Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Avatar photo
Şafak TUNÇ

SİYONİZMİN KURUCUSU VE TÜRKLERİN İKTİSADİ BÜNYESİNE İLK HANÇERİ SOKAN YAHUDİ YASEF  NASSİ’NİN İNANILMAZ HİKÂYESİ

Siyonizm ile ilgili tarihe referans yapmak istediğimizde her nedense hep Theodor Herzl’e (1860-1904) atıf yapar ama öncesine hiç bakmayız. Esasında bu iş çok daha eskilere gitmekte ve sadece Filistin topraklarında bir Yahudi devleti kurmak ve vaat edilmiş topraklara sahip çıkmanın çok ötesinde Kıbrıs gibi amaçları da içerisinde barındıran kompleks bir yapı ile karşılaşırız. Yasef Nassi, Theodor Herzl’den yaklaşık 350 sene önce Kanuni Sultan Süleyman Döneminde aynı şeyi düşünmüştür.

Peki, bu düşünceyi daha 16. Yüzyılda gerçekleştirmek isteyen ve Herzl’den bile etkili işler yapan Yasef Nassi (1524-1579) kimdir? 

Yahya ibn İbrahim Yakub Nassi veya daha çok bilinen adıyla Yasef Nassi, 16. yüzyılın başlarında yaşamış olan etkili bir Sefarad Yahudisi, diplomat ve girişimcidir. Yasef Nassi’nin hayatı oldukça ilginç ve etkileyici bir hikâyeye sahiptir.

Joseph Nassi , 1524’te, tüm Yahudilerin sınır dışı edilmesinden sonra, Portekiz’de bir Marrano olarak doğdu. Eski İspanyol Yahudi Nassi ailesinin soyundan gelir. 

İspanya’daki İspanyol Engizisyonu’nun zulmünden kaçan bir Sefarad Yahudisi olan Nassi, ailesiyle birlikte önce Portekiz’e ve ardından Osmanlı İmparatorluğu’na sığındı. Osmanlı İmparatorluğu’nda, Nassi, Sultan Süleyman’ın sarayında etkili bir pozisyona yükseldi.

Nassi, ticarette de oldukça etkiliydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun ticaret ağına entegre oldu ve önemli ticaret fırsatları yakaladı. Aynı zamanda, İspanya ve Portekiz’den kaçan diğer Sefarad Yahudileri için ticaret fırsatları sunarak onların yerleşimlerine katkıda bulundu.

Yasef Nassi, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşadığı süre boyunca Avrupa’da bulamadığı dini özgürlüğün ve hoşgörünün keyfini çıkardı. Ancak Sâmiha Ayverdi’nin dediği gibi oldum olası sâfiyetinin ve civanmertliğinin cevabını nankörlük, fesad ve isyanlarla almış olan Türkler, hiç değilse iktisadi bünyesine ilk hançeri sokanlardan biri olan Yasef Nassi’yi mutlaka tanımalıdır. 16. Asırdan beri saraya hulül, divana nüfuz eden, içten ve sistemli saldırıları ile mali ve iktisadi imkânları hep ırkdaşları lehine döndürme planlarını gerçekleştiren Nassi ve benzeri eller bugünkü akıbeti ve afeti meydana getirmiş ve Siyonistleri dünyanın başına bela etmişlerdir.  

İlk Siyonistlerin Yahudi kutsal metinlerinden ödünç aldıkları unsurların başında “seçilmiş topluluk” ve “vaat edilmiş topraklar” (Siyon) şeklindeki çifte inancın yanı sıra aktif Mesihçilik fikri gelmektedir. 

Yahudi Siyonizmi, günümüzde modern bir ulusal hareket olarak değerlendirilmektedir. Siyonizm ile Yasef Nassi’nin dönemi arasında yaklaşık 350 senelik bir fark bulunmaktadır. Dolayısıyla, Yasef Nassi’nin Siyonizm hareketiyle doğrudan bir ilişkisi nasıl kurulabilir diye düşünebilirsiniz…  Ancak Yasef Nassi’yi yakından tanıdığınızda bu karası siz verebilirsiniz.

Siyonizm, Yahudi halkının ulusal bir kimlik ve kendi iddiaları ile vaat edilmiş topraklarda egemenlik talep etme hareketi demektir.  

Yahudileri diplomatik, askerî vs. yollarla elde edilecek Filistin topraklarına taşımayı ve burada tekrar bir millet hâline getirmeyi amaçlayan Siyonizm’in faaliyetleri Kanuni Sultan Süleyman ve II Selim döneminde başlamıştır dersek pek ileri gitmiş sayılmayız.

