KEHANET,  SİHİR,  BÜYÜ, FALCILIK( FAL BAKMAK) VE UĞURSUZLUK HURAFELERİ NEDİR?

DİNİ HABERLER (İSTANBUL) - NET HABERLER | 14.07.2025 - 16:03, Güncelleme: 14.07.2025 - 16:13
 

KEHANET,  SİHİR,  BÜYÜ, FALCILIK( FAL BAKMAK) VE UĞURSUZLUK HURAFELERİ NEDİR?

İlahî emirlerin ana gayesi, insanın dünya ve âhiret mutluluğunu temin edebilmesi amacına yöneliktir. Bu amaç üzere yaşayabilmesi için de Allah Teâla insana, peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Son ilahî kitap olan Kur’ân‘da da erdemli, huzurlu ve mutlu birey ve toplum hayatının elde edilebilmesi için, şahsî, ailevî, dînî, ve sosyal ilişkilerde uyulması gereken bazı kâideler belirtilmiştir.
İlahî emirlerin ana gayesi, insanın dünya ve âhiret mutluluğunu temin edebilmesi amacına yöneliktir. Bu amaç üzere yaşayabilmesi için de Allah Teâla insana, peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Son ilahî kitap olan Kur’ân‘da da erdemli, huzurlu ve mutlu birey ve toplum hayatının elde edilebilmesi için, şahsî, ailevî, dînî, ve sosyal ilişkilerde uyulması gereken bazı kâideler belirtilmiştir. NET HABERLER I NURAN KIRLAK  Fertlerin ve toplumların huzurunu ortadan kaldıran ve dinimizin kesin olarak yasakladığı fiillerden; sihir, büyü, fal,.kehanet gibi batıl ve yanlış fiillerle uğraşmak ve yapanlara inanmaktır. Yüce Kitabımız Kurân’da şöyle buyurulmaktadır. “…Fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.”  İslâmiyet geldiği günden itibaren hurafelerle mücadele etmiştir. Kehanet, ve falcılık da, İslâmiyet’in mücadele ettiği hurafelerdir. Çünkü kâhin, ve falcılık ile ilgilenen gelecekte olup bitecek olayları bildiklerini iddia ettikleri şey gayb bilgisidir. Bunu ise Allah’tan başka hiç kimse bilmez. Bunun için kâhine gidip ondan geleceğe ait bilgi istemeyi dinimiz yasaklamıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır. Onun için gaybı ancak O bilir...” (6/En’âm, 59.) “De ki: Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez.” (27/Neml, 65.) “(Ey Muhammed!) De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmem, size ben bir meleğim de demiyorum. Ben bana vahyolunan Kur’an’dan başkasına uymam..” (6/En’âm, 50.) Görülüyor ki, Allah Teâlâ Peygamberi (SAV)’e üç şeyin kendisinde bulunmadığını söylemesini istiyor. Bunlar da, Allah’ın hazinelerinin yanında olmadığı, gaybı bilmediği ve melek olmadığı hususlarıdır. Peygamber olması, gaybı bilmesini gerektirmez. Başka bir ifade ile gaybı bilmemesi, peygamber olmasına zarar vermez. Ancak Allah tarafından kendisine bildirilmiş olanları bilebilir. Bir başka âyet-i kerimede şöyle buyrulmuştur. “(Ey Muhammed) De ki: Ben kendi kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir menfaat elde etmeye ne de bir zararı önlemeye malik değilim. Ben eğer gaybı bilseydim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben inanacak bir kavme müjde veren ve onları uyaran bir peygamberden başka biri değilim.” (A’RAF SURESİ - 188. AYET) Peygamberimiz (SAV),kendisinin gaybı bildiğini söyleyenleri, daha doğrusu bilmesi gerektiğine inananları daima uyarmış ve gaybı bilmediğini söylemiştir. Muavviz kızı Rübeyyi (RA) şöyle diyor: “Ben gelin olduğum günün kuşluk vaktinde Peygamberimiz (SAV), düğünüme gelmişti. O sırada bazı kızlar def çalarak, babalarımızdan Bedir Savaşı’nda şehit olanların hatıralarını anıyorlardı. Kızlardan birisi: “İçimizde bir Peygamber (SAV) vardır ki, 0, yarın ne olacağını bilir.