YUSUF ÇELİK YAZDI! DÖRT AYAKLI KURTULUŞ PLANI
YUSUF ÇELİK YAZDI! DÖRT AYAKLI KURTULUŞ PLANI
Yusuf Çelik: Kurban Bayramı'nın dördüncü gününe eriştiğimiz bu vakitte, sadece kurbanlık hayvanlar değil; aslında paylaşmanın, bereketin ve sosyal dayanışmanın da yeniden canlandığı bir zaman dilimindeyiz.
Dört Ayaklı Ekonomik Kurtuluş Planı
Kurban Bayramı'nın dördüncü gününe eriştiğimiz bu vakitte, sadece kurbanlık hayvanlar değil; aslında paylaşmanın, bereketin ve sosyal dayanışmanın da yeniden canlandığı bir zaman dilimindeyiz. Ne gariptir ki, bu manevi zenginliğin yaşandığı günlerde, birçok aile maddî darlıkla boğuşuyor; kurban kesmenin bile artık bir lüks hâline geldiği bir ekonomik atmosferde nefes almaya çalışıyor. TÜİK’in verilerine göre, 2024’te kurbanlık fiyatlarında geçen yıla göre ortalama %92 artış yaşandı. Bu veri, yalnızca hayvan pazarlarının nabzını değil; toplumun alım gücünü, üretim-tüketim dengesini ve en temelde ekonomik gerçekliğimizi ortaya koyuyor.
İşte bu tabloya karşılık, bir “ekonomik kurtuluş planı”na her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz aşikâr. Ancak bu plan, sadece teknik raporlarla değil; zihniyet, irade ve değer temelli dört ayak üzerine inşa edilmeli: Bilinçli Yaşam, Üretken Ekonomi, İstikrarlı Gelecek ve Enflasyonla Mücadele.
Bilinçli Yaşam: Harcarken Düşünmek, Paylaşırken Derinleşmek
Bayram vesilesiyle mahalledeki bir büyüğümüz şöyle dedi: “Evladım, kurban etinin payı değil, paylaşımın eti ağırdır.” Gerçekten de tüketim ekonomisinin hüküm sürdüğü çağda, israftan sakınmak bir ihtiyaçtan öte sorumluluk hâline geldi. Artık her harcamada sorulması gereken ilk soru şudur: “Bu gerçek bir ihtiyaç mı, yoksa sadece vitrindeki yansıması mı?”
Bediüzzaman’ın şu ifadesini hatırlayalım: “Kanaat, iktisadın çekirdeğidir.” Zira kanaat olmayan yerde israf hüküm sürer, israf olan yerde ise bereket barınmaz. Bilinçli yaşam, bayram sonrası kredi kartı ekstrelerinde gizli borçların değil; huzurun ve denge arayışının peşine düşmektir.
Üretken Ekonomi: Kurbanlıkta Bile Değer Üretmek
Geçen yıl memleketim olan Kahramanmaraş’ta kurban pazarını dolaşırken, yaşça bana yakın bir genç girişimciyle tanıştım. Hayvanlarını yalnızca satmakla kalmıyor; kurban kesimi sonrasında ortaya çıkan etlerin ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını organize eden küçük ama etkili bir gönüllü ağı kurmuştu. Kendi mahallesindeki gençleri bir araya getirerek, “Bu yıl kimin evine kurban eti girmediyse biz götürelim,” diyerek bir liste oluşturmuşlar. Paketleme, dağıtım ve iletişim sürecini mahalle camisiyle, esnafla ve yerel muhtarlarla iş birliği içinde yürütüyorlardı.
Ona ne vesileyle böyle bir işe giriştiğini sorduğumda, “Kurbanla sadece kesim değil, kardeşlik üretmemiz lazım,” dedi. İşte üretken ekonominin ruhu tam da budur: Her durumda değer üretmek, hizmet sunmak, insanlara kolaylık sağlamak. Hele ki böyle zamanlarda, el birliğiyle yapılan bu tür girişimler yalnızca geçici bir ihtiyacı karşılamaz; aynı zamanda toplumda güven duygusunu, kardeşlik bilincini ve paylaşma ahlâkını da yeniden inşa eder.
Bugün gençler sadece dijital platformlarda değil; mahallesinde, köyünde, çevresinde de aktif rol alarak üretime dâhil oluyor. Bu gayret, sadece bireysel gelir kapısı değil; toplumsal kalkınmanın da en sağlam dayanaklarından biri hâline geliyor.
İstikrarlı Gelecek: Bayramlık Sevinçle Değil, Sağlam Yatırımla Kurulur
Bayram sabahı eline harçlık verilen bir çocuğun gözlerindeki sevinç, geleceğe dair umutların ne kadar naif ve derin olduğunu gösterir. Ancak o çocuğun istikbali, sadece bugünün değil; bugünden yapılan bilinçli yatırımların sonucudur. İstikrarlı gelecek planlaması, katılım esaslı yatırımlar, altın bazlı birikim sistemleri ve küçük çaplı yerel girişim ortaklıklarıyla sağlanabilir.
İslam iktisadına yön veren mütefekkirlerden biri olan Sabahattin Zaim’in “Müslüman fert, yarının hesabını bugünden yapar” vecizesi, bu başlığın manevî temelini oluşturur. Yarın rahat etmek isteyen, bugünden istikamet belirlemelidir.
4. Enflasyonla Mücadele: Kurbanlık Kadar Sessizce Değer Kaybı Yaşanmasın
Kurban Bayramı’nın sembolü olan hayvanlar, alın teriyle kazanılan parayla satın alınır. Ne var ki enflasyon, o alın terini değersizleştirir. 2024 itibarıyla Türkiye'de yıllık gıda enflasyonu %70’e yaklaşmış durumda. Bu yalnızca cebin değil; vicdanın da sarsıldığı bir eşiğe işaret eder.
Enflasyonun yükseldiği ortamda oksijen azalır. Bu nedenle bireyler olarak israftan kaçınmalı, akılcı yatırım yollarını öğrenmeli ve üretici refleksler geliştirmeliyiz. Enflasyonla mücadele, sadece devlet politikası değil; aynı zamanda kişisel bir duruştur.
Velhasıl Kurban Bayramı, sadece etin değil; hissiyatın, yakınlığın ve iktisadi farkındalığın da paylaşıldığı bir mevsimdir. Bu dönemi yalnızca ritüellerle değil; bilinçli tüketim, üretim, planlama ve dayanışmayla geçiren bireyler, ekonominin görünmeyen kahramanlarıdır. Dört ayaklı ekonomik kurtuluş planı, işte bu dört temel değer üzerine oturmalıdır.
Unutmayalım ki gerçek zenginlik, cebimizdeki parada değil; elimizdeki nimetin kıymetini bilmekte gizlidir.
Selam ve Dua ile…
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.