Hâcegî es-Semerkandî Kimdir? Hâceyî Semerkandi Hazretleri Hayatı
Hâcegî es-Semerkandî Kimdir? Hâceyî Semerkandi Hazretleri Hayatı
Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, (Arapça: الماتريدي; d. 863, Maturid, Semerkand - ö. 944, Semerkand), İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Mâtürîdîlik mezhebinin kurucusu ve Hanefîlik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.
Altın Silsilenin 23’üncü halkası, Hâcegî es-Semerkandî Hazretleri
Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, (Arapça: الماتريدي; d. 863, Maturid, Semerkand - ö. 944, Semerkand), İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Mâtürîdîlik mezhebinin kurucusu ve Hanefîlik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.
Allah dostlarının (Kaddesallâhu Esrârahum) hayatlarını okumak, onların ahlâkıyla ahlaklanma menziline giden yolda bir delâlet remzi, ibret ve nasihat vesilesidir. Süfyân ibni Uyeyne (Rahimehullâh) şöyle buyurmuştur: “Salihler zikredildiğinde rahmet iner.” Onları zikretmek, onların ruhlarından istimdâd etmeye bir vesiledir.
Evliyâullâh kalbe en faydalı şeyin salihleri zikretmek olduğunu söylemişlerdir. Onların sözleri kalp hastalıklarının ilacı, nazarları ve manevî illetlerin şifasıdır. Mükemmel teveccühleri, salikleri dünya ve ahiret alâkasından halâs eder. Şeyhülislâm el-Heravî (Kuddise Sirruhû) şöyle buyurmuştur: “İlâhî! Sen velî kullarını nasıl bir şekilde yarattın ki, onları tanıyan seni bulur, seni bulamayan ise onları tanıyamaz.”Seyyid-i Tâife Cüneyd-i Bağdâdî’ye (Kuddise Sirruhû): “Salihlerin zikretmekte bir fayda var mıdır?” diye sorulduğunda: “Evet! Vardır” buyurduktan sonra şu ayet-i celîleyi okumuştur:
وَكُلًّا نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِه۪ فُؤٰادَكَۚ ﴿
﴾ وَجَٓاءَكَ ف۪ي هٰذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَ
“O (ümmetleri tarafından inkârla karşılanıp, büyük eziyetlere maruz kalmış bulunan kıymetli) peygamberlerin haberlerinden her birini, o kendisiyle senin gönlüne (sabır ve) sebat vereceğimiz şeyleri böylece sana peş peşe anlatmaktayız. İşte bu (sûrenin kıssaları)nda sana, o (yaşanmış pek çok) hak (ve hakikatleri ihtiva eden bilgiler), büyük bir vaaz(u nasihat), inananlar için de iyi bir öğüt gelmiştir.”
Silsile-i Sâdât’ın (Kaddesallâhu Esrârahum) yirmi ikinci halkası hakîkat ve yakînin delili, mukaddes nefesler ve manevî fütûhât sahibi Mevlânâ Hâcegî Muhammed Emkenegî (Kuddise Sirruhû) hazretleridir. Hâcegî (Kuddise Sirruhû) hazretleri peygamberlerin ilimlerinin varisi olduğuna ve mekânetinin büyüklüğünde ittifak edilmiş bir zattı.
Halefin seleften kazandığı nice marifetlere sahip oldu. Harikulâde faziletleri, makamları, sırları ve manevî zevkleri elde etti. Bütün hayatı boyunca kalpleri gaflet uykusundan uyandırmak için çalıştı. Onun himmet nuru ile bu yol aydınlandı ve insanlar dört bir yandan onun nurundan istifade etmek için koşarak sohbetine eriştiler. Kapısı arifler kervanının konakladığı bir yer, salihlerin ve muttakilerin kalplerinin kıblesi ve müritlere himmet kaynağıydı.
Dünyayı Teşrîfi ve Yetişmesi
Orta boylu, güzel yüzlü, buğday tenli, aksakallıydı. Azaları düzgün yapılı ve mütenasipti. Zahir ve batın ilimlerini bilen bir veliyi-kamil idi. Herkesin anlayacağı dilden konuşma özelliğine sahipti. Kabiliyet ve yetenekleri ortaya çıkarıp geliştirmede mahirdi. Cezbe ve istiğrakı sahi ve temkînine galip, isimsizliğe talip bir gönül eriydi. Bu yüzden “Derviş Muhammed” diye anılırdı.