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “Kızım öyle söyleme. Bundan önce söylediğin gibi söyle.” buyurdu ve bunun yanlış olduğunu bildirdi.” Kıyametin ne zaman kopacağı gayb ile ilgili bilgilerdendir. Nitekim Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur  “Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki: Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır.” (AHZAB SURESİ – 63. AYET) Zaman zaman bazı kimseler insanların bilgisizliğinden yararlanarak çıkar sağlamak için kıyametin kopacağı zamanı bildiklerini iddia ederler. Hâlbuki Peygamberimiz (SAV), bu konu ile ilgili kendisine sorulan soruları, ya cevapsız bırakmış, ya da soruyu sorana daha çok ilgilenmesi gereken noktaya dikkatini çekmiştir. Bu konuda hadis kitaplarında mevcut hadis-i şeriflerden üç tanesini nakletmek yararlı olacaktır. Ebû Hureyre (RA)  “Peygamberimiz (SAV)’e bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Resulü, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Emanet zayi olduğu zaman kıyameti bekle.” buyurdu. Adam tekrar sordu: “Emanetin zayi olması nasıl olur?” dedi. Peygamberimiz (SAV): “İşler ehil olmayan kimselere verildiği zaman, kıyameti bekle.” buyurdu.” Enes bin Mâlik (RA)  “Bir adam peygamberimize gelerek: “Ey Allah’ın peygamberi, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Sen kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. Adam:“Ey Allah’ın Resulü, ben kıyamet için çok namaz, oruç ve sadaka hazırlamadım. Ancak ben, Allah’ı ve Peygamberini severim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “O halde sen, sevdiklerinle beraber olacaksın.” buyurdu.” Ebû Hüreyre (RA) “Bir gün Peygamberimiz (SAV) açıkta oturuyordu. Yanına birisi gelerek: “İman nedir?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “İman, Allah’a, meleklerine, Allah’a kavuşmaya, peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmandır.” buyurdu. Adam: “İslâm nedir?” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, namazı kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan ayı orucunu tutmandır.” buyurdu. Adam: “İhsan nedir?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “İhsan, Allah’a sanki O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Sen Allah’ı görmüyorsan O seni görüyor.” buyurdu. Adam:  “Kıyamet ne zaman?” dedi. Peygamberimiz (SAV):  “Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir.” diye cevap vermiştir. KEHANET, FAL, (FALA BAKMAK) BÜYÜ VE ĞURSUZLUK ILE İLGİLİ HADİSLER  Kehanet, gelecek zamanda olacak bir olayı önceden haber vermek demektir. Bu işle uğraşana yani gelecekten haber verdiğine inanılan kimseye de “kâhin” denir. İnsan, tarihin her devrinde ve hemen her toplumda geleceğe ait olayları önceden öğrenmek istemiştir. Kehanet ve falcılık ise bu isteğe bir cevap olarak ortaya çıkmıştır. Câhiliye döneminde pek çok çeşidi bulunan fal, büyü, kehanet inançlarının tümü İslâm"ın temeli olan tevhide yani tek olan Allah"a inanma ve güvenme, yalnızca O"na kulluk edip sadece O"ndan yardım dileme inancına ters düşmektedir. İnsanları tüm bu câhiliye inançlarından temizlemek için gönderilen Allah Resûlü, ashâbıyla birlikte olduğu her an, onları eski inanç ve alışkanlıkları konusunda uyarıyor ve bunların yerine İslâm'ın öğretilerini bildirmiştir.   Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Helâk eden şeylerden kaçının: Allah’a şirk koşmak ve sihir yapmak!”   “Kim düğüm yapar, sonra ona üflerse, sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa, şirk koşmuş olur. Kim de (kendisini koruması için nazarlık ve benzeri) bir şey takarsa, o taktığı şeyin korumasına havâle edilir.” buyurmuştur.  “Büyücüye inanan kimse, Cennete giremez.”  “Gâibden haber vermek maksadı ile yıldız ilmi ile uğraşan kimse, büyücü gibi günaha girer. “Fal bakmak, yazı ve çizgi ile gelecekten haber vermek, puta tapmak gibidir.”  “Kuşun ötmesini, uçmasını uğursuzluk saymak, ufak taşlar atarak veya kum üzerine çizgiler çizerek fal açmak, sihir ve kehanet çeşitlerindendir.” “Kim kâhine veya arrafa (yitiğin veya çalınan malın yerini haber verdiğine inanılan kimse)’ye gider ve onun söylediğini tasdik ederse, o kimse Muhammed’e indirileni inkâr etmiş olur.”  “Her kim arrafa (çalınan bir şeyin veya yitiğin yerini haber veren kimse)ye gelip ondan bir şey sorar da onu tasdik ederse, o kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz.” “Güneş ve ay hiç kimsenin ölümünden ya da hayatından dolayı tutulmazlar. Lâkin onlar Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Siz, onların tutulduklarını gördüğünüz zaman hemen namaz kılın. “Peygamber tefeülden (bir şeyi uğurlu, hayırlı saymaktan) hoşlanır ve tıyeradan (bir şeyi uğursuz saymaktan) hoşlanmazdı.” Bir başka hadîs-i şerîfinde ise; “İnsanı helâke sürükleyen şu yedi şeyden sakının!” buyurmuş ve bu maddeleri şöyle sıralamıştır: “1-Allah’a şirk koşmak, 2- Sihir yani büyü yapmak, 3- Haksız yere can almak, 4- Faiz yemek, 5- Yetim malı yemek, 6- Cihadda savaştan kaçmak, 7- Evli ve nâmuslu bir kadına, «Zina etti!» diye iftira etmek.” Peygamber efendimiz, (s.av.)sihir ve büyü ile uğraşmanın ve büyücülere başvurmanın büyük günahlardan olduğunu; büyücülere ve falcılara başvuran kişilerin, Allah’ın yardımından mahrum kalacaklarını ifade etmiştir.   “…düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” Büyü, sihir ve fal gibi batıl uygulamaların; yalan, aldatma, kandırma, Allah'tan başkasından yardım bekleme ve Allah'tan başkasının gaybı bilebileceğini ümit etme gibi İslam'ın temel ilkeleriyle bağdaşmayan birçok yanlışlığı ihtiva etmektedir. Sihir, kehanet, medyumluk, falcılık gibi batıl işlerden sakınmalı, bu işlerle meşgul olanlara asla itibar edilmemelidir. Büyücülerin, falcıların, medyumların ve gelecekten haber verdiğini iddia edenlerin söylediklerinin hiçbir zaman gerçeği yansıtmayacağını, geleceğin sahibinin ancak Allah olduğunu ve geleceği de yalnızca Allah’ın bilebileceğini; vazifemizin, bütün işlerimizde üzerimize düşeni yerine getirdikten sonra Allah'a tevekkül etmek ve O'ndan yardım istemek olduğunu asla unutmayalım. Ahde Vefa Platformu Başkanı Nuran Kırlak 
İlahî emirlerin ana gayesi, insanın dünya ve âhiret mutluluğunu temin edebilmesi amacına yöneliktir. Bu amaç üzere yaşayabilmesi için de Allah Teâla insana, peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Son ilahî kitap olan Kur’ân‘da da erdemli, huzurlu ve mutlu birey ve toplum hayatının elde edilebilmesi için, şahsî, ailevî, dînî, ve sosyal ilişkilerde uyulması gereken bazı kâideler belirtilmiştir.
İlahî emirlerin ana gayesi, insanın dünya ve âhiret mutluluğunu temin edebilmesi amacına yöneliktir. Bu amaç üzere yaşayabilmesi için de Allah Teâla insana, peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Son ilahî kitap olan Kur’ân‘da da erdemli, huzurlu ve mutlu birey ve toplum hayatının elde edilebilmesi için, şahsî, ailevî, dînî, ve sosyal ilişkilerde uyulması gereken bazı kâideler belirtilmiştir. NET HABERLER I NURAN KIRLAK  Fertlerin ve toplumların huzurunu ortadan kaldıran ve dinimizin kesin olarak yasakladığı fiillerden; sihir, büyü, fal,.kehanet gibi batıl ve yanlış fiillerle uğraşmak ve yapanlara inanmaktır. Yüce Kitabımız Kurân’da şöyle buyurulmaktadır. “…Fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.”  İslâmiyet geldiği günden itibaren hurafelerle mücadele etmiştir. Kehanet, ve falcılık da, İslâmiyet’in mücadele ettiği hurafelerdir. Çünkü kâhin, ve falcılık ile ilgilenen gelecekte olup bitecek olayları bildiklerini iddia ettikleri şey gayb bilgisidir. Bunu ise Allah’tan başka hiç kimse bilmez. Bunun için kâhine gidip ondan geleceğe ait bilgi istemeyi dinimiz yasaklamıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır. Onun için gaybı ancak O bilir...” (6/En’âm, 59.) “De ki: Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilmez.” (27/Neml, 65.) “(Ey Muhammed!) De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmem, size ben bir meleğim de demiyorum. Ben bana vahyolunan Kur’an’dan başkasına uymam..” (6/En’âm, 50.) Görülüyor ki, Allah Teâlâ Peygamberi (SAV)’e üç şeyin kendisinde bulunmadığını söylemesini istiyor. Bunlar da, Allah’ın hazinelerinin yanında olmadığı, gaybı bilmediği ve melek olmadığı hususlarıdır. Peygamber olması, gaybı bilmesini gerektirmez. Başka bir ifade ile gaybı bilmemesi, peygamber olmasına zarar vermez. Ancak Allah tarafından kendisine bildirilmiş olanları bilebilir. Bir başka âyet-i kerimede şöyle buyrulmuştur. “(Ey Muhammed) De ki: Ben kendi kendime Allah’ın dilediğinden başka ne bir menfaat elde etmeye ne de bir zararı önlemeye malik değilim. Ben eğer gaybı bilseydim daha çok hayır yapardım ve kötülük denilen şey yanıma uğramazdı. Ben inanacak bir kavme müjde veren ve onları uyaran bir peygamberden başka biri değilim.” (A’RAF SURESİ - 188. AYET) Peygamberimiz (SAV),kendisinin gaybı bildiğini söyleyenleri, daha doğrusu bilmesi gerektiğine inananları daima uyarmış ve gaybı bilmediğini söylemiştir. Muavviz kızı Rübeyyi (RA) şöyle diyor: “Ben gelin olduğum günün kuşluk vaktinde Peygamberimiz (SAV), düğünüme gelmişti. O sırada bazı kızlar def çalarak, babalarımızdan Bedir Savaşı’nda şehit olanların hatıralarını anıyorlardı. Kızlardan birisi: “İçimizde bir Peygamber (SAV) vardır ki, 0, yarın ne olacağını bilir.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “Kızım öyle söyleme. Bundan önce söylediğin gibi söyle.” buyurdu ve bunun yanlış olduğunu bildirdi.” Kıyametin ne zaman kopacağı gayb ile ilgili bilgilerdendir. Nitekim Kur’an-ı Kerim şöyle buyurur  “Sana, ne zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De ki: Onun bilgisi yalnızca Rabbimin katındadır.” (AHZAB SURESİ – 63. AYET) Zaman zaman bazı kimseler insanların bilgisizliğinden yararlanarak çıkar sağlamak için kıyametin kopacağı zamanı bildiklerini iddia ederler. Hâlbuki Peygamberimiz (SAV), bu konu ile ilgili kendisine sorulan soruları, ya cevapsız bırakmış, ya da soruyu sorana daha çok ilgilenmesi gereken noktaya dikkatini çekmiştir. Bu konuda hadis kitaplarında mevcut hadis-i şeriflerden üç tanesini nakletmek yararlı olacaktır. Ebû Hureyre (RA)  “Peygamberimiz (SAV)’e bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Resulü, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Emanet zayi olduğu zaman kıyameti bekle.” buyurdu. Adam tekrar sordu: “Emanetin zayi olması nasıl olur?” dedi. Peygamberimiz (SAV): “İşler ehil olmayan kimselere verildiği zaman, kıyameti bekle.” buyurdu.” Enes bin Mâlik (RA)  “Bir adam peygamberimize gelerek: “Ey Allah’ın peygamberi, kıyamet ne zaman kopacak?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “Sen kıyamet için ne hazırladın?” buyurdu. Adam:“Ey Allah’ın Resulü, ben kıyamet için çok namaz, oruç ve sadaka hazırlamadım. Ancak ben, Allah’ı ve Peygamberini severim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (SAV): “O halde sen, sevdiklerinle beraber olacaksın.” buyurdu.” Ebû Hüreyre (RA) “Bir gün Peygamberimiz (SAV) açıkta oturuyordu. Yanına birisi gelerek: “İman nedir?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “İman, Allah’a, meleklerine, Allah’a kavuşmaya, peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmandır.” buyurdu. Adam: “İslâm nedir?” dedi. Peygamberimiz (SAV): “Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmaman, namazı kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan ayı orucunu tutmandır.” buyurdu. Adam: “İhsan nedir?” diye sordu. Peygamberimiz (SAV): “İhsan, Allah’a sanki O’nu görüyormuş gibi ibadet etmendir. Sen Allah’ı görmüyorsan O seni görüyor.” buyurdu. Adam:  “Kıyamet ne zaman?” dedi. Peygamberimiz (SAV):  “Bu konuda sorulan, sorandan daha bilgili değildir.” diye cevap vermiştir. KEHANET, FAL, (FALA BAKMAK) BÜYÜ VE ĞURSUZLUK ILE İLGİLİ HADİSLER  Kehanet, gelecek zamanda olacak bir olayı önceden haber vermek demektir. Bu işle uğraşana yani gelecekten haber verdiğine inanılan kimseye de “kâhin” denir. İnsan, tarihin her devrinde ve hemen her toplumda geleceğe ait olayları önceden öğrenmek istemiştir. Kehanet ve falcılık ise bu isteğe bir cevap olarak ortaya çıkmıştır. Câhiliye döneminde pek çok çeşidi bulunan fal, büyü, kehanet inançlarının tümü İslâm"ın temeli olan tevhide yani tek olan Allah"a inanma ve güvenme, yalnızca O"na kulluk edip sadece O"ndan yardım dileme inancına ters düşmektedir. İnsanları tüm bu câhiliye inançlarından temizlemek için gönderilen Allah Resûlü, ashâbıyla birlikte olduğu her an, onları eski inanç ve alışkanlıkları konusunda uyarıyor ve bunların yerine İslâm'ın öğretilerini bildirmiştir.   Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Helâk eden şeylerden kaçının: Allah’a şirk koşmak ve sihir yapmak!”   “Kim düğüm yapar, sonra ona üflerse, sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa, şirk koşmuş olur. Kim de (kendisini koruması için nazarlık ve benzeri) bir şey takarsa, o taktığı şeyin korumasına havâle edilir.” buyurmuştur.  “Büyücüye inanan kimse, Cennete giremez.”  “Gâibden haber vermek maksadı ile yıldız ilmi ile uğraşan kimse, büyücü gibi günaha girer. “Fal bakmak, yazı ve çizgi ile gelecekten haber vermek, puta tapmak gibidir.”  “Kuşun ötmesini, uçmasını uğursuzluk saymak, ufak taşlar atarak veya kum üzerine çizgiler çizerek fal açmak, sihir ve kehanet çeşitlerindendir.” “Kim kâhine veya arrafa (yitiğin veya çalınan malın yerini haber verdiğine inanılan kimse)’ye gider ve onun söylediğini tasdik ederse, o kimse Muhammed’e indirileni inkâr etmiş olur.”  “Her kim arrafa (çalınan bir şeyin veya yitiğin yerini haber veren kimse)ye gelip ondan bir şey sorar da onu tasdik ederse, o kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz.” “Güneş ve ay hiç kimsenin ölümünden ya da hayatından dolayı tutulmazlar. Lâkin onlar Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Siz, onların tutulduklarını gördüğünüz zaman hemen namaz kılın. “Peygamber tefeülden (bir şeyi uğurlu, hayırlı saymaktan) hoşlanır ve tıyeradan (bir şeyi uğursuz saymaktan) hoşlanmazdı.” Bir başka hadîs-i şerîfinde ise; “İnsanı helâke sürükleyen şu yedi şeyden sakının!” buyurmuş ve bu maddeleri şöyle sıralamıştır: “1-Allah’a şirk koşmak, 2- Sihir yani büyü yapmak, 3- Haksız yere can almak, 4- Faiz yemek, 5- Yetim malı yemek, 6- Cihadda savaştan kaçmak, 7- Evli ve nâmuslu bir kadına, «Zina etti!» diye iftira etmek.” Peygamber efendimiz, (s.av.)sihir ve büyü ile uğraşmanın ve büyücülere başvurmanın büyük günahlardan olduğunu; büyücülere ve falcılara başvuran kişilerin, Allah’ın yardımından mahrum kalacaklarını ifade etmiştir.   “…düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.” Büyü, sihir ve fal gibi batıl uygulamaların; yalan, aldatma, kandırma, Allah'tan başkasından yardım bekleme ve Allah'tan başkasının gaybı bilebileceğini ümit etme gibi İslam'ın temel ilkeleriyle bağdaşmayan birçok yanlışlığı ihtiva etmektedir. Sihir, kehanet, medyumluk, falcılık gibi batıl işlerden sakınmalı, bu işlerle meşgul olanlara asla itibar edilmemelidir. Büyücülerin, falcıların, medyumların ve gelecekten haber verdiğini iddia edenlerin söylediklerinin hiçbir zaman gerçeği yansıtmayacağını, geleceğin sahibinin ancak Allah olduğunu ve geleceği de yalnızca Allah’ın bilebileceğini; vazifemizin, bütün işlerimizde üzerimize düşeni yerine getirdikten sonra Allah'a tevekkül etmek ve O'ndan yardım istemek olduğunu asla unutmayalım. Ahde Vefa Platformu Başkanı Nuran Kırlak 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nethaberler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.