34,0482$% 0
37,6231€% -0.03
44,6547£% 0.12
2.743,42%0,56
4.523,00%0,04
18.120,00%0,04
2.505,99%0,02
9.699,56%-0,73
Sâdikat (Sadıklar yolu) eğitmeni Dr. Rashid İbrahim Haake (K.S.A.), metotsal uygulamaları hayata geçiren manevi büyüklerin hayatlarını günümüz yaşantısına uygun entegre ile talep edenlere aktarıyor.
İslam sancağını taşıma gibi mukaddes bir kazanıma nail olan evliyalar, manevi ve zahiri anlamdaki görevlerini layıkıyla yerine getirmiş ve o sancağı gelecek nesillere ulaştırmıştır. Bu vesileyle de, İslamın ve o şerefli sancağın yeni mihmandarları her dönemde zuhur etmiştir. Etmeye de devam edecektir. Allah’ın (C.C.) nuru kıyamete kadar sönmeyecektir. Öyle ki; yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim (Tevbe-119)’de Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır: ”Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve ‘SADIKLARLA‘ beraber olun.”
Bu minvalde: ”Günümüz dünyasında özellikle de batı (AVRUPA) ülkelerinde İslamın sancağını dalgalandırmaya kendini adayan bir Allah dostunu ve metotlarını tanıyalım.” SADIKLAR YOLU anlamına gelen ‘SADİKAT’ ismiyle yeni bir harita ve yeni bir usül başlatan, tamamen metotsal yöntem ve tekniksel uygulamalarla sürdürülen yepyeni bir tasavvuf yolunu açan, Dr. Rashid İbrahim Haake (K.S.A.) Silsileyi sadat’ın 11. Halkasını anlatıyor.
Uzman Klinik Psikolog Dr. Rashid İbrahim Haake (K.S.A.) sevenleri/ihvanına yönelik Tassavûfî terbiye ile Nakşibendiliğin unutulmaya yüz tutmuş ana prensipleri aşılıyor.
Dr. Rashid İbrahim Haake (K.S.A.), AbdulHalik Göcdüvani (K.S.A.)’nın 8, Muhammed Bahaüddin Şah-ı Nakşibendi (K.S.A.)’nın ise de 3 olan ve toplamda 11 adet ana prensipleri hayata geçiren AbdulHalik Göcdüvani (K.S.A.) kimdir? Haberimizde;
Abdülhâlık Gucdevânî Hazretleri, tasavvuf yolunun önde gelen isimlerinden biri olarak, İslâm dünyasında derin izler bırakmış büyük bir âlim ve mutasavvıftır. Buhara’ya yaklaşık 40 kilometre mesafedeki Gucdüvân kasabasında doğan Gucdevânî Hazretleri, gerek yetiştiği çevre, gerekse aldığı eğitimle İslâm’ın zâhirî ve bâtınî ilimlerinde büyük bir otorite olarak kabul edilmiştir. Tasavvuf yolunun önemli isimlerinden biri olan Gucdevânî Hazretleri, günümüzde de pek çok kişi tarafından hürmetle anılmakta ve öğütleri, nasihatleri rehber edinilmektedir.
Abdülhâlık Gucdevânî Hazretleri, 12. yüzyılda Buhara’nın Gucdüvân kasabasında doğmuştur. Babası Abdülcemîl Efendi, İmam Mâlik Hazretlerinin neslinden gelen ve zâhirî ile bâtınî ilimlere vakıf bir âlimdir. Rivayetlere göre, düşmanları tarafından şehirden çıkarılan Malatya sultanını tahtına döndüren Abdülcemîl Efendi, bu başarısından dolayı sultanın kızıyla evlendirilmiştir. Hızır (a.s.), Abdülcemîl Efendi’ye bu evlilikten bir erkek evlat sahibi olacağını müjdelemiş ve bu çocuğun isminin “Abdülhâlık” konulmasını istemiştir. Bu olaydan kısa bir süre sonra Abdülcemîl Efendi, ailesiyle birlikte Buhara’nın Gucdüvân kasabasına hicret etmiş ve Abdülhâlık Hazretleri burada dünyaya gelmiştir.
Abdülhâlık Gucdevânî Hazretleri, küçük yaşlardan itibaren ilme büyük ilgi duymuş ve tahsil hayatına erken başlamıştır. Genç yaşında tahsil için Buhara’ya giden Gucdevânî, burada dönemin önde gelen âlimlerinden dersler almıştır. Tefsir, hadis, fıkıh gibi İslâmî ilimlerde derinleşen Gucdevânî, aynı zamanda tasavvuf alanında da önemli adımlar atmıştır.Bir gün, Buhara’da aldığı bir tefsir dersi sırasında, “Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Bilin ki O haddi aşanları sevmez” (el-A‘râf 7/55) meâlindeki âyet üzerine bir soru yöneltmiştir. Bu âyetin “gizlice” kısmı hakkında tereddüt yaşayan Gucdevânî, yüksek sesle yapılan zikrin veya organların hareket ettirilmesiyle yapılan zikrin başkaları tarafından fark edileceğini, kalben yapılan zikrin ise şeytan tarafından bilinebileceğini düşünmüştür. Bunun üzerine hocası, bu sorunun cevabını ileride manevî bir zattan alacağını belirtmiştir.Gerçekten de bir süre sonra, Hızır (a.s.) Abdülhâlık Gucdevânî’nin yanına gelmiş ve ona havuza dalmasını, suyun altında kelime-i şehadet getirmesini öğretmiştir. Bu olay, Gucdevânî’ye “zikr-i hafî” yani gizli zikir usulünü öğretmiş ve bu usulün manevi terbiyesinde önemli bir yer tutmasını sağlamıştır.
Abdülhâlık Gucdevânî Hazretleri, yirmi iki yaşına kadar Hızır (a.s.)’ın terbiyesi altında kalmış, bu süre zarfında tasavvufî ilimlerde derinleşmiştir. Daha sonra, dönemin meşhur fakih ve mutasavvıflarından Yûsuf el-Hemedânî’nin müridleri arasına katılmıştır. Yûsuf el-Hemedânî, Gucdevânî Hazretleri’ne zikirde cehrî (açık) yolu izlemeyi tavsiye etmiştir, ancak Gucdevânî, Hızır (a.s.)’dan öğrendiği zikr-i hafî usulünü uygulamaya devam etmiştir. Yûsuf el-Hemedânî de bu durumu kabullenmiş ve Gucdevânî’nin bu yolda ilerlemesine müsaade etmiştir.Hızır (a.s.), Abdülhâlık Gucdevânî’nin manevî terbiyesini tamamlaması için onu Yûsuf el-Hemedânî’ye bırakmış ve kendisi geri çekilmiştir. Yûsuf el-Hemedânî, Gucdevânî’ye bir hırka vererek ona manevî yolda rehberlik etmiştir. Hemedânî’nin müridleri arasına katılan Gucdevânî, onun sohbetlerinde bulunmuş ve tasavvufî ilimlerde derinleşmiştir.
Abdülhâlık Gucdevânî Hazretleri, tasavvuf yolunda önemli prensipler ortaya koymuş bir zattır. Gucdevânî, tasavvufî hayatında “zikr-i hafî” usulünü benimsemiş ve bu usulü takip edenlerin yolunu açmıştır. Bu zikir usulü, sessiz ve gizli bir şekilde yapılan zikir anlamına gelir ve Gucdevânî Hazretleri, bu zikir usulünün tasavvufî hayatın merkezinde yer alması gerektiğini vurgulamıştır.Ayrıca, Gucdevânî Hazretleri tasavvuf yolunda sekiz önemli prensip ortaya koymuştur. Bu prensipler, Hûş der-dem (alınan her nefeste gafletten uzak olmak), Sefer der-vatan (beşerî sıfatlardan sıyrılıp ilâhî sıfatlarla muttasıf olmak), Nazar ber-kadem(yürürken bakışlarını ayağından ayırmamak), Halvet der-encümen(zâhirde halk ile, esasta Hak ile bulunmak), Yâdkerd (lisanî zikirle beraber kalbî zikri icra etmek), Bâzgeşt (zikir yaparken “ilâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî” cümlesini söylemek), Nigâhdâşt (beynimize meşguliyet verecek düşünceleri görmek ve terketmek) ve Yâddâşt (zikrin sebep olduğu uyanıklığı sürdürmek) prensiplerinden ibarettir. Bu sekiz prensip, tasavvufî hayatın temel taşları olarak kabul edilir ve sonrasında Nakşibendî tarikatının da umdeleri arasında yer almıştır.
Gucdevânî Hazretleri, yaşadığı dönemde olduğu gibi günümüzde de tasavvuf yolunu takip edenler için önemli nasihatler bırakmıştır. İşte bu nasihatlerden bazıları:
Özgür Akkuş: 1 Eylül Dünya Barış Günü diye bir gün var!