Altın Silslle’nin 21. halkası Derviş Muhammed, Semerkantlı. Kadı Muhammed Zahid hazretlerinin kız kardeşinin oğlu. Emaneti ondan aldı. İlim ve irfanı ondan okudu. Onun gönül tezgahında muhabbet dokudu ve erenler kervanına katıldı.
Dayısına intisap etmeden önceki gençlik yıllarında tam on beş yıl züht, riyazet ve mücahide ile geçirdi. Barınağı viraneler, azığı açlık, işi zikir ve fikir olmuştu. Bir gün açlıktan iyice mecalsiz düşmüştü. Basını semaya kaldırıp acizliğini itiraf ile “Allahım” diye yakardı. Hak Teala hemen karşısına Hızır’ı hazır etti. Hızır ona:
– Sabır ve kanaat sahibi bir kul olmak istiyorsan dayın Kadı Muhammed Zahid’e git. Gireceğin mana yolunu o, sana öğretir, dedi.
Derviş Muhammed bunun üzerine Muhammed Zahid’in dergahına koştu. Teslim oldu. Onun himmeti altında hizmete başladı. Derslerinde yetişti, sohbetinde pişti. Halkı Hakka çağırabilecek bir kemale erişince şeyhi ona hilafet hırkası giydirdi. Şeyhinin vefatından sonra da postuna oturdu ve 970/1562 yılında vefat edinceye kadar bu hizmeti sürdürdü. Kabri Semerkant civarında Büster kasabasının Dasferar köyündedir.
Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) 918 (1512) yılında Semerkant‘ın Emkene kasabasında dünyaya geldi. Bundan dolayı Emkenegî ve Semerkandî nisbeleriyle anılmaktadır. Emkene kelimesine Fârisî nisbet “yâ”sı bitiştiğinde kurallara göre bu şekli almıştır. Silsile-i Aliyye’nin (Kaddesallâhu Esrârahum) yirmi birinci halkası olan Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin oğludur. Küçük yaşlardan itibaren ilim öğrenmeye başlayan Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) Buhara ve Semerkand’ın tanınmış ilim erbabından ders aldı.
Zahirî ilmini irfan ile cem eden Hâce hazretleri (Kuddise Sirruhû) çok yüksek faziletler elde etti. Allah (Celle Celâluhû) ona rahmet deryasından ikramlarda bulunarak onu ruhaniyet âleminde rehber kıldı. Hem şeyhi hem de babası olan Mevlânâ Dervîş Muhammed (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin hüsn-i terbiyesinden geçerek kendisi kemale ermiş, başkalarını da kemale erdirmiştir.
Mevlânâ Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) hazretleri bütün ömrünü din-i mübin-i İslâm’a hizmetle geçirdi. Birçok talebe yetiştirerek dört bir tarafa gönderdi. Bir gün talebeleri ile dikenlik bir yerden geçiyorlardı. Ayakkabısı olmayan bir talebesinin ayağına diken battı. O kimse buna rağmen hocasının peşinden ayrılmıyor, gizlice acı çekerek onun izinden gitmeye devam ediyordu. Onun bu hâlini takdir eden Mevlânâ Hâcegî (Kuddise Sirruhû) ona: “Ayağa elem dikeni batmadıkça, gönülde murat gülü açmaz” buyurdu.
Hâcegî (Kuddise Sirruhû) hazretleri, sünnetlerin diriltilmesi ve bidatlerin yok edilmesi konusunda büyük bir gayret sarf etti. Nitekim Kibrît-i Ahmer cevheri olan Nakşibendiyye yolu sünnete bağlılık üzerine kuruludur. Nakşibendiyye büyüklerine göre hakîkat-ı câmi’a olan kalbin aynasında mâsivâya olan muhabbet sebebiyle oluşan kir ve pas sadece Hazreti Peygamber’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sünnetine uymakla izale edilir.
