Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

TANRIYI KIYAMETE ZORLAMAK MI?

HANGİ MEKİR ALLAH’I KIYAMETE

HANGİ MEKİR ALLAH’I KIYAMETE ZORLAYABİLİR?

21 Ağustos 1969 yılında Avusturalyalı Yahudi Michael Denis Ruhan, Mesih’in gelişi hızlansın diye Mescid-i Aksa’yı yakmıştı. Peki, nedir bu Mesih meselesi?

Eskatoloji terimi, Yunanca “eschatos” (son) ve “eschata” (en son şeyler) kelimelerinden türetilmiştir. Bu anlamda eskatoloji; son şeylerin ya da daha doğru bir biçimde, bilinen dünyamızın kendisiyle sona ulaştığı olayların anlatımı, bu dünyanın sonunun ve onun yıkılışının yani son şeylerle ilgili düşüncelerdir. Eskatoloji, insanlığın nihai kaderi yani dünyanın sonu ile ilgilenir. Dünyanın dinsel bir sonu olduğuna duyulan bu inanç birçok inanç, öğretide vardır.

Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslâm’da evrenin yaratılışıyla ilgili çeşitli teoriler ileri sürdükleri gibi dünyanın son zamanlarında yaşanacaklar hakkında da bir takım kehanetlerde bulunmuşlardır. Bu kehanetlerin merkezi noktasında gelmesi beklenen bir kurtarıcı (Mesîh) inancı bulunur. Kurtarıcının gelmesinden önce ve sonra yaşanacaklara dair kehanetler de bu inancın tamamlayıcı parçaları olmuştur.[1] Bu anlayışın bir uzantısı olarak Yahudi dini literatüründe yer alan eskatolojik anlatımlar dikkati çekmektedir. Davut’un soyundan gelmesi beklenen Mesîh’e olan inanç, Yahudi iman esaslarından sayılmıştır.

Mesîh, Yahudilerin kurtarıcısı, krallığının kurucusu ve kurtuluş dönemini başlatacak olan ideal kralı ifade eder. Yahudiler uzun asırlar boyunca başlarına her ne gelirse gelsin kurtuluşa olan bu inançlarını devam ettirmişler ve nesilden nesile aktarmışlardır. Yahudiler, Kral Mesih’in gelmesiyle İsrail’in hakimiyet kuracağını, Yahudi halkının tekrar topraklarına kavuşacağını, Mesih yeryüzüne geldiğinde diğer millet ve dinlerin Yahudilere boyun eğeceklerini. Bu egemenliği kabul etmek istemeyenlerin ise cezalandırılacağına iman ederler.

Yahudilikle Hıristiyanlık arasındaki esas tartışma ve ayrılık MESİH konusunda ortaya çıkmıştır ve halen devam etmektedir. İki inancın meşruiyetinin “İsa Mesih midir?” sorusuna verilecek cevap tarafından belirlenecek olması konunun önemi ortaya koymaktadır. Bu soruya verilecek olumlu cevap durumunda Yahudilik çökecektir, aksi halde Hıristiyanlık çökecektir. Hz. Muhammed’in zuhurundan sonra ikisinin de bir hükmünün kalmadığı açıkken. 

Yahudilik,  kutsal gördükleri metinlerinde yer alan ifadelerin bir sonucu olarak  “vaat edilmiş  topraklar”  anlayışı  üzerinde  durur. Mısır’dan Hz. Musa önderliğinde ayrılan İsrailoğulları Kenan  topraklarına ulaştıktan sonra, farklı  dönemlerde Asur sürgünü, Babil  sürgünü ve son olarak Roma sürgünü yaşamışlardır.

Bu işgaller sırasında Süleyman Mabedi’nin iki kez yıkılması ve Tanrının kendilerine vaat ettiği topraklardan koparılmaları Yahudilerde onarılmaz yaralar açmıştır. Kendilerini Tanrının seçilmiş kulları olarak gören Yahudiler başlarına gelen felaketlerin sebebi konusunda kuşkuya düşmüşlerdir. Tanrı kendilerini seçmişken bu başlarına gelen felaketler neyin nesiydi? Aynı düşünce II. Dünya Savaşı sırasında da yaşanmış ve Yahudilerde ateizmin artışında Tanrının neden seçilmiş halkına yapılan zulümlere sessiz kaldığı konusunda şüphelere düşmüşlerdir.

Yahudi geleneğinde sürgünün nedeni konusunda dini açıklamalar yapılmaya çalışılmış ve  süreç  içerisinde,  Kral  Davut’un  soyundan  gelecek  bir  Mesih  beklentisi  içerisine girdiler. Çünkü  Tevrat’ta Hz Davut’a hitaben; ‘Senin soyundan gelen biri sonsuz bir Krallık kuracak vaadi vardı.

Bu beklenti boş bir beklenti değildi elbette ama ne var ki Mesih geldiğinde kendi vehimlerindeki Mesih’i bulamayınca her zaman yapılanı yapıp inkâr yolunu seçtiler. Gerçekten de Davut soyundan bir Mesih gönderilmiştir. Onun da ismi “MERYEM OĞLU İSA MESİH”tir. Kur’an-ı Kerîm’de Hz. İsa için MESİH kelimesi pek çok ayette zikredilmiştir.

