Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

NUH’UN GEMİSİ VE TUFAN!

TUFAN VE HZ. NUH’UN

TUFAN VE HZ. NUH’UN GEMİSİ ETRAFINDA DÖNEN TEOLOJİK TUZAKLAR

Sayın Şafak Tunç Kur’an’da zikredilen tarihsel olaylar ile ilgili olarak yazdığınız “Doğru Tarih Kur’an” ve İlahiyatçı Yazar Hızır Ercan ile birlikte hazırladığınız ve bu ay piyasaya çıkacak “TARİHİN KAYIP YÜZÜ” adlı yeni kitabınızda Nuh Tufanı konusuna değiniyorsunuz. Acaba Nuh Tufanı ile ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz?

Tufanın izleri Eski Mezopotamya sakinleri olan Sümer, Akad ve Asur medeniyetleri ile Babillilere ait Gılgamış destanında yer almaktadır. Yine tufan eski İran ve Yunan tarihlerinde de kendisine yer bulmuştur. Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’a ait metinlerde de tufan anlatılmaktadır. Bilindiği gibi Muharref Tevrat ve İncil arkeoloji ve tarih açısından güvenilir kaynaklar olmaktan uzaktır. Eski ve Yeni Ahitteki kronolojik kayıtlar eski çağlara indikçe güvenilirliği de aynı oranda azalmaktadır. Bu sebeple Kur’an bu konuda en önemli kaynaktır.

Tufan olayı Kur’an’da gayb haberlerinden olarak anlatılmaktadır. Bu da bize Tufan ile ilgili olarak Kur’an’ın nazil olmasına kadar geçen sürede anlatılanların tam mânâsı ile doğru bilgiler içermediğini işaret etmektedir. Hiç şüphesiz Kur’ân-ı Kerı̂m bir tarih kitabı değildir. Dolayısıyla Kur’an’da zikredilen tarihi olaylarda her olayın teferruatına kadar bilgi verilmez. Kur’ân’ın tarihi anlatması, O’nun asıl amacı olan iman konusunda insanlara öğüt vermektir.

Nuh’un Gemisi neden Israrla Ağrı Dağı’nda aranıyor?

1959’da Milli Müdafaa Vekâletine bağlı Harita Müdürlüğünde görevli Binbaşı İlhami Durupınar Ağrı Dağı’nın 4000-4500 metre yükseklikten çekilmiş fotoğraflarını incelerken Nuh’un Gemisi’ne çok benzeyen bir oluşum bulduğunu ileri sürdü. Nuh’un gemisinin nasıl göründüğü ile ilgili herhangi bir bilgimiz yokken ona “benzeyen” veya “benzetilen” bir oluşum nasıl olabilir bu ayrı bir konu.

2010 yılının Ekim ayında Ağrı Dağı’na tırmanan Hıristiyanlığın en aşırı koluna mensup altı Hong Kong’lu Evanjelist’de 4 bin metre yükseklikte Nuh’un Gemisi’nin tahta kalıntılarına rastladıklarını öne sürdü. Amaçları İncil’i haklı çıkarırken Kur’an’ın yanlış yazdığını ispatlamaktı.

Gerçi bu bilgilere hemen hakikatmiş gibi sarılanlar Prof. Dr. Orhan Bingöl’ün, “O geminin, o yüksekliğe çıkması için dünyanın etrafının o yükseklikte suyla kaplı olması lazım. Ancak dünyanın 4 bin metre yükseklikte suyla kaplı olduğu bir dönemle hiç karşılaşmadık” sözünü duymadılar bile. 

Pek çok kaynak Nuh Tufanının bütün dünya üzerinde gerçekleştiğini söylüyor. Ancak siz bu görüşün tersini savunuyorsunuz neden bu şekilde düşünüyorsunuz?

Çünkü Son peygamber Hz. Muhammed’den önceki bütün peygamberler kendi kavimlerine uyarıcı olarak gönderilmiştir. Bütün insanlığa uyarıcı olarak gönderilen peygamber Hz. Muhammed’dir. Bu sebeple Tufan ile bütün insanlığı kapsayan küresel bir helak olduğunu düşünmek doğru dolmasa gerekir. Tevrat’taki tufan anlatımı tüm yeryüzünün sular altında kaldığını ve Hz. Nuh ile ona inananlar dışındaki tüm canlıların suda boğulduğunu haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim ise tufanı anlatırken Hz. Nuh’un kavmini merkeze almaktadır. Kur’an’da bütün dünyayı kaplayan bir tufandan bahsedilmemektedir.

Hz. Nuh’un kavminin ve onların yaşadığı bölgelerin tufana muhatap olduğu kesin olarak bilinmektedir, ancak Hz. Nuh devrinde yeryüzünde vahiyle muhatap başka canlı grubunun olup olmadığı bilinmemektedir. Kuran- ı Kerim’deki bilgiler ışığında, Nuh tufanının tüm yeryüzünü kapladığını ve gemidekiler dışındaki tüm canlıları yok ettiğini kesin olarak söylemek mümkün değildir. Biliyorsunuz Hz. Muhammed’e (s.a.v) gelinceye kadar helâk tatbikatları lokal (bölgesel) olmuştur. Çünkü Hz. Muhammed’e gelinceye kadar zuhur etmiş olan peygamberler karyelerde zuhur etmiş ve belirli bir çevreye hitap etmiştir. Hz. Muhammed “Hatemen Nebiyyin” olarak sadece belirli bir bölgeye ve topluluğa değil bütün insanlığa ve âlemlere gönderilmiştir. O sebeple O’na iman etmeyenler için lokal bir helâk tatbikatı değil bütün âlemleri saracak bir tatbikat olacağı düşünülmelidir. Bu da kıyameti çağrıştıran bir hususiyet olsa gerekir.

Nuh Kavmi’nin Yaşadığı Yer İle İlgili Olarak Ne Söyleyebilirsiniz? Yani Nuh Tufanı Nerede Yaşanmıştır?

Bizim yaptığımız araştırmalar neticesinde ulaştığımız netice şudur: Nuh Tufanı kuvvetle muhtemel Kızılırmak ile Yeşilırmak arasında yaşanmıştır.

Son buzul döneminde bağımsız bir göl olan Karadeniz’e ait eski kıyı şeridinin günümüzden yaklaşık 110 metre daha aşağıda yer aldığı yüksek ayrımlı jeofizik verilerde de saptanmıştır. Nuh Tufanı’nın bilimsel karşılığı olan görüşün en büyük kanıtı İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’le birleştiği noktada yer alan kanal sistemidir bu derin kanalların oluşabilmesi için güçlü bir su girişi gerektiğinden, Akdeniz suyunun tufan şeklinde Karadeniz’e girdiği düşünülebilir.

Kızılırmak ile Yeşilırmak Karadeniz’in göl olduğu zamanlarda yine buraya dökülürdü. Gölün çevresindeki şehir kalıntılarının durumu Nuh kavminin de Kızılırmak ve Yeşilırmak arasında bir bölgede yaşadığını işaret ediyor. Nitekim Columbia  Üniversitesi’nden iki bilim adamıyla beraber Karadeniz’de araştırma yapan oşinografi profesörü Robert Ballard, ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Araştırma Görevlisi Dr. Seda Okay, yaptıkları bilimsel araştırmalarda Karadeniz’in Hz. Nuh zamanında yaşanan tufanla oluştuğunu bilimsel olarak kanıtladığını açıklamışlardır. Gelecek zamanlarda yapılacak araştırmalarda bu bölgenin Nuh Tufanı’nın yaşandığı yer olduğu konusunda daha net bilgiler verebilir.

Tufandan sonra suların çekilmesinden sonra Hz. Nuh’un gemisinin nerede durduğu ve hayatına nerede devam ettiği konusunda tartışmalar vardır. Nuh’un Gemisi Hangi Dağa İndi? Ararat mı? Cudi mi?

Hemen hemen bütün tufan anlatımlarında suların çekilmesinden sonra Hz. Nuh’un gemisinin bir dağ üzerinde karaya oturmasından söz edilmektedir. Sümerlere ait anlatımda bu dağın ismi “Dilmun”, Gılgamış destanında ise “Nissur” veya “Nisir”, başka rivayetlerde ise “Lubar” ve “Massis” dağlarından söz edilmektedir. Her ne kadar tarihi rivayetlerde geçen bu dağ isimlerinden bazıları farklı seslenişlerde (Dilmun, Nissir ve Missir gibi) Cudi dağı ile özdeşleşse de bunların hem coğrafi konumu hem de varlığı tam olarak bilinmemektedir.

Hz. Nuh’un gemisinin tufandan sonra karaya oturduğu yer ile ilgili tartışmalara yol açan neden ise, Tevrat’ın Yaratılış bölümünde “Gemi yedinci ayda, ayın on yedinci gününde Ararat dağlarına oturdu” ifadeleridir. Burada geçen “ARARAT DAĞLARI”, gemi için belirli bir yeri göstermekten ziyade Urartuların toprakları içinde yer alan dağlar silsilesine işaret etmektedir. Nitekim M.Ö. 900-600 yıllarında Van Gölü merkezli hüküm süren Urartular, Mezopotamya’da bulunan Asurlulara komşu ve rakip bir krallıktır. Urartular günümüz Ermenistan ve Azerbaycan’ın Batı kesimi ile İran’ın Urmiye bölgesini ve Dicle Nehrinin kuzeyini içine alan bir coğrafyadır. Dolayısıyla Ararat dağlarından söz eden Tevrat’taki ifadeler, Cudi dağını da içine alan geniş bir alana yayılmış dağları ifade etmektedir.

Bu konu ile ilgili en açık ifade ise Kuran-ı Kerim’de; “Ve Ey Arz suyunu em ve ey Sema yağmuru kes,dendi. Ve su azaldı ve iş kaza olundu ve Cudi üzerine istiva etti...” âyetinde geçen “Cudi” ismidir.

Dicle Nehri kıyısında bulunan Cudi dağında iki bin metrenin üzerinde olan dört doruk vardır. 2017 metre yüksekliğindeki bir doruğun üzerinde “Nuh peygamber ziyaret tepesi” yer alır. Ziyaret tepesinin ortasında etrafı taşlarla çevrili bir alan ise “Sefine” yani gemi ismiyle bilinir. İslamiyet’ten önce Sasani topraklarında yaşayan Doğu Süryaniler, yani Nasturiler, sefine bölgesinde “GEMİNİN MANASTIRI” adında bir mabed yapmışlardır. Mezopotamya’da İslam’ın yayılması ile bu manastırın yerine “Sefinet Nebi Nuh” adında bir mescit yapılmıştır.

XX. yüzyıla kadar Cudi yakınlarında yaşayan Sabii, Yezidi, Yahudi, Hıristiyan ve Müslüman topluluklar Hz. Nuh’un hatırasını canlı tutmak için Temmuz-Eylül aylarında Sefine makamında toplanırlardı. Hatta Hristiyanlarca buraya “NOAHS MONASTERY” yani Nuh Manastırı denilmektedir. Günümüze kadar Sefine makamı yakın coğrafyalarda yaşayan halk tarafından da sürekli bir şekilde ziyaret edilirdi. 1980 askeri darbesinden sonra buraya girişler yasaklandı.

Diyanet İşleri’nin bastığı tefsir ve ansiklopedilerde de geminin karaya oturduğu yer olarak Cudi Dağı kabul ediliyor.  Cudi, Hıristiyan kökenli araştırmacılar arasında popüler değil. Çünkü burada olduğu ile ilgili bir bilgi Tevrat ve İncil’de yok. Kur’an’da olması ise onları ilgilendirmiyor.

Tufan olayı Kur’an’da gayb haberlerinden olarak anlatılmaktadır. Bu da bize Tufan ile ilgili olarak Kur’an’ın nazil olmasına kadar geçen sürede anlatılanların tam mânâsı ile doğru bilgiler içermediğini işaret etmektedir.

Sefinet Nebi Nuh- Geminin Manastırı Cudi Dağı’ndaki Manastır. Gertrude Bell Arşivi 1909 Judi Dagh Photo Album From 1909,  http://www.noahsarksearch.com/BellGertrude/BellGertrude.htm.

Resim: Gertrude Bell – Cudi Dağı yakınlarındaki kalıntıları inceliyor.  1909. Judi Dagh Photo Album From 1909,  http://www.noahsarksearch.com/BellGertrude/BellGertrude.htm.