"Beğeniyle Beslenen Yeni Bir Yoksunluk Kültürü: Sanal Dilencilik"

GÜNDEM 25.09.2025 - 14:38, Güncelleme: 25.09.2025 - 14:59
 

"Beğeniyle Beslenen Yeni Bir Yoksunluk Kültürü: Sanal Dilencilik"

Sosyal medyada beğeni ve yorumlarla görünürlük kazanma çabası, yeni bir dijital alışkanlığı beraberinde getirdi. Sanal dilencilik hızla yayılıyor ve sıradanlaşıyor.
"Beğeniyle Beslenen Yeni Bir Yoksunluk Kültürü: Sanal Dilencilik" (A New Culture of Lack, Fed by Likes: Digital Begging) Sosyal medyada beğeni ve yorumlarla görünürlük kazanma çabası, yeni bir dijital alışkanlığı beraberinde getirdi. Sanal dilencilik hızla yayılıyor ve sıradanlaşıyor. Detaylar Net Haberler'de. Sosyal medya, bireylerin kendilerini ifade ettiği, topluluklarla bağ kurduğu ve yaratıcılıklarını sergilediği bir platform olmaktan çok, artık görünürlük için kıyasıya bir mücadele alanı haline geldi. Bu dijital sahnede yeni bir aktör dikkat çekiyor: sanal dilencilik (virtual begging). “Lütfen beğenin”, “Yorum yapmayı unutmayın” ya da “Desteklemezseniz içerik üretmeyi bırakırım” gibi söylemler, sosyal medyada giderek yaygınlaşan bir duygusal manipülasyon (emotional manipulation) ekonomisini körüklüyor. Peki, bu davranış biçimi bireyler ve toplum üzerinde nasıl bir etki bırakıyor? Net haberler I Nuran Kırlak Ahde Vefa Platformu Başkanı Sanal Dilenciliğin Yükselişi: Bir Beğeni Bağımlılığı (The Rise of Virtual Begging: A Like Addiction) Sosyal medya platformları, algoritmaların yönlendirdiği bir yarış pistine dönüştü. İçerik üreticileri, daha fazla görünürlük (visibility) için takipçilerinden sürekli etkileşim talep ediyor. 2023’te yapılan bir araştırmaya göre, Instagram ve TikTok gibi platformlarda içerik üreticilerinin %68’i, takipçi etkileşimine bağımlı olduklarını ve beğeni sayılarının ruh sağlıklarını doğrudan etkilediğini belirtiyor (Journal of Digital Media Studies, 2023). Bu durum, özellikle duygusal içerikler (emotional content) üzerinden kendini gösteriyor. Ağlayan çocuklar, hastalık hikâyeleri ya da kişisel dramalar, izleyicilerin duygularını harekete geçirmek için sıkça kullanılıyor. Örneğin, X platformunda bir kullanıcı, “Kanser hastası bir çocuğun videosunu paylaşarak bağış isteyen bir hesabın, aslında ticari bir marka için reklam yaptığı” ortaya çıktığında büyük tepki toplamıştı (X Post, Mart 2025). Bu tür manipülasyonlar, dijital etik (digital ethics) tartışmalarını da alevlendiriyor. Psikolojik ve Toplumsal Etkiler: Görünmez Bir Tuzak (Psychological and Social Impacts: An Invisible Trap) Sanal dilencilik, sadece içerik üreticilerini değil, izleyicileri de derinden etkiliyor. Sürekli beğeni ve yorum talebi, içerik üreticilerinde dışsal onay bağımlılığı (external validation dependency) yaratıyor. Bir Ekşi Sözlük kullanıcısı, “Artık içerik izlerken samimiyetten çok bir ‘satış’ hissi alıyorum” diyerek bu durumu özetliyor (Ekşi Sözlük, 2025). Bu bağımlılık, uzun vadede tükenmişlik (burnout) ve özgüven kaybına yol açıyor. İzleyici cephesinde ise durum farklı bir boyuta evriliyor. Her gün onlarca “destek olun” çağrısıyla karşılaşan kullanıcılar, gerçek ihtiyaç sahipleriyle manipülatif içerikleri ayırt edememeye başlıyor. Wikipedia’da “dijital dilencilik” üzerine yapılan bir tartışmada, bu tür içeriklerin yardımlaşma kültürünü (culture of mutual aid) erozyona uğrattığı belirtiliyor (Wikipedia, Digital Begging, 2025). Şikayetvar platformunda da kullanıcılar, “Sahte hikâyelerle bağış toplayan hesaplar yüzünden kimseye güvenemiyoruz” diyerek bu duruma isyan ediyor (Şikayetvar, 2024). Bu durum, özellikle genç nesiller üzerinde tehlikeli bir örnek oluşturuyor. Emek vermek yerine hızlı tüketim (fast consumption) ve kolay kazanç arayışı, toplumsal değerleri tehdit ediyor. Gençler, sosyal medyada başarının sırrını içerik kalitesinde değil, duygusal ajitasyon (emotional agitation) yaratmakta arıyor. Denetim ve Hukuki Boşluklar: Çözüm Nerede? (Regulation and Legal Gaps: Where’s the Solution?) Türkiye’de sosyal medya denetimi (social media regulation), RTÜK gibi kurumlar aracılığıyla daha çok geleneksel yayın platformlarına odaklanıyor. Ancak bireysel içerik üreticilerinin oluşturduğu bu dağınık yapı, doğrudan müdahaleyi zorlaştırıyor. Özellikle çocukların ya da hasta bireylerin izinsiz bir şekilde içeriklerde kullanılması, kişilik hakları (personal rights) açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor. 5651 Sayılı İnternet Kanunu, bu tür içeriklere sınırlı bir çerçevede müdahale etse de, uygulamada boşluklar devam ediyor (T.C. Resmi Gazete, 2023). X’te bir hukukçunun paylaştığı bir gönderide, “Sosyal medyada duygusal manipülasyonla bağış toplayan hesapların denetlenmesi için yeni bir yasal çerçeve şart” ifadeleri dikkat çekiyor (X Post, Şubat 2025). Bu, hem yerel hem de ulusal çapta bir farkındalık hareketinin gerektiğini gösteriyor. Daha Etik Bir Dijital Dünya Mümkün mü? (Solutions: Is a More Ethical Digital World Possible?) Sanal dilenciliğin önüne geçmek için hem bireysel hem de kurumsal adımlar atılmalı. İçerik üreticileri, etik içerik üretimi (ethical content creation) konusunda bilinçlenmeli ve samimiyete odaklanmalı. Platformlar ise algoritmalarını, manipülatif içeriklerin yayılmasını engelleyecek şekilde güncelleyebilir. Örneğin, YouTube’un 2024’te başlattığı “duygusal manipülasyonu tespit eden algoritma” denemesi, bu konuda umut verici bir adım (TechCrunch, 2024). Toplum olarak, dijital okuryazarlık (digital literacy) seviyesini artırarak sahte içeriklere karşı daha dirençli olabiliriz. Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşları, bu konuda farkındalık kampanyaları düzenlemeye başladı. Örneğin, İstanbul’da bir STK’nın “Dijital Etik İçin El Ele” projesi, yerel bir başarıdan ulusal çapta bir harekete dönüşme potansiyeli taşıyor (Hürriyet, 2025). Dijital Bir Buhranın Eşiğinde miyiz? Sanal dilencilik, sadece bir sosyal medya davranışı değil, aynı zamanda dijital toplumun geldiği noktayı yansıtan bir ayna. Beğeniyle beslenen yoksunluk (deprivation fueled by likes), bireyleri ve toplumu dijital bir buhrana sürüklüyor. Bu sorunu çözmek için içerik üreticilerinin, platformların ve denetleyici kurumların iş birliği yapması şart. Sizce sosyal medyada samimiyet mi yoksa manipülasyon mu kazanıyor? Yorumlarınızı bizimle paylaşın! Bu tartışmaya katılın ve dijital dünyanın geleceğini birlikte şekillendirelim!