Ancak Yahudiler Allah tarafından kendilerine gönderilen Mesih’i beğenmemiş ve onu inkâr etmişlerdir. Bu sebeple hâlâ daha Mesih gelecek diye beklemektedirler. Mesele sadece onların beklentisi değildir. Bu bekleyişi bir neticeye bağlamak için kötülüğü ve şiddeti artırırsak tanrıyı Mesih göndermeye “mecbur” bırakırız gibi abes bir düşünceye hem kendilerini hem de Hıristiyanların içinden Evangelistleri inandırmış görünüyorlar. Bu da dünyayı artan bir şiddet sarmalının içine çekmektedirler. Matta ve Luka İncilinde pek çok yerde Hz. İsa’nın Davut soyundan geldiği tekrar tekrar anlatılmıştır: “Tanrı, verdiği sözü tutarak Davut’un soyundan İsrail’e bir Mesih, İsa’yı gönderdi Yahudilere göre beklenen Mesih henüz gelmemiştir. Hıristiyanlar ise Yahudilerin bekledikleri Mesîhin Hz. İsa olduğunu kabul etmekte, ve ikinci defa geleceğine inanmaktadırlar. Evangelistlerin Yahudilerle işbirliği yapmasındaki sebep budur.

İlk Hıristiyanlar Yahudi kökenlidir. Bu bakımdan, Hıristiyanlığın Yahudilikle bir köken bağı bulunmaktadır. Hıristiyanlık, her ne kadar Yahudiliğin iptal edildiğini, Yahudilerin seçilmişliğinin Kiliseye geçtiğini iddia etse de, Yahudi kutsal metinlerini kendi kutsal metinleri olarak görmekte ve Yahudileri “Tanrı’nın evrensel kurtuluş plânı”nda rol vermektedir.

 
 Katolik Kilisesi’nin Yahudiliğe ve Yahudilere bakışını, tarihî gelişimi içinde, çatışma ve uzlaşma dönemi olarak iki döneme ayırarak incelemek mümkündür. Hıristiyanlar ilk zamanlar Yahudilerle bağlarını koparmak adına Havarilerin aslı İbranice olan isimlerini bile Yunanca’ya çevirmişlerdir. Yohanan, Yuhanna (John), Matityahu, Matta (Matthew), Şimon, (Simeon) olmuştur. Sadece, Hz. İsa’yı ele veren hain Yehuda İşkariyot’un ismi değişmemiş , onun ismi Yahudi ismi olarak kalmıştır. Ayrıca, Yahudilerin Hz. İsa’nın ölümünü ısrarla istedikleri vurgulanıp, onun kanının sorumluluğu bütün Yahudilere yüklenmiştir.

Hıristiyanlara göre İsrailoğullarının seçilmişliği Hz. İsa’yı yani Mesih’i reddetmeleri ile Kiliseye geçmiştir. Hz İsa’nın haça gerilmesinin cezası da Kudüs’deki Mabedin yıkılması sonucunu doğurmuştur. Bu, Tanrı’nın İsrail halkını reddettiğinin ifadesidir. Kalplerinin katılığı sebebiyle İsrailoğulları, Tanrı İsa’nın dönüşüne kadar yeryüzünde dolaşacaklardır. Sonra hepsi ihtida edecek ve İsa vasıtasıyla kurtuluşa erecektir. 

Yahudiler, Hıristiyan dünyasında nesiller boyunca tanrı katili olarak görülmüş ve onlara büyük bir nefret duyulmuştur. Bu nefret, her nesilde katlanarak artmıştır. Yahudilerin her gittikleri yerde horlanmalarının sebeplerinden birisi de budur. Yahudiler ise bu konuda kendilerine karşı haksızlık yapıldığını düşünürler. Çünkü Hıristiyan düşüncesine göre Hz. İsa, mutlak iradenin yerine gelmesi için Haç’a gerilmiş, insanlığın günahı için kurban edilmiştir. Hz. İsa, neticeyi göre göre, olayların akışına kendini bırakmış, tedbir almamıştır. Bu Tanrısal iradenin gerçekleşme plânında Yahudilere olumsuz bir rol verilmiştir. Yahudilerin bu rolü üstlenmeleri kendi istekleriyle değil, “Tanrının İradesi”yle olmuştur. Yahudiler, buna rağmen kendilerine kin duyulmasını haksız bulmaktadırlar. Görüldüğü gibi Yahudiler bu konuda da Yahudilik yapmaktan geri durmuyorlar. Yahuda İncili diye uydurulan yalanın sebebi de kendilerini temize çıkarmak amacı içindir.

Şafak Tunç

Kudüs – İnsanlığın İmtihan Kapısı, 2021-23


[1] Muhammed Ali Bağır, Yahudi Eskatolojisinde Armilus, Doğu Araştırmaları, Sayı: 15, 2016/1

[2] Samuel 7:12-14.

[3] Al-i İmran Suresi, 45.,Nisa Suresi, 157., Nisa Suresi, 171.,Nisa Suresi, 172, Maide Suresi, 17, Maide Suresi, 72, Maide Suresi, 75, Tevbe Suresi, 30, Tevbe Suresi, 31.

[4] Matta 1:1, Matta 9:27, Matta 12:23, Matta 15:22, Matta 20:30, Matta 21:9, Luka 1:32

[5] Elçilerin İşleri 13/22

[6] Yeni Ahit’te havari kelimesi, genel anlamıyla İsa’nın yandaşları, çarmıhtan sonra dirilmesine şahit olanlar, Kutsal Ruh’un gücü ile özel bir mertebeye ulaşmış olanlar, özel anlamıyla da İsa tarafından seçilmiş, misyonu döneminde kendisine yardımcı olan ve çarmıh sonrasında öncelikle Kudüs merkezli ilk Hıristiyan cemaatinin büyümesini sağlayan on iki kişilik grubu ifade etmektedir.