İmam Birgivî’nin (Rahimehullâh) Tarîkat-ı Muhammediyye isimli eserinde bildirdiğine göre Seyyid-i Tâife Cüneyd-i Bağdâdî (Kuddise Sirruhû) şöyle buyurmuştur: “Hazreti Peygamber’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) izinden gidenlerinki dışında bütün yollar kapalıdır.”
Enes ibni Mâlik’ten (Radıyallâhu Anh) rivayet edildiğine göre Allah Resulü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“مَنْ أَحْيَا سُنَّتِي فَقَدْ أَحَبَّنِي وَمَنْ أَحَبَّنِي كَانَ مَعِي فِي الْجَنَّةِ”
“Her kim benim sünnetimi diriltirse beni sevmiş demektir. Kim de beni severse cennette benimle beraber olur.”
“Zâhid u Dervîş sonra Hâcegî,
Virdi Bâkîbillâh’a feyz-i bâkî…”
Mevlânâ Muhammed Bâkîbillâh (Kuddise Sirruhû) hazretleri bir gün vakıada Mevlânâ Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) hazretlerini gördü ve: “Ey Oğul! Senin yolunu gözlüyorum!” dediğini işitti. Bunun üzerine onu bulup sohbeti ile şereflenerek birçok kemâlâta kavuştu ve elde ettiği kemâlâtı onun eliyle tashih ve tasdik ettirdi. Gördüklerini orada gördü, kavuştuklarına orada kavuştu. Çok kısa zamanda Nakşibendiyye yolunun nisbetiyle şereflendi ve Hâcegî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinden hilâfet ve icazet aldı.
Hâcegî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin müridânı ona Muhammed Bâkî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin kısa zamanda bu makamları elde etmesinin hikmetinden sorduklarında şöyle cevap verdi: “Dostlarım bilsinler ki, bu gencin işini tamamlayıp buraya, bizim yanımıza gönderdiler. Yanımıza bahusus hallerinin kontrolü için geldi. Öyle gelen böyle gider.”
Keramet, peygamberlik iddiasında bulunmayan bir şahıstan harikulâde bir şeyin zuhûr etmesi demektir. Kurân (en-Neml 27/38; Âl-i İmrân 3/37; el-Kehf 18/16-26 vb.) ve Sünnet’te (Buhârî, İcâre 12; Müslim, Birr 8 vb.) kerametin birçok somut örneği bulunmaktadır. Allah dostlarının keramet göstermeleri haktır.Resûlüllah’a (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) ittibayı ilke edinen bu büyüklerin kerametleri, Hazreti Peygamber (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem)hakkında birer mucize mahiyetindedir.
Mevlânâ Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) ziyadesiyle keşif ve keramet sahibiydi. Mevlânâ Hâcegî (Kuddise Sirruhû) Muhammed Bâkîbillâh (Kuddise Sirruhû) hazretlerine şöyle demiştir: “Hindistan’da bir zat çıkmıştır. Bu zat zamanının kutbu olacak ve fütûhâtları senin elinle gerçekleşecek. Bir an önce onu bulmalısın, çünkü ehlullah onun gelişini beklemektedir.” Bunun üzerine Muhammed Bâkîbillâh (Kuddise Sirruhû) Hindistan’a giderek İmam-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû)hazretlerini bulmuş ve ona bu bahsedilen zatın o olduğunu bildirmiştir.
Mevlânâ Hâcegî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin Ebu’l-Kâsım isminde bir oğlu vardı. Bu zat aynı zamanda onun halifesiydi. Mektûbât’ta İmam-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin bu zata gönderdiği bir mektup bulunmaktadır. İmam-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) bu mektupta Mevlânâ Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû), Mevlânâ Derviş Muhammed (Kuddise Sirruhû) ve Mevlânâ Muhammed Zâhid (Kuddise Sirruhû) ile alakalı bazı beyanlarda bulunmuştur.