Sosyal medyada beğeni ve yorumlarla görünürlük kazanma çabası, yeni bir dijital alışkanlığı beraberinde getirdi. Sanal dilencilik hızla yayılıyor ve sıradanlaşıyor.
"Beğeniyle Beslenen Yeni Bir Yoksunluk Kültürü: Sanal Dilencilik" (A New Culture of Lack, Fed by Likes: Digital Begging) Sosyal medyada beğeni ve yorumlarla görünürlük kazanma çabası, yeni bir dijital alışkanlığı beraberinde getirdi. Sanal dilencilik hızla yayılıyor ve sıradanlaşıyor. Detaylar Net Haberler'de. Sosyal medya, bireylerin kendilerini ifade ettiği, topluluklarla bağ kurduğu ve yaratıcılıklarını sergilediği bir platform olmaktan çok, artık görünürlük için kıyasıya bir mücadele alanı haline geldi. Bu dijital sahnede yeni bir aktör dikkat çekiyor: sanal dilencilik (virtual begging). “Lütfen beğenin”, “Yorum yapmayı unutmayın” ya da “Desteklemezseniz içerik üretmeyi bırakırım” gibi söylemler, sosyal medyada giderek yaygınlaşan bir duygusal manipülasyon (emotional manipulation) ekonomisini körüklüyor. Peki, bu davranış biçimi bireyler ve toplum üzerinde nasıl bir etki bırakıyor? Net haberler I Nuran Kırlak Ahde Vefa Platformu Başkanı Sanal Dilenciliğin Yükselişi: Bir Beğeni Bağımlılığı (The Rise of Virtual Begging: A Like Addiction) Sosyal medya platformları, algoritmaların yönlendirdiği bir yarış pistine dönüştü. İçerik üreticileri, daha fazla görünürlük (visibility) için takipçilerinden sürekli etkileşim talep ediyor. 2023’te yapılan bir araştırmaya göre, Instagram ve TikTok gibi platformlarda içerik üreticilerinin %68’i, takipçi etkileşimine bağımlı olduklarını ve beğeni sayılarının ruh sağlıklarını doğrudan etkilediğini belirtiyor (Journal of Digital Media Studies, 2023). Bu durum, özellikle duygusal içerikler (emotional content) üzerinden kendini gösteriyor. Ağlayan çocuklar, hastalık hikâyeleri ya da kişisel dramalar, izleyicilerin duygularını harekete geçirmek için sıkça kullanılıyor. Örneğin, X platformunda bir kullanıcı, “Kanser hastası bir çocuğun videosunu paylaşarak bağış isteyen bir hesabın, aslında ticari bir marka için reklam yaptığı” ortaya çıktığında büyük tepki toplamıştı (X Post, Mart 2025). Bu tür manipülasyonlar, dijital etik (digital ethics) tartışmalarını da alevlendiriyor. Psikolojik ve Toplumsal Etkiler: Görünmez Bir Tuzak (Psychological and Social Impacts: An Invisible Trap) Sanal dilencilik, sadece içerik üreticilerini değil, izleyicileri de derinden etkiliyor. Sürekli beğeni ve yorum talebi, içerik üreticilerinde dışsal onay bağımlılığı (external validation dependency) yaratıyor. Bir Ekşi Sözlük kullanıcısı, “Artık içerik izlerken samimiyetten çok bir ‘satış’ hissi alıyorum” diyerek bu durumu özetliyor (Ekşi Sözlük, 2025). Bu bağımlılık, uzun vadede tükenmişlik (burnout) ve özgüven kaybına yol açıyor. İzleyici cephesinde ise durum farklı bir boyuta evriliyor. Her gün onlarca “destek olun” çağrısıyla karşılaşan kullanıcılar, gerçek ihtiyaç sahipleriyle manipülatif içerikleri ayırt edememeye başlıyor. Wikipedia’da “dijital dilencilik” üzerine yapılan bir tartışmada, bu tür içeriklerin yardımlaşma kültürünü (culture of mutual aid) erozyona uğrattığı