HAZRETİ ALİ KİMDİR? HAYDARI KERRAR, ZÜLFİKAR ALİ HAKKINDA
HAZRETİ ALİ KİMDİR? HAYDARI KERRAR, ZÜLFİKAR ALİ HAKKINDA
Hz. Ali (r.a.), Peygamberimizin amcası Ebu Tâlib'in en küçük oğludur. 6 yaşına geldiğinde babası Ebu Tâlib’in maddi durumunun iyi olmamasından dolayı o süreçte Hz. Hatice ile yeni evlenmiş olan Hz. Muhammed (s.a.v.), kendisini yanına alarak O'nu sevgiyle büyütmüştür. Babası Ebu Tâlib de Hz. Ali'ye şu sözlerle nasihatte bulunmuştur: Tüm detaylar NetHaberler’de;
ŞAH-I MERDAN HAZRET-İ ALİ
NETHABERLER | UTKU MİHMANDAROĞLU
Allah'ın aslanı hazreti Ali biyografisi!
Hazret-i Ali (radıyallahü teâlâ anh), Resulullahın damadı, Hazret-i Ömer'in kayınpederidir. Resulullahın amcası Ebu Talibin oğludur. İslam halifelerinin ve ismen Cennetle müjdelenen on kişinin dördüncüsüdür. Ehl-i beytin birincisidir.
HAZRETİ ALİ KİMDİR? HAYDARI KERRAR, ZÜLFİKAR ALİ HAKKINDA
599 yılında Mekke'de dünyaya gelen Şah-ı Merdan Hz. Ali (r.a.), Peygamberimizin amcası Ebu Tâlib'in en küçük oğludur. 6 yaşına geldiğinde babası Ebu Tâlib’in maddi durumunun iyi olmamasından dolayı o süreçte Hz. Hatice ile yeni evlenmiş olan Hz. Muhammed (s.a.v.), kendisini yanına alarak O'nu sevgiyle büyütmüştür. Babası Ebu Tâlib de Hz. Ali'ye şu sözlerle nasihatte bulunmuştur:
“Oğlum, Muhammed sana ne söylerse hayırlıdır. O'nun sözünden çıkma, yolundan ayrılma!”
Gerçekten de öyle olmuş, Hz. Ali (r.a.), Hz. Muhammed'in (s.a.v.) himayesi ve terbiyesi altında büyümüş, hep ilim peşinde koşan, yardımsever, dürüst bir kişiliğe sahip olmuştu. Peygamberimizin eşi Hz. Hatice'nin her işine koşuyor, evin oğlu gibi evi çekip çeviriyordu. Bu yüzden Hz. Hatice de onu öz çocuğu gibi bağrına basmıştı.
Hz. Muhammed (s.a.v.) 40 yaşına geldiğinde Allahu Teala kendisini son peygamber olarak görevlendirdiğinde O'na ilk inanan Hz. Hatice ile birlikte namazlarını bir gece ifa ederken onları kapı ağzından seyreden Hz. Ali, sabah olduğunda Peygamberimize gece vakti ne yaptıklarını sorduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allah tarafından elçilikle görevlendirildiğini açıkladı ve “Gel sen de Müslüman olup bize katıl Ali!” dedi.
Hz. Ali de babası Ebu Tâlib’e danıştığında Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yanına ilk yerleştiği 6 yaşında kendisine babası tarafından verilen nasihat aynen tekrar olundu. Ebu Tâlib, bir kere daha oğluna:
“Oğlum, Muhammed sana ne söylerse hayırlıdır. O'nun sözünden çıkma, yolundan ayrılma!” dedi.
Böylece Hz. Ali de İslâm’la şereflenen ilk Müslüman genç erkek olarak tarihe geçti. Peygamberimiz ile arasındaki bağ o denli kuvvetliydi ki Peygamberimiz, Medine'ye hicret ederken canını teninden ayırmak isteyen ve bu yüzden evinin önünde pusuya yatan tetikçi müşrikleri oyalaması ve kendisine malını emanet edenlere de emanetlerini geri vermesi için Hz. Ali'den kendi yatağına yatmasını isteyecek, Hz. Ali de canını ortaya koyacak bir cesaretle bu işi üstlenecekti. Hatta Peygamberimiz Medine'ye hicret ettiğinde Mekke'den hicret eden her bir mü’minin bir Medineli Müslümanla kardeş olmasını istediğinde kendisinin de kardeş seçtiği kişi yine Hz. Ali olacaktı. Dahası Peygamberimizin küçük kızı Hz. Fatıma ile evlendirilecek ve Peygamberimizin soyu da Hazreti Fatma ve Hz. Ali’nin izdivacından dünyaya gelecek olan Hz. Hasan'la Hz. Hüseyin'den sürecekti.
İslâm güneşi tüm Arap Yarımadası'nı sarınca buna engel olmak, Müslümanları yok etmek ve İslamiyet'i de yeryüzünden silerek tamamen ortadan kaldırmak isteyen müşrikler 624’te saldırıya geçecekti. Müslüman ordusu ilk zaferini elde edecek ve çok sayıda müşrik esir alınacaktı. Bu müşriklere nasıl bir muamele yapılması gerektiği ile ilgili Peygamberimiz istişare kararı alıp sahabelere danışınca Hz. Ebubekir müşriklerin affedilmesi önerisini sunarken Hz. Ömer müşriklerin en ağır ceza ile cezalandırılması gerektiğini söylerken Hz. Ali de küçük yaşlardan beri aşığı olduğu ilim önerisini yapacak, müşriklerin içinde okuma yazma bilenlerin Müslümanlara okuma yazma öğretmesi karşılığında serbest kalması fikrini ortaya atacaktı. Nitekim Hz. Ali'nin fikri kabul edilecek ve Müslümanlara okuma yazma öğreten müşrikler serbest kalırken kayda değer bir kısmı da İslâm’la şereflenerek öğretmenliğe devam edecekti.
Peygamberimizin sağlığında İslâm’a önemli hizmetlerde bulunan Hz. Ali, ilk üç hâlife döneminde ne bir idârî vazîfe aldı, ne de yapılan savaşlara katıldı. Sadece Hz. Ömer’in radıyallahu anh Filistin ve Suriye seyahati esnâsında Medine’de askerî vâli olarak kaldı. Medine’de ikâmet edip dînî ilimlerle meşgul olmayı diğer vazifelere tercih etti. Kur’an ve hadis konusundaki derin ilmi sebebiyle hem Hz. Ebûbekir radıyallahu anh hem de Hz. Ömer radıyallahu anh bilhassa fıkhî mes’elelerde ona mürâcaat etmişlerdir.
Hz. Ömer radıyallahu anh devrinde devletin bütün hukuk işleriyle ilgilenip âdeta İslâm devletinin fahrî baş kadısı olarak vazife yaptı. Hz. Ömer’in radıyallahu anh şehâdeti üzerine yine devlet başkanını seçmekle vazifelendirilen altı kişilik şûra heyetinde yer alıp, bu altı kişiden en sona kalan iki adaydan biri oldu.
Hazreti Osman’ın radıyallahu anh hilâfeti döneminde idarî tavrından pek memnun olmamakla birlikte İslâm devletinin muhtelif vilâyetlerinden gelen şikâyetleri hep bacanağı Hz. Osman’a radıyallahu anh bildirmiş ve ona hâl çareleri teklif etmişti. Hz. Osman’ı radıyallahu anh muhasara edenleri uzlaştırmak için elinden gelen gayreti sarfetti. İsyancıları, teşebbüs ettikleri işten vazgeçirmek için ciddî îkaz ve nasihatlarda bulundu, ancak onların halifenin evini kuşatmalarına mâni olamadı. Hâdise ciddî boyutlara ulaştığında ise evlatları Hz. Hasan ile Hüseyin’i radıyallahu anh halifenin evinin önüne nöbetçi olarak gönderdi.
Hz. Osman’ın şehâdetinden sonra hilâfeti Hz. Ali’ye Hz. Ali radıyallahu anh teklif ettiklerinde, o bu teklifi Talha ve Zübeyr’e yöneltti. Çok ısrar edilmesi üzerine bey‘atı kabul etti.
Hülefa-i Raşidin döneminin son halifesi olan Hz. Ali devrinde iç karışıklıklar baş gösterdiği için İslâm fetihlerinde durma yaşanmıştır. Sıffin Savaşı'nda muzaffer olmak üzereyken karşı taraf askerlerinin mızraklarına Kur'an yaprakları takınca Hz. Ali'nin tüm ısrarlarına rağmen ordusu durmuş, Hakem Olayı ile de Hz. Ali hilafet makamından indirilmiştir. Bu süreçte İslâm alemi 3 gruba ayrılmıştır: Şiiler, Emeviler ve Hariciler…
Hz. Ali bu sonucu kabullenemese de yavaş yavaş denetimindeki toprakları yitirmiş ve bir sabah namazı esnasında bir Harici tarafından düzenlenen suikastla 661 yılında şehit olmuştur.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.