FAYSAL ATMACA: KULAKSIZ CEMİYET

GÜNDEM 24.07.2025 - 17:47, Güncelleme: 24.07.2025 - 17:47
 

FAYSAL ATMACA: KULAKSIZ CEMİYET

Dedikodunun Gölgesinde, İşin ve İradenin Tükendiği Zamanlar
KULAKSIZ CEMİYET Dedikodunun Gölgesinde, İşin ve İradenin Tükendiği Zamanlar “Kişinin İslam’ının güzelliği, kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir.” Hadis-i Şerif (Tirmizî, Zühd, 11) Zamanımız çalınıyor. Düşüncemiz kirleniyor. Üretimimiz kesintiye uğruyor. Ve en acısı: Ne iş bilen var, ne haddini bilen… Ne de dinlemeyi bilen! Bugün toplum olarak en çok yaptığımız şey konuşmak… Ama en az yaptığımız şey dinlemek. Herkesin söyleyecek cümlesi var ama hiç kimsenin başka birini sabırla dinlemeye tahammülü yok. Bu yüzden malayaniye yöneliyoruz. Çünkü kulaklarımız bilgiye değil, egomuza açık. Söylenmek kolay, anlamak zor. “Malayani” kelimesi, kişiyi ilgilendirmeyen, fayda getirmeyen söz ve meşguliyet demektir. Bugün ise malayani sadece konuşulanın içeriğinde değil; konuşanın niyetinde, dinlemeyenin tavrında gizlidir. Bir müşteri dükkâna gelir; saatlerce konuşur ama ne alır ne iş bırakır. Bir grup sosyal medyada tartışır; herkes yazıyor ama kimse kimseyi anlamıyor. Bir aile meclisi kurulur; herkes konuşur ama kimse bir diğerinin cümlesini tamamlarken dikkatle beklemez. Bu yeni çağın en trajik çelişkisi şudur: “Herkes konuşuyor, ama kimse dinlemiyor.” Dinlemek, bilmenin ilk adımıdır. Ancak biz dinlemeyi öğrenmeden konuşmayı öğrendik. Konuşmak, düşüncenin değil çoğu zaman bencilliğin dışa vurumudur artık. O yüzden sosyal medya grupları, işyerleri ve aile toplantıları çok sesli ama az anlamlı hâle geldi. Bugün bir danışmana saatlerce konuşan kişi, aslında cevap aramıyor; sadece içini döküyor. Bir tartışma grubuna yazı yazan kişi, hakikat aramıyor; sadece görünmek istiyor. Ailede konuşan kişi, dert anlatmıyor; sadece içini rahatlatmak istiyor. Çünkü kimse dinlenmeyeceğini biliyor. O yüzden herkes, bağırarak kendini duymaya çalışıyor. Konuşma çoğaldıkça, anlam azalır. Ses yükseldikçe, kalp uzaklaşır. Bu yüzden toplumda bir kakofoni hâkim: Gürültü var, ama mana yok. Herkes kendi ekranında, kendi grubunda, kendi köşesinde bir şeyler söylüyor. Ama birbirimizi duymuyoruz. Bu da sadece boş lafı değil, anlamsız ilişkileri, verimsiz tartışmaları, boşuna yanan enerjiyi doğuruyor. Malayani yalnızca “boş işler” değil; aynı zamanda kulak vermeden yapılan her şeydir. Dinlemek, malayaniyi ayıklamaktır. Sözün hakkını vermek, anlamaya niyet etmektir. Bu yüzden çözüm, sadece susmak değil; dinlemeyi öğrenmektir. Toplumca şunlara ihtiyacımız var: •    İş yerlerinde sadece konuşan değil, dinleyen müşteriye, niyeti olan insana değer verilmeli. •    Sosyal medya grupları yorum çöplüğü değil, anlama zemini olmalı. •    Aile meclisleri karşılıklı konuşulan değil, kalpten kalbe yol açılan yerler olmalı. Ve en önemlisi: Söz söylemeden önce, neye kulak verdiğimize dikkat etmeliyiz. Bugün toplumun her yerinde bir laf kalabalığı var. Ama anlam eksik. Çünkü dinleme yok. Sözün hikmetini ancak onu duyan anlar. Ve hikmetin yolu da dinlemekten, susmaktan, anlamaya çalışmaktan geçer. “Herkes konuşuyor… Malayani de olsa. Ama dinleyen hiç yok. Bu yüzden anlam büyümüyor. İş bereketlenmiyor. Hayat derinleşmiyor.” O hâlde konuşmalarımızı arıtmalı, meclislerimizi hikmete çevirmeli, kalabalıklarımızı anlamla süslemeliyiz. Çünkü bir toplumun değeri, ne kadar konuştuğuyla değil, ne kadar dinlediğiyle ölçülür.
Dedikodunun Gölgesinde, İşin ve İradenin Tükendiği Zamanlar