Yasef Nassi, Filistin’de bir Yahudi Devleti kurmak emeli taşıyordu. 

Fransa ve Venedik’e gittikten sonra halası Gracia Mendes’in daveti üzerine 1554 yılında İstanbul’a gelerek halasının kızı Brianda Reyna Mendes ile evlendi. İstanbul’da halasıyla birlikte ekonomik ve siyasi faaliyetlerde bulundu. Avrupa’daki ticari bağlantıları sayesinde Osmanlı dış politikasında etkili oldu. Osmanlı ile Lehistan arasındaki barış görüşmelerinde etkili oldu.

Halası Gracia Mendes Nassi (1510-1569) Rönesans Avrupa’sının en zengin Yahudi kadınlarından biriydi. 20 Haziran 1510’da Portekiz’in Lizbon kentinde doğdu. Ailesi İspanya’nın Aragon şehrindendi ve Anusim Yahudisiydi. Anusimler, yaşadıkları ülkenin dinini değiştirmeye ve kabul etmeye zorlanan, ancak bu dine ve Yahudi halkına olan bağlılığını gizlice sürdürmeye devam eden Yahudilerdi.

Yasef Nassi halasının nüfuzu ve Batı dünyasındaki ajan zinciri nedeniyle, Babıali’nin dış politikası üzerinde büyük etki sahibi oldu ve eski Boğdan voyvodası Alexander Lapuseanu’nun tahtını geri almasına ve tahtını ele geçirmesine yardım etti. 1562’de Osmanlı ve Lehistan arasındaki barış görüşmelerinde önemli bir rol oynadı.

1569’da Hollanda’nın İspanya’ya karşı isyanını teşvik etti ve Osmanlı’nın desteğini vaat eden mektubu Amsterdam’daki Kalvinist konseyin bir toplantısında okundu. 

Yasef Nassi, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı sarayı ile yakın ilişkileri sonucunda Taberiye’debir Yahudi yerleşim bölgesi kurma izni aldı. Nassi, Yahudileri o zamanlar Osmanlı Filistini olan şehirlere pratik yollarla yerleştirmeye çalışan ilk kişiydi. Kudüs, Hebron ve Safed’le birlikte Yahudilerin dört kutsal kentinden biri olan antik Taberiye o zamanlar tamamen harabe halindeydi. Saraydan 1561’de yılda 1000 cruzados karşılığında Taberiye ve civardaki sekiz köyün Yasef Nassi’nin yönetimine verilmesi kararı çıktığında çılgın gibi sevindi. 

Burada yerleşimin etrafına duvarla çevirerek güvenlikli bir alan oluşturmaya çalıştı. Yasef Nassi bütün Yahudileri imtiyazını aldığı Taberiye’ye göçe çağırmasından dolayı SİYONİZM’İN ÖNCÜSÜ dememiz hiç de abartı sayılmaz.  

Taberiye’de dut ağaçları dikerek ve zanaatkarları oraya taşınmaya teşvik ederek burayı bir tekstil (ipek ) merkezi haline getirmeye çalıştı. Yahudilerin Papalık Devleti’nden taşınması için düzenlemeler yapıldı ancak Osmanlılar ile Venedik Cumhuriyeti savaşa girince plandan vazgeçildi.

Isaırah Friedman, Taberiye şehri çevresindeki yedi köyle birlikte imtiyazını alan Yasef Nassi’nin bir Yahudi Devleti kuracağına dair yeterli delillerin olmadığından, buraya İspanya’dan gelecek Yahudileri yerleştirmek amacı taşıdığından bahseder.

Refus Learsi ise Yasef Nassi’nin düpedüz “Yahudi Devleti” kurmak istediğinden bahseder: Taberiye için Yasef Nassi, Sultan tarafından muhtariyet idaresi verileceğini umuyor, burada büyük bir Yahudi yerleşim alanı planlıyordu. Yasef Nassi, gerçekten bütün hayatı boyunca Yahudi Devleti kurmak hayalini taşımıştı. Bir çağrısında Yahudileri eski anayurduna dönmeye davet ediyordu. Onların göçü için gemiler bile tedarik etmişti. İsmail Hami Danişment şunları yazar: “Yasef Nassi ailesinde Siyonizm’e benzer temayüller de vardır. Bunlar Avrupa’da papalık makamının tazyiki engizisyon mezalimi altında tehlikeli günler geçirmekte olan Yahudileri toplayıp ayrı bir yurda yerleştirmek fikri takip etmişlerdir“. Yasef Nassi, Kudüs’e de özel bir önem vermiş, buraya da Yahudi göçlerini teşvike çalışmış, inşaat faaliyetlerinin geliştirilmesini teşvik etmiştir.

Osmanlı Devleti’nin Mısır, Mezopotamya, Batı Anadolu, Balkanlar gibi daha verimli ve iklimi elverişli toprakları dururken, pek de verimli ve cazip olmayan Filistin üzerinde durması, dini ve tarihi bir idealin ifadesiydi. Yasef Nassi’nin hareketi tıpa tıp Siyasal Siyonizm’in kurucularından olan Theodor Herzl’in mücadelesini andırmaktadır. Her ikisi de dünyada Yahudiler üzerinde artan baskı sebebiyle Yahudi Devleti ve Filistin’le ilgili planlar geliştirmişlerdir. Yine her ikisi de, Osmanlı Devleti’nden, ona para ve diplomatik yardım vaadiyle Filistin’de ilkin “Muhtar Yahudi Yerleşimi” düşünmüşler, fırsat bulunca bunu “Bağımsız Yahudi Devleti”ne dönüştürmek istemişlerdir.

Yasef Nassi ile, Theodor Herzl arasında  bir diğer benzerlik de Yahudilere yurt için sadece Filistin üzerinde durmamak olmuştur. Herzl, Filistin’e alternatif olarak nasıl ki Arjantin ve Uganda üzerinde duracaksa Yasef Nassi de Akdeniz’deki adalar üzerinde durmuştur. Bu gayretleri sonucu, Sultan II. Selim’den 1566 yılında Osmanlı hâkimiyetindeki Naksos Adaları Dukalığını almıştır. Burası için de Osmanlı Devleti’ne 40.000 duka kira veren Yasef Nassi, adalardan İtalyanları boşalttırmış, burada da kale duvarları inşa ettirerek Avrupa’da bilhassa İtalya’da Papa IV. Paul ve Papa Pius zamanında baskı gören Yahudileri Naksos adalarına yerleşmeye davet etmiştir. 

Yasef Nassi Kanuni’nin vefatından sonra taht mücadelesinde II. Selim’i destekledi. II. Selim’e olan yakınlığıyla müşavir-i has ve müteferrika unvanlarını aldı. (Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivi A.{DVNSMHM.d…6 942 H-25-08-0972)

Boğdan ile şarap ticaretini, Lehistan ile balmumu ticaretini tekeline almayı başardı. Kıbrıs adasının fethinden sonra buraya Yahudi nüfusunu yerleştirerek koloni kurma ve buranın yöneticisi olma çabalarına girişti. 

Osmanlı ile Venedik arasındaki savaş sırasında Nassi’nin Venedik yönetimindeki Kıbrıs’taki Yahudi cemaatiyle yaptığı görüşmeler ortaya çıktı. Kıbrıs’ın bir kısmının Yahudi kolonisi olmasını amaçladığı ve bu amaçla savaşta Kıbrıs’ın Osmanlı tarafından ilhak edilmesiniteşvik ettiği söylenir. II. Selim tarafından kendisine o kolonide genel vali rütbesi verileceğini belirten bir arma verildiği söylenir. 

Osmanlı döneminde, Kıbrıs’taki Yahudi nüfusu önemli ölçüde artmıştır. Osmanlı, farklı dinlere ve etnik gruplara hoşgörüyle yaklaştığı için, Yahudiler de Kıbrıs’ta bir yaşam kurmuşlardır. Bu dönemde, Kıbrıs’taki Yahudi topluluğu ticaret, zanaat ve diğer ekonomik faaliyetlerde etkili olmuştur.

20. yüzyılda ise İsrail devletinin kurulmasıyla birçok Yahudi, Filistin’e göç etmeyi tercih etmiştir.

1569’da halası Gracia Mendes ölünce Yasef Nassi’nin gücü büyük ölçüde kırıldı. Üstüne üstlük 1574’de hamisi II. Selim de ölünce Yasef Nassi’ye Kuruçeşme’deki sarayına çekilmekten başka yol kalmadı. Bu arada Nassi’nin sarayda üstlendiği görevler Venedik’le iyi ilişkilerden yana olan Sokollu Mehmed Paşa tarafından bir başka Yahudi’ye, ‘Allaman Oğlu’ diye tanınan Solomon ben Nathan Eşkenazi’ye devredilmişti bile.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