüm organlardan tutun, Çocuklarımız, ailemiz, malımız, her şeyimiz bize bir emanettir. Ve biz bunları alel alelade üzerinde tasarrufta bulunamayız. Öyle ki bir insanın kendi canına zarar vermesi bile her noktada, her hususta yasaklanmıştır, haram kılınmıştır. Cenab-ı Hakk'ın bize bahşettiği tüm nimetlere emanet bilinciyle baktığımız zaman, bunların bizim değil, Rabbimizin mülkünde, Rabbimizin hakimiyetinde olduğunu bildiğimizde, sadece birer emanetçi şuurunda olduğumuzda daha dikkatli davranmamız gerektiğini anlarız.Öyle ki bir insanın kendi canına zarar vermesi bile her noktada, her hususta yasaklanmıştır, haram kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak, 'Yerde ve gökte ve bunlar arasında ne varsa hepsi Allah'ındır.' buyuruyor."
İsraf Manevî Hastalık:
İsraf insanların kesinlikle sakınmaları gereken manevî hastalıklardan biridir. İslâm dini dünya ile ahiret, ruh ile beden, hak ve sorumluluk arasında denge getirdiği gibi, yiyecek konusunda da dengeli beslenme ve tüketimi emretmiş, ihtiyaç fazlası tüketimi, israf ve ihtiyaç olmayan yönde tüketimi de haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Bir müslümanın hayatının her alanından olduğu gibi sosyal ve ekonomik yaşamında da dengeli, ölçülü ve tutarlı olması gerekir. Beşerî ve maddi kaynak imkânların kullanımındaki savurganlığı ifade eden israfın kapsamının belirlenmesinde inanç, örf âdet, tutum, tercih ve alışkanlıklarının önemli bir rolü vardır.
İslâmi anlayışa göre beşerî ihtiyaçlar sınırlıdır; arzu ve ihtiraslar ise sınırsız olup salt nefsanî sonu gelmez kazanç hırsının, tamahının, bencilliğinin ve sınır tanımazlığının elinde esir olmaya insan mahkum olacaktır.
İsrafın Sebepleri:
Günümüzde insanlık maalesef israfta yarışıyor ve bunu bir kalkınmışlık ve refah seviyesi olarak görüyor. Oysa bu israfın ağır bedelini insanlık bugün ödediği gibi gelecekte daha da ağır ödeyecektir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim, bu hususa büyük bir önem atfetmekte ve "Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri
sevmez” (A’râf 7/31) buyurarak ortaya koymaktadır. İnsanlar tarafından yapılan israfı göz önünde bulundurduğumuzda genellikle
•Maddi israf
•Manevî israf
•Harcamada cehalet bilgisizlik,
•Lüks, tüketim tutkusu, (Gösteriş)
•Malın kazanılmasında emek sarf
edilmemesi
•Aşırı tüketim ve keyfince harcamalar, israf değil, gelişmişliğin, sosyalleşmenin ve mutluluğunun göstergesi olarak takdim edilmesi
Tüketimin bir yaşam biçimi olarak görülmesi gibi...
Hâlbuki israf ve tüketim, çılgınlığının en önemli sebepleri arasında; insanın her şeye ben merkezli yaklaşım ve mülkiyetin mutlaklaştırılması gibi hususlar sayılmaktadır. Günümüz insanının bu aşırı hırsı ve savurganlığı neticesinde, ihtiyaç olmayan şeyler, ihtiyaçmış gibi gösterilmekte, yoksul ve ihtiyaç sahibi insanların zorunlu ihtiyaçları için sarf edilmeyen paralar, tüketim arzusunu tatmin için israf edilmektedir.
Sadeliği hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz" Çağın baş döndürücü harcamasına rağmen insanın sadeliği elden bırakmaması çok önemlidir. Hz. Peygamber’in israfla yaptığı mücadele, tasarruf anlayışı ve tüketim mantığı da bizlere model olmalıdır.
