Faysal Atmaca yazdı; NİLÜFER!
Faysal Atmaca yazdı; NİLÜFER!
“Her şey, bir su damlasında başladı…”
NİLÜFER
“Her şey, bir su damlasında başladı…”
Suda başlar hikâyesi nilüferin…
Ama o, sıradan bir su çiçeği değildir.
Bir çamurun içinden, ışıksız bir derinlikten yükselir;
suya temas eder, yaprak olur,
güneşe yönelir, çiçek olur.
Ve sonra tüm evrene adeta şunu fısıldar:
“Ben çamurdan doğdum ama çamurda kalmadım.”
İşte bu hikâye, bir bitkiyle başlar ama insana varır.Çünkü her nilüfer, aslında bir insanın özeti gibidir.
Kur’an’da geçen şu ayeti hatırlayalım:
“İnsanı bir nutfeden yarattık…” (Nahl, 4)
Nilüferin kökü de bir nutfe gibidir.Toprağın içinde görünmeyen, kıymetsiz gibi duran, ama içinde yaratılış sırrı taşıyan bir damla.O nutfe çatlar…Bir kıpırtı başlar.Karanlık suyun içinde yukarıya doğru bir yürüyüş…Tıpkı anne rahminde embriyonun rahmet suyunda yüzerek insanlaşması gibi.Ve sonunda nilüfer yaprak verir,ama hâlâ tamamlanmış değildir.Yaprak, göğsünü suya dayar ama çiçek,başını göğe kaldırır.Yani beden suya ait olsa da, ruh semaya açtır.Aynı insan gibi.
Kur’an bir ayette şöyle seslenir:
“Gökte ve yerde nice ayetler vardır ki, insanlar onları görmezden gelerek yanından geçip giderler.” (Yusuf, 105)
Nilüfer de işte bu görmezden gelinen ayetlerdendir.Çünkü o, bir yaratılış modeli, bir tekvînî ayettir.Ağzı yoktur ama Allah’ı tesbih eder.Ayağı yoktur ama göğe doğru yürür.Dil bilmez ama hakkı anlatır.Onu inceleyen bir akıl,ya hayrete düşerya da secdeye varır.
Kur’an, lafzî vahiydir.
Nilüfer ise kâinat kitabının sessiz bir ayeti.
Biri kelimelerle anlatır hakikati,
diğeri şekil ve renklerle…
Her ikisi de aynı kaynaktan doğar:
Allah’ın ilminden.
Kur’an, “Oku!” derken
sadece yazılı metni değil,
yaratılış kitabını da oku der aslında.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.” (Alak, 1)
Nilüferi okumak, Allah’ın varlığına dair delil arayanlar içinbir sessiz ama etkili ayettir.
Nilüfer suyu kirletmez.
Ama kirli sudan doğar.
İnsan da böyledir.
Nefsine rağmen yükselir.
Dünyanın çamuruna rağmen güzelleşir.
Nilüfer suyun üstünde yüzüp dururken
her sabah güneşe bakarak yeniden açar.
Her gün yeniden doğar.
Bu yüzden onun her çiçeği,
bir diriliş,
bir kıyam,
bir tevhid şahitliği gibidir.
Nilüfer sadece bir çiçek değildir;
Kur’an’daki “ol” emrinin suya yansıyan şeklidir.
Sadece göz için değil,
akıl ve kalp için yaratılmıştır.
Bir nilüfere bakmak,
Kur’an’daki yaratılış ayetlerini kalple okumaktır.
O çiçeği görmek,
bir damlanın Allah’ın izniyle nasıl göğe açıldığını izlemektir.
Ve o serüvende insan,
kendi doğumunu, varlığını, yaratılış gayesini bulur.
“Nilüfer, sudan doğan bir çiçek değil,Allah’ın kudretine dair sessiz bir tefekkürdür vesselam.”
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.