KULAKSIZ CEMİYET
Dedikodunun Gölgesinde, İşin ve İradenin Tükendiği Zamanlar

“Kişinin İslam’ının güzelliği, kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk etmesidir.”
Hadis-i Şerif (Tirmizî, Zühd, 11)
Zamanımız çalınıyor.
Düşüncemiz kirleniyor.
Üretimimiz kesintiye uğruyor.
Ve en acısı:
Ne iş bilen var, ne haddini bilen… Ne de dinlemeyi bilen!
Bugün toplum olarak en çok yaptığımız şey konuşmak… Ama en az yaptığımız şey dinlemek.
Herkesin söyleyecek cümlesi var ama hiç kimsenin başka birini sabırla dinlemeye tahammülü yok.
Bu yüzden malayaniye yöneliyoruz. Çünkü kulaklarımız bilgiye değil, egomuza açık.
Söylenmek kolay, anlamak zor.

“Malayani” kelimesi, kişiyi ilgilendirmeyen, fayda getirmeyen söz ve meşguliyet demektir.
Bugün ise malayani sadece konuşulanın içeriğinde değil; konuşanın niyetinde, dinlemeyenin tavrında gizlidir.
Bir müşteri dükkâna gelir; saatlerce konuşur ama ne alır ne iş bırakır.
Bir grup sosyal medyada tartışır; herkes yazıyor ama kimse kimseyi anlamıyor.
Bir aile meclisi kurulur; herkes konuşur ama kimse bir diğerinin cümlesini tamamlarken dikkatle beklemez.
Bu yeni çağın en trajik çelişkisi şudur:
“Herkes konuşuyor, ama kimse dinlemiyor.”

Dinlemek, bilmenin ilk adımıdır.
Ancak biz dinlemeyi öğrenmeden konuşmayı öğrendik.
Konuşmak, düşüncenin değil çoğu zaman bencilliğin dışa vurumudur artık.
O yüzden sosyal medya grupları, işyerleri ve aile toplantıları çok sesli ama az anlamlı hâle geldi.
Bugün bir danışmana saatlerce konuşan kişi, aslında cevap aramıyor; sadece içini döküyor.
Bir tartışma grubuna yazı yazan kişi, hakikat aramıyor; sadece görünmek istiyor.
Ailede konuşan kişi, dert anlatmıyor; sadece içini rahatlatmak istiyor.
Çünkü kimse dinlenmeyeceğini biliyor.
O yüzden herkes, bağırarak kendini duymaya çalışıyor.

Konuşma çoğaldıkça, anlam azalır.
Ses yükseldikçe, kalp uzaklaşır.
Bu yüzden toplumda bir kakofoni hâkim: Gürültü var, ama mana yok.
Herkes kendi ekranında, kendi grubunda, kendi köşesinde bir şeyler söylüyor.
Ama birbirimizi duymuyoruz.
Bu da sadece boş lafı değil, anlamsız ilişkileri, verimsiz tartışmaları, boşuna yanan enerjiyi doğuruyor.
Malayani yalnızca “boş işler” değil; aynı zamanda kulak vermeden yapılan her şeydir.

Dinlemek, malayaniyi ayıklamaktır.
Sözün hakkını vermek, anlamaya niyet etmektir.
Bu yüzden çözüm, sadece susmak değil; dinlemeyi öğrenmektir.
Toplumca şunlara ihtiyacımız var:
•    İş yerlerinde sadece konuşan değil, dinleyen müşteriye, niyeti olan insana değer verilmeli.
•    Sosyal medya grupları yorum çöplüğü değil, anlama zemini olmalı.
•    Aile meclisleri karşılıklı konuşulan değil, kalpten kalbe yol açılan yerler olmalı.
Ve en önemlisi:
Söz söylemeden önce, neye kulak verdiğimize dikkat etmeliyiz.

Bugün toplumun her yerinde bir laf kalabalığı var.
Ama anlam eksik.
Çünkü dinleme yok.
Sözün hikmetini ancak onu duyan anlar.
Ve hikmetin yolu da dinlemekten, susmaktan, anlamaya çalışmaktan geçer.
“Herkes konuşuyor… Malayani de olsa.
Ama dinleyen hiç yok.
Bu yüzden anlam büyümüyor. İş bereketlenmiyor. Hayat derinleşmiyor.”
O hâlde konuşmalarımızı arıtmalı, meclislerimizi hikmete çevirmeli, kalabalıklarımızı anlamla süslemeliyiz.
Çünkü bir toplumun değeri, ne kadar konuştuğuyla değil, ne kadar dinlediğiyle ölçülür.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nethaberler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.