Toplumun arka odasında unutulmuş kadınlar!
Toplumun arka odasında unutulmuş kadınlar!
Sosyolog Şükran ŞENSÖZEN: Toplumun arka odasında unutulmuş kadınlar!
Toplumun arka odasında unutulmuş kadınlar!
Bir kadın, ne zaman sustuysa...
Bir şeyleri içinde gömmek zorunda kaldı.
Belki bir sözü, belki bir hayali, belki bir geleceği
Ya da sadece bir "ben de varım" demeyi...
Toplum, kadınlara hep sabrı öğretti.
Kadın çalıştı, çabaladı fakat ne görüldü ne duyuldu, sesini gözyaşını kalbine gömdü.
“Güçlü ol” dedi.
Ama hiç kimse “Yorgun musun?” diye sormadı.
O yüzden nice kadın, “güçlü” olmakla “tek başına kalmak” arasında ince bir çizgide tükenmeyi öğrendi sessizce....
Kadın olmak bu coğrafyada çoğu zaman;
kırılmadan katlanmak,
ağlamadan idare etmek,
susarak büyümek demekti, hep sırtında taşımak demekti
Çünkü günümüzde sesini yükselten "hırçın”, hakkını arayan "saygısız”, çekip giden "nankör" sayıldı.
Sustu, ama içinde ne fırtınalar koptu…
Yorgun kadınlar bağırmazlar.
Çünkü bağırmak, bir çare değildir artık.
Onlar artık anlaşılmadıklarına ikna oldukları için çok susarak anlatır acısını.
Evde yanan ışıkları erken kapatır…
Pencereden daha az dışarı bakar…
Biten umutları ile psikiyatri ilaçları kullanır, bir çiçeğin soluşugibi sadece başkaları için yaşar kendini unutur!
Ve hep "iyiyim" diyerek ömrünü heba eder, kendine mezar kazmaya devam eder.
Birçoğu çocukken erken büyütülür bu kadınların.
“Sen ablasın, sen güçlüsün, sen yaparsın…”
İçinde hâlâ o küçük kız ağlarken, yetişkin kadına rol biçilir.
Sonra yıllar geçer…
Ve o küçük kız, hiçbir zaman tam olarak büyüyemez.
Sadece yorulur.
Bu isyan sessizdir. Çünkü hayal kırıklığı bile alışkanlık olmuştur.
İlgisizliğe, sevgisizliğe ,değer görmemeye alışır.
Sevilmemeye değil belki, ama hep eksik sevilmeye alışır.
Bir şey söyleyince “olay çıkıyor” diye azar işitir.
Aman tadımız kaçmasın der ve susarak huzuru sağlayacağına inanır, çünkü yetiştiği ailede bunu öğrenerek büyür.
Söylemeyince içinde yara olur.
O yaralar sağlık problemine dönüşür, sonra “ne gördün ki psikolojin bozuldu ,hasta oldun “yaftası alır
Ve en sonunda...
Artık hiçbir şey söylemez.
Bir mum gibi erir içten içe...
İşte o an, en tehlikeli sessizlik başlar.
Çünkü kadın artık beklentiyi bırakmıştır.
Gücünü değil, içindeki kadınlığı kaybetmeye başlar.
Toplumun arka odasında unutulmuş kadınlar…
Çeyiz sandıkları kadar kalpleri de naftalinlenmiş bu kadınlar,
hala “kocasını bekleyen”,
hala “çocukları için yaşayan” kadınlar...
Ama içlerinde biriken suskunluk,
bir toplumun vicdanında yankılanır aslında.
Bugün sessiz kalan kadın,
yarın kız çocuklarını da susturur.
Ve bu döngü sürer…
Yorgun kadınlar, yorgun anneler yetiştirir.
Yorgun anneler, büyümeyen erkekler
Bu yazı, bağırmayan ama duyan,
gitmeyen ama kopan,
susan ama içinde bir orman yangını taşıyan
tüm kadınlara, tüm kız kardeşlerime!
Siz sadece güçlü değilsiniz.
Siz eksik bırakılmış,
yarım sevilmiş,
ama yine de dimdik kalmış kadınlarsınız.
Ve unutmayın:
Kadın susuyorsa, toplum çöküyordur.
Çünkü kadın hayatın yükünü tek başına sırtladığında,
sevgi eksik doğar.
Ve bir toplum en çok sevgisizlikten çöker.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.