Sonuç:
Toplumsal, sosyal ve bireysel duyarlılık duygusunu kazandırmak için küçük yaşlardan itibaren manevi sorumluluk duygusu aşılanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, “İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden hesaba çekilmedikçe yerinden kımıldamayacaktır. Ömrünü nasıl tükettiğinden, gençliğini nasıl yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği bilgilerle nasıl amel ettiğinden.” (Tirmîzi, “Sıfatü’l-Kıyâme”, 1). Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığına göre hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeli savurganlık ve aşırı tüketim konusunda yılmadan mücadele etmeliyiz. Bilhassa gençlere ve çocuklara tasarruf eğitimi verilmeli ve onlar olumlu modeller sunulması önem arz etmektedir.
Saygı ve hürmetle
İsraf insanların kesinlikle sakınmaları gereken manevî hastalıklardan biridir.
İsraf Modern Çağın İmtihanı
Toplumları sarsan birçok sorunun yaşandığı günümüz dünyasında, insanlık onuruna yakışır aydınlık geleceğin inşası için hepimize sorumluluklar düşmektedir. İslâm’ın değerleri, üzerinde hassasiyetle durduğu israf konusunda dininin, canın, aklın, neslin ve malın korunması gibi değerlere dikkat çekmektedir.
Yaşadığımız evrende akıllı, onurlu, sorumlu ve en değerli varlık olduğu için her şey insanın hizmetine sunulmuş, emrine verilmiştir. İnsanın varlığını anlamlı kılan da sorumluluk ve görevlerinin olduğu bilinciyle davranmasıdır. İnsanlar sorumluluk bilinciyle hareket ettiği takdirde hem dünya hem de ahiret hayatının, gereğince davranmış olacaktır. “Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8) ayeti de kendisine başta akıl olmak üzere verilen sayısız nimetlere karşılık insanın da, gücü nispetinde yerine getirmek zorunda olduğu belli yükümlülükleri olduğunu ifade etmektedir.
İslâm dinin asli kaynağı olan Kur’an’da, birçok sure ve ayette kâinatın muazzam bir denge ve ölçü üzere yaratıldığına, dengeye müdahalenin yanlışlığına ve getireceği vahim sonuçlara dikkat çekilmektedir. Zira insanoğlu bugün bir yandan içinde bulunduğu dünyayı inşa etmeye çalışırken, bir yandan da geleceğini imha ederek kendi kıyametini hazırlamaktadır. Bu sebeple Kur'an hayatın dengesini korumayı, her şeyi belli bir ölçü ve tartı içinde kullanmayı, aşırı gitmemeyi, haddi aşmamayı ve en önemlisi, sade yaşantıyı ve hayatın ve çevrenin kendisine bir emanet olduğunu unutmamayı ve buna göre yaşamayı emretmektedir.
"Çocuklarımız, ailemiz her şeyimiz bize bir emanettir"
İnsanın hizmetine sunulan herşeyin, bizlere sahip olduğumuz canımızdan, vücudumuzdaki tüm organlardan tutun, Çocuklarımız, ailemiz, malımız, her şeyimiz bize bir emanettir. Ve biz bunları alel alelade üzerinde tasarrufta bulunamayız. Öyle ki bir insanın kendi canına zarar vermesi bile her noktada, her hususta yasaklanmıştır, haram kılınmıştır. Cenab-ı Hakk'ın bize bahşettiği tüm nimetlere emanet bilinciyle baktığımız zaman, bunların bizim değil, Rabbimizin mülkünde, Rabbimizin hakimiyetinde olduğunu bildiğimizde, sadece birer emanetçi şuurunda olduğumuzda daha dikkatli davranmamız gerektiğini anlarız.Öyle ki bir insanın kendi canına zarar vermesi bile her noktada, her hususta yasaklanmıştır, haram kılınmıştır. Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hak, 'Yerde ve gökte ve bunlar arasında ne varsa hepsi Allah'ındır.' buyuruyor."
İsraf Manevî Hastalık:
İsraf insanların kesinlikle sakınmaları gereken manevî hastalıklardan biridir. İslâm dini dünya ile ahiret, ruh ile beden, hak ve sorumluluk arasında denge getirdiği gibi, yiyecek konusunda da dengeli beslenme ve tüketimi emretmiş, ihtiyaç fazlası tüketimi, israf ve ihtiyaç olmayan yönde tüketimi de haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Bir müslümanın hayatının her alanından olduğu gibi sosyal ve ekonomik yaşamında da dengeli, ölçülü ve tutarlı olması gerekir. Beşerî ve maddi kaynak imkânların kullanımındaki savurganlığı ifade eden israfın kapsamının belirlenmesinde inanç, örf âdet, tutum, tercih ve alışkanlıklarının önemli bir rolü vardır.
İslâmi anlayışa göre beşerî ihtiyaçlar sınırlıdır; arzu ve ihtiraslar ise sınırsız olup salt nefsanî sonu gelmez kazanç hırsının, tamahının, bencilliğinin ve sınır tanımazlığının elinde esir olmaya insan mahkum olacaktır.
İsrafın Sebepleri:
Günümüzde insanlık maalesef israfta yarışıyor ve bunu bir kalkınmışlık ve refah seviyesi olarak görüyor. Oysa bu israfın ağır bedelini insanlık bugün ödediği gibi gelecekte daha da ağır ödeyecektir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim, bu hususa büyük bir önem atfetmekte ve "Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri
sevmez” (A’râf 7/31) buyurarak ortaya koymaktadır. İnsanlar tarafından yapılan israfı göz önünde bulundurduğumuzda genellikle
•Maddi israf
•Manevî israf
•Harcamada cehalet bilgisizlik,
•Lüks, tüketim tutkusu, (Gösteriş)
•Malın kazanılmasında emek sarf
edilmemesi
•Aşırı tüketim ve keyfince harcamalar, israf değil, gelişmişliğin, sosyalleşmenin ve mutluluğunun göstergesi olarak takdim edilmesi
Tüketimin bir yaşam biçimi olarak görülmesi gibi...
Hâlbuki israf ve tüketim, çılgınlığının en önemli sebepleri arasında; insanın her şeye ben merkezli yaklaşım ve mülkiyetin mutlaklaştırılması gibi hususlar sayılmaktadır. Günümüz insanının bu aşırı hırsı ve savurganlığı neticesinde, ihtiyaç olmayan şeyler, ihtiyaçmış gibi gösterilmekte, yoksul ve ihtiyaç sahibi insanların zorunlu ihtiyaçları için sarf edilmeyen paralar, tüketim arzusunu tatmin için israf edilmektedir.
Sadeliği hiçbir zaman göz ardı etmemeliyiz" Çağın baş döndürücü harcamasına rağmen insanın sadeliği elden bırakmaması çok önemlidir. Hz. Peygamber’in israfla yaptığı mücadele, tasarruf anlayışı ve tüketim mantığı da bizlere model olmalıdır.
Sonuç:
Toplumsal, sosyal ve bireysel duyarlılık duygusunu kazandırmak için küçük yaşlardan itibaren manevi sorumluluk duygusu aşılanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, “İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden hesaba çekilmedikçe yerinden kımıldamayacaktır. Ömrünü nasıl tükettiğinden, gençliğini nasıl yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği bilgilerle nasıl amel ettiğinden.” (Tirmîzi, “Sıfatü’l-Kıyâme”, 1). Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığına göre hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmeli savurganlık ve aşırı tüketim konusunda yılmadan mücadele etmeliyiz. Bilhassa gençlere ve çocuklara tasarruf eğitimi verilmeli ve onlar olumlu modeller sunulması önem arz etmektedir.
Saygı ve hürmetle
Net Haberler | En Son Dakika Haberler | Güncel ve Gündem Haberleri; Türkiye'nin Net Haberleri Net Haberler'de
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.