Faysal Atmaca yazdı: Boykot!
Faysal Atmaca yazdı: Boykot!
Bir çağda yaşıyoruz ki savaşlar artık ne siperde ne meydanda…
BOYKOT:
Bir çağda yaşıyoruz ki savaşlar artık ne siperde ne meydanda…
Savaşın yeni cephesi market rafları, yeni silahı ise tercihlerimiz.
Bir ürünü almamak, bir işgal girişimini durdurmak kadar etkili olabilir.
İşte bu yeni dünyanın en sessiz, en asil direnişi: Boykot.
Boykot, sadece bir ticari tepki değildir.
Bu bir ahlak, bir bilinç, bir sorumluluk çağrısıdır.
Alışkanlıklarımızı sorgulamak, irademizi yeniden inşa etmektir.
Çünkü boykot, vicdanlı bir tüketimin adıdır.
Bir yudum kahvede, bir tişörtte, bir uygulamada…
Bizi biz olmaktan çıkaran ne varsa, onu reddetmektir.
Boykot, düşmanı ekonomik olarak hedef alır.
Tanklarını değil ama ekonomisini sarsar.
Marka değeriyle övünen emperyal şirketleri, halkın iradesiyle çökertebilir.
Tüketmemek, fişe çekmektir.
O şirketin, o sistemin nefesini kesmektir.
Ve bu, silahsız bir savaşı kazanmaktır.
Boykot aynı zamanda iç muhasebedir.
Dost görünüp düşmana hizmet eden markaları, işbirlikçileri, fırsatçıları teşhir eder.
Kim ne satıyor, neyi savunuyor; kimin parası kime akıyor?
Boykot bu soruların cevabıdır.
O yüzden boykot, dışa direniş kadar içe temizliktir.
Boykot, unuttuklarımızı yeniden hatırlatır:
Kendi ürettiğimiz sabunu, tenceremizi, kumaşımızı…
Anadolu’nun öz malını, emeğini, mahalli değerini…
Ve fark ederiz ki yerli ürün, sadece ekonomik değil, ahlakî bir tercihtir.
Çünkü içinde alın teri, dua, üretim aşkı vardır.
Boykot, milli üretime yönelerek kalkınmayı içeriden başlatır.
Her boykot aynı zamanda bir israfla yüzleşmedir.
Zorunlu olmayan, sırf alışkanlıkla alınan binlerce ürün…
Çekmecelerde çürüyen kozmetikler, giyilmeyen giysiler, çöpe dökülen hazır gıdalar…
Tüm bunlar bir tüketim cinnetinin sonucudur.
Boykot, ihtiyaç olmayanı almamayı seçmektir.
Sadeliğe, kanaate, ölçüye dönüştür.
Ve böylece tasarruf, yeni bir medeniyet dili olur.
Bu yönüyle boykot sadece düşmana değil, nefsimize karşı da bir savaştır.
Dışa bağımlı olduğumuz ürünlerin fazlaca tüketilmesi, hem dış ticaret açığını büyütür hem de kriz anlarında ülkeyi savunmasız bırakır.
Oysa boykot, aynı zamanda stratejik ürünlerin korunmasıdır.
Stokların daha uzun süre dayanması, kaynakların israf edilmemesi ve kriz dönemlerine dirençli kalmak demektir.
Yani boykot, sadece bugünü değil, geleceği kurtarır.
Boykot yapan halk, yarının açlıkla değil, onurla yüzleşmesini sağlar.
Emtia ürünleri azalmadıkça devlet nefes alır, üretici güçlenir, kriz anlarında dış kapıya muhtaç kalınmaz.
Boykot, dışarıya akacak dövizin içeride kalmasını sağlar.
Bu da hem devlet bütçesini dengeler hem de hane halkına nefes olur.
Yerli mallar tercih edildikçe ülke içindeki sermaye dönmeye başlar.
Her 1 TL yerli markaya verildiğinde; vergi olur, istihdam olur, üretim zinciri büyür.
Boykotun en büyük kazancı şudur:
Sermayeyi düşmanın kasasından çıkarıp, milletin sofrasına koyar.
Tüketimle gelen kültür, tükettiğimizi belirlemiyor sadece.
Bizi biçimlendiriyor.
Bir içecek şişesiyle bir yaşam tarzı, bir tişörtle bir dünya görüşü satılıyor.
Boykot, bu istilaya karşı kimliğini savunmaktır.
“Benim kültürüm, senin ürünlerinle yozlaşamaz!” demektir.
Ve bu yönüyle boykot, sadece ekonomik değil; kültürel bir müdafaadır.
Boykot, modern dünyanın dilsiz ama en gür sesidir.
Bir tercih değil, bir tepkidir.
Bir vazgeçiş değil, bir diriliştir.
Hem düşmana mesaj, hem dostlara umut, hem kendimize terbiye.
Boykot, geleceği koruma kararıdır.
İhtiyacımız olmayanı almamak, milletin nefesini açmaktır.
Tasarrufla büyümek, israfla yıkılmamak için bir çağrıdır.
Bugün dünyayı sadece üretenler değil, tercih edenler de değiştiriyor.
Ve tercih edenin en güçlü silahı: Boykot.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.