belirtiliyor (Wikipedia, Digital Begging, 2025). Şikayetvar platformunda da kullanıcılar, “Sahte hikâyelerle bağış toplayan hesaplar yüzünden kimseye güvenemiyoruz” diyerek bu duruma isyan ediyor (Şikayetvar, 2024). Bu durum, özellikle genç nesiller üzerinde tehlikeli bir örnek oluşturuyor. Emek vermek yerine hızlı tüketim (fast consumption) ve kolay kazanç arayışı, toplumsal değerleri tehdit ediyor. Gençler, sosyal medyada başarının sırrını içerik kalitesinde değil, duygusal ajitasyon (emotional agitation) yaratmakta arıyor. Denetim ve Hukuki Boşluklar: Çözüm Nerede? (Regulation and Legal Gaps: Where’s the Solution?) Türkiye’de sosyal medya denetimi (social media regulation), RTÜK gibi kurumlar aracılığıyla daha çok geleneksel yayın platformlarına odaklanıyor. Ancak bireysel içerik üreticilerinin oluşturduğu bu dağınık yapı, doğrudan müdahaleyi zorlaştırıyor. Özellikle çocukların ya da hasta bireylerin izinsiz bir şekilde içeriklerde kullanılması, kişilik hakları (personal rights) açısından ciddi bir sorun teşkil ediyor. 5651 Sayılı İnternet Kanunu, bu tür içeriklere sınırlı bir çerçevede müdahale etse de, uygulamada boşluklar devam ediyor (T.C. Resmi Gazete, 2023). X’te bir hukukçunun paylaştığı bir gönderide, “Sosyal medyada duygusal manipülasyonla bağış toplayan hesapların denetlenmesi için yeni bir yasal çerçeve şart” ifadeleri dikkat çekiyor (X Post, Şubat 2025). Bu, hem yerel hem de ulusal çapta bir farkındalık hareketinin gerektiğini gösteriyor. Daha Etik Bir Dijital Dünya Mümkün mü? (Solutions: Is a More Ethical Digital World Possible?) Sanal dilenciliğin önüne geçmek için hem bireysel hem de kurumsal adımlar atılmalı. İçerik üreticileri, etik içerik üretimi (ethical content creation) konusunda bilinçlenmeli ve samimiyete odaklanmalı. Platformlar ise algoritmalarını, manipülatif içeriklerin yayılmasını engelleyecek şekilde güncelleyebilir. Örneğin, YouTube’un 2024’te başlattığı “duygusal manipülasyonu tespit eden algoritma” denemesi, bu konuda umut verici bir adım (TechCrunch, 2024). Toplum olarak, dijital okuryazarlık (digital literacy) seviyesini artırarak sahte içeriklere karşı daha dirençli olabiliriz. Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşları, bu konuda farkındalık kampanyaları düzenlemeye başladı. Örneğin, İstanbul’da bir STK’nın “Dijital Etik İçin El Ele” projesi, yerel bir başarıdan ulusal çapta bir harekete dönüşme potansiyeli taşıyor (Hürriyet, 2025). Dijital Bir Buhranın Eşiğinde miyiz? Sanal dilencilik, sadece bir sosyal medya davranışı değil, aynı zamanda dijital toplumun geldiği noktayı yansıtan bir ayna. Beğeniyle beslenen yoksunluk (deprivation fueled by likes), bireyleri ve toplumu dijital bir buhrana sürüklüyor. Bu sorunu çözmek için içerik üreticilerinin, platformların ve denetleyici kurumların iş birliği yapması şart. Sizce sosyal medyada samimiyet mi yoksa manipülasyon mu kazanıyor? Yorumlarınızı bizimle paylaşın! Bu tartışmaya katılın ve dijital dünyanın geleceğini birlikte şekillendirelim!
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nethaberler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.