Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Avatar photo
Nuran KIRLAK

Kendini bilirsen ‘lütfu’ da görürsün!

Kendini bilmek en güzel armağan

Hayat yolculuğumuzda “kendini bilmek” önemlidir.
Her kim olursak olalım, her birimizin kendi bilmek için kendini tanımayla ilgili bir yolculuğu ve o yolculuğunun bir hikayesi vardır.
Kendini bilmek bir içsel yolculuktur, kendini keşfetme yolculuğu…
Kişinin kendini; yani kusurlarını, zaaflarını, hırs ve heveslerini bilmesi hem Allah ile olan ilişkisi, hem de insan ilişkileri bakımından büyük önem taşır. Kusurlarını bilen ve kabul edenden korkmamalı. Bu kişiler kusurlu yanlarını daima bir törpüleme çabası ve gayreti içinde olanlardır.
Kendini bilmek, Allah’a kul olduğunu ve bu dünyada misafir olduğunu bilmektir. Misafir olduğunun bilincinde olan kişi beraberinde götüremeyeceği şeyler için uğraşıp durmaz.
Kendini bilmek, nerede duracağını bilmektir.
Kendini bilmek, daima ilmini artırma gayreti içinde olmaktır. Başkalarına sözünü dinletmek niyeti ile ilim öğrenmek ve toplum içinde ilmî üstünlük taslamak için ilmini kullanmak bahsimizden hariçtir. Yunus Emre’nin dizelerindeki mesaj bize bu ölçüyü özetliyor: “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin / Ya nice okumaktır?”
Çağımızın önemli hastalıklarından biri de “kendini bilmemek” yani kendini tanımamaktır.
İnsanın kendisini bilmesi yine ancak kendisi tarafından gerçekleştirilebilecek olan bir şeydir.
Mevlâna’nın anlattığı bir hikayeye göre, bir gün bir sultan bir elçisini uzak bir şehre gönderir. Bir emaneti o şehrin valisine ulaştırmasını ister. Elçi yola çıkar. Meşakkatli bir yolculuktan sonra şehre varır. Şehre geldiğinde valiye emaneti ulaştırmak yerine başka işlerle meşgul olur. İlim meclislerine katılır. Şairleri dinler. Pazara gider, alışveriş yapar. İnsanlarla hasbihal eder. Bu gibi işlerle uğraşırken emaneti valiye ulaştırmayı unutur ve ülkesine geri döner. Sultanın huzuruna çıktığında o şehirde yaptıklarını ve bu gezinin kendisi için ne kadar faydalı olduğunu, ufkunun genişlediğini anlatır. Sultan emanetin yerine ulaşıp ulaşmadığını sorduğunda, elçi o konuyu tamamen unuttuğunu hatırlar. Ve çok mahcup olur, özür diler. Sultanın ona verdiği cevap ise kayda değerdir: “Ben seni o şehre tek bir iş için gönderdim. Sen ise onun dışında on iş yaptın ama asıl maksadına ulaşamadın geri geldin. Var bunun hesabını sen yap.”
Kendini bilmek, zamanın şartlarından etkilenmeden yoluna devam etmektir.
Yeryüzünde Tevâzu İle Yürümek
“Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler.”
Bu tevâzu bilinci kulun Allâh’ın hâkimiyetini idrâk ettiğinin belirtisidir. Kul gözlüğüyle etrâfını ibret bakışlarıyla süzünce mülkün sāhibinin Allah olduğunu anlar. Kendi kendine “ben O’nun mülkünde geziyorum. Benim ve geçici olarak sāhip olduğum her şeyin sāhibi O’dur. O mülk sāhibi beni görüyor, duyuyor, biliyor, yaptığım her şeyden ve bütün yaratıklardan haberdar; hayat veriyor, öldürüyor, dilediğine dilediği kadar rızık veriyor, dilediğini azîz, dilediğini rezîl ediyor, nasıl isterse öyle yapıyor, bütün kâinâtın tek ve mutlak hâkimi O’dur.” der ve O’nun azameti karşısında boyun eğer. Bu kendini bilen bir kulun konumunu bilmesidir. Onun azameti karşısında hiçliğini kabûl etmesidir. Dolayısıyla kendini bilmek, konumunu, kim olduğunu, kul olduğunu, cürmünü ve cirmini bilmek demektir.
İnsanın kendini bilmesi için “hiç” ve “yok” olduğu dönemi bilmesi gerekir. Nereden geldim sorusunun cevâbı “hiçtim”, “yoktum”, ‘Yoktan var edildim, bana bu hayat verildi’ olmalıdır.
Dünyayı fethetmeden önce, kendini fethetmek ve kendi kendine bilgelikle ilerlemek ve zamana zaman vermek…
Yaratandan Ötürü Yaratılanı Sevmek
O’nun hâkimiyeti karşısında acziyetini kabûllenip boyun bükmek, O’nun hatırına yarattıklarını sevmek ve onlara şefkatle muamele etmektir.
Kendini bilmek yaratılanı Yaratanın hatırına hoş görmelidir. Hatalarını görmemeleri, kişisel kusurlarını affetmeleridir.

Kendini bilmek, kendini tanımak, içinden çıkılmaz gibi görünen pek çok sorunun çözümünün anahtarıdır.

Saygı ve hürmetle

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