Mevlânâ Hâcegî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin halifeleri oğlu Hâce Ebu’l-Kâsım ile beraber on kişiydi. Mevlânâ Muhammed Bâkî (Kuddise Sirruhû)dışındakiler şunlardır: Hâce Büzürğ Kemed Sebzî’nin oğlu Hâce Hâşim, Hâce Muhammed Sâbır’ın oğlu Hâce Muhammed Yahya, Hâce Ammek diye maruf olan Hâce Ahmed, Mevlânâ Muhammed Sa’îd, Hâce Abdülazîz, Hâce Hayruddîn, Mevlânâ Sûfî Aliâbâdî, Hâce Latîf Kemend Bâdâmî.
Mevlânâ Hâcegî Emkenegî (Kuddise Sirruhû) hazretleri 1008 (1599) yılında Emkene’de doksan yaşındayken vefat etti. Hayatının sonuna doğru şu şiiri okurdu:
Peygamber efendimiz hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V.) ile başlayan ve ”Sâdikat” (Sadıklar yolu) kurucusu Mürşidi Kâmil Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Klinik Psikolog Dr. Râshid İbrahim Haake (K.S.A.)’ye kadar gelen silsile isimleri sırasıyla şöyledir:
1 – Hazret-i Muhammed Mustafâ (sallâllâhu aleyhi ve sellem)
2 – Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk (radıyallâhu anh)
3 – Selmân-ı Fârisî (radıyallâhu anh)
4 – Kâsım Bin Muhammed (rahmetullâhi aleyh)
5 – Câfer-i Sâdık (rahmetullâhi aleyh)
6 – Bâyezîd-i Bistâmî (rahmetullâhi aleyh)
7 – Ebû’l-Hasan Harakānî (rahmetullâhi aleyh)
8 – Ebû Ali Fârmedî (rahmetullâhi aleyh)
9 – Yûsuf Hemedânî (rahmetullâhi aleyh)
10 – Ebu-l Abbas Hz. Hızır (aleyihisselam)
11– Abdülhâlık Gucdüvânî (rahmetullâhi aleyh)
12 – Muhammed Ârif Rîvgerî (rahmetullâhi aleyh)
13 – Mahmûd Encîrfağnevî (rahmetullâhi aleyh)
14 – Ali Râmîtenî (rahmetullâhi aleyh)
15 – Muhammed Baba Semmâsî (rahmetullâhi aleyh)
16 – Seyyid Emîr Külâl (rahmetullâhi aleyh)
17 – Bahâüddîn Şâh-ı Nakşibendi (rahmetullâhi aleyh)
18 – Alâüddîn Attâr (rahmetullâhi aleyh)
19 – Yâkub-el Çerhî (rahmetullâhi aleyh)
20 – Ubeydullah-el Ahrâr (rahmetullâhi aleyh)
21 – Muhammed Ez-Zâhid (rahmetullâhi aleyh)
22 – Derviş Muhammed İmkenegî (rahmetullâhi aleyh)
23 – Hâcegî Muhammed Semerkandi (rahmetullâhi aleyh)
24 – Muhammed El-Bâkī Billâh (rahmetullâhi aleyh)
25 – İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî (rahmetullâhi aleyh)
26 – Muhammed Mâsûm Serhendî (rahmetullâhi aleyh)
27 – Muhammed Seyfüddîn Serhendî (rahmetullâhi aleyh)
28 – Seyyid Nûr Muhammed Bedâyûnî (rahmetullâhi aleyh)
29 – Mirzâ Mazhar Cân-ı Cânân (rahmetullâhi aleyh)
30 – Seyyid Abdullah Dehlevî (rahmetullâhi aleyh)
31 – Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (K.S.A.)
32 – Mevlânâ Osman Siraceddin (K.S.)
33 – Mevlânâ Şeyh Ömer Ziyaüddin (K.S.)
34 – Mevlânâ Muhammed Necmeddin-i Kübra (K.S.)
35 – Şeyh Baki Hocaefendi (K.S.)
36 – Kutb-ul Aktab Şeyh Bedir Karahan (K.S.A.)
37 – Mevlânâ Mürşidi Kamil Hüseyin Gümüş (K.S.A.)
38 – Mürşid Dr. Rashid İbrahim Haake (K.S.A.)
SİLSİLEYİ KASİDE/İLAHİ OLARAK DİNLEMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN
KAYNAK; TANER AKKUŞ
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.