Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İsmet Özel

Düşünür, Yazar, Şair Doğum 19 Eylül, 1944

DüşünürYazarŞair

Doğum 19 Eylül, 1944 Kayseri

Şair, Yazar, Düşünür. 19 Eylül 1944, Kayseri doğumlu. Sökeli bir polis memurunun altıncı çocuğudur. Kastamonu’da, 1955 yılında Abdülhak Hâmit Tarhan İlkokulunu bitirdi. Ailesi, İsmet Özel’in ilkokulu bitirdiği yıl Kastamonu’dan Çankırı’ya taşındı. Ailenin Çankırı’ya taşındığı yıl babası emekli oldu. Ortaokula Çankırı Lisesinin orta kısmında başladı. Çankırı’da dört yıl kalan Özel ailesi daha sonra Ankara’ya taşındı. Lise biri de Çankırı’da okuyan Özel, Ankara’da Gazi Lisesine başladı. Lise sonda matematik dersinden kaldı ve bir yıl gecikerek mezun oldu. 1962 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine girdi. Birinci ve ikinci sınıfları ikişer yıl okudu. Dört yıl sonra okula devam etme imkânı olduğu hâlde, ayrılma kararı aldığı için Siyasal Bilgilerden ayrıldı. Şiire çocuk yaşlarda ilgi duydu. 1962 yılından itibaren düzenli ve disiplinli bir şekilde şiirle uğraşmaya başladı. Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuduğu yıllarda yirmi beş şiir yazdı.

I.

1973’ten beri adını duyduğum İsmet Özel’le ilk vicahî karşılaşmam Cağaloğlu’nda Kazım İsmail Gürkan Caddesi üzerindeki Malatyalılar Kahvesi’nde vuku buldu. Mustafa Kutlu ile birlikte üçümüzdük. 1978 Eylülü olmalı. O günden aklıma kalan ifade ve hareket; ritim için dizine vurarak yüksek sesle söylediği bir slogan: “Freedom now: Hemen hürriyet.”

“İlk hâtır önemlidir” der sûfiler ve peşi sıra ahlâkçılar. Benim İsmet Özel’le ilgili ilk hâtırım da “hemen hürriyet.” (Sonradan yazdığı ve “özgürlük”le “hürriyet” arasına dakik mesafeler koyan yazısını okuduktan sonra da “hemen hürriyet” benim için yerinde kaldı.) Belki de Yeni Devir’deki köşesinin başlığı olan “Konuşmak”la “hemen hürriyet”i kolay mezcetmiştim. Hürriyet peşinde koşan, fakat bütün büyük mütefekkirler gibi fiilî durum ne olursa olsun ona yaklaştıkça uzaklaşan -çünkü bir önceki merhaleye nisbetle yaklaşılan hedef, içinde bulunulan hâle göre uzaklaşılması gereken bir şeydir artık- dolayısıyla aşkı, arzusu, bedbinliği, ızdırabı, hüznü derinleşen şair-mütefekkir o günden bugüne yüzlerce düzyazının altına imza attı. Bunların önemli bir kısmı da kitaplaştı. Birçok yazısında -ve tabii birçok konuşmasında- şiir dışındaki metinlerin hiç değilse önemli bir kısmını heyecanla, şevkle yazmadığını, kendisini yazmaya sevk eden veya icbar eden şeyin sorumluluk yahut ahlâkî tutumunun kaçınılmaz uzantısı olduğunun altını çizdi. (“Bugün yazmayacak olursam yarın kendimi suçlu hissetmekten korktuğum bir gerçektir. (…) Düşündüğüm şey, yazdıklarımdan belli sonuçları istihsal edip edemeyeceğim değil. Sadece yazma imkânı varken neden yazmadın sorusuna muhatap olmamak, siperleri terk etmediğimi ifade edebilmek. Hepsi bu” cümleleri ona ait.) Birkaç defa günlük-haftalık yazılarına ara verdi ve bir daha bu tür yazılara dönmeyeceğini, hatta gazete-dergi yazılarından kitap yapmayacağını bize ve okuyucularına deklare etti.

Fakat sorumluluk ve ahlâkî tutumu her seferinde yakasına yapıştığında önceki beyanlarını ve gerekçelerini bir tarafa koydu ve kıvamından memnun kalmasa da toprağa su vermeye, denize kavuşup kavuşmayacağından emin olmasa da nehirler olup akmaya devam etti.

Konuşmalarımızdan edindiğim intibalara göre iki ana sebebi vardı bu çekilme kararlarının; birincisi şiire, yani hayat meselesi olan esas alanına emek verme iradesini hayata geçirebilecek bir zaman, bir “boşluk” bulma istikametindeki kuvvetli arzusu; ikincisi de bir plân, muhteva ve düzen içinde bir (veya iki) kitap yazma fikri. İsmet Özel’in başlığını koyup da hâlâ yazamadığı düzyazı kitapların sayısı hayli fazladır (bendeki liste 20 civarında). Fakat ana eser bir tane idi; 80’lerin başlarında adı Müslüman Dünya Görüşü şeklinde konmuştu, plânı da heyecan vericiydi. 90’lara yaklaştığımızda bu kitabın adı Müslümanlar Aydınlanabilir mi?’ye dönüşecekti. Belki bir üçüncü ana sebep daha zikredilebilir: Türkiye’nin kritik dönemleri onu ne kadar yazı yazmaya icbar ettiyse tehlikeli zamanlarda ortalıktan süratle çekilen kalemşorların siyah bulutlar dağılır dağılmaz piyasaya döküldüğü zamanlar da onu yazma konusunda o ölçüde isteksiz kılmıştır.  

İsmet Özel’in yazıları ve bu yazılardan oluşan kitapları, kitaplarının adları kendi hususi maceralarından öte Türkiye’nin son çeyrek asırlık siyasî ve fikrî tarihinin üst bir muhassalası, muhasebesi olarak da ele alınıp değerlendirilmeye ziyadesiyle müsaittir. Hatta seviye, süreklilik ve tutarlılık hesaba katıldığında böyle bir değerlendirme için yegâne tavır alış kaynağıdır desek hilaf-ı hakikat olmaz. Bu yazı-kitaplar arasında hem telif tarzı ve siyaseti hem de yazıldıkları dönemler itibariyle, şu anda 9 kitaplık bir hacme ve cesamete ulaşan Cuma Mektupları hususi bir yerde duruyor. Bu hususi yerin irtibatlarıyla anlaşılabilmesi için bence İsmet Özel’in asgari üç düzyazı kitabı daha nazar-ı itibara alınmalı ve okunmalı. Bunlar kronolojik olarak Üç MeseleZor Zamanda Konuşmak ve Tahrir Vazifeleri’dir.

II.

“Türkiye’deki Müslümanlara yeni bir yayın aracılığıyla seslenmek, Cuma Mektupları ile haberleşmek imkânını kullanmak istiyoruz. Müslüman çevrelerde bugüne kadar süregelen haftalık yayın organlarına bir yenisini eklemekten daha fazla bir ‘yenilik’ var Cuma Mektupları’nda. Çünkü Cuma Mektupları mevcut potansiyeli bir yöne sevk etmek için değil, yeni bir potansiyele ulaşmak niyetiyle yayın alanına giriyor.

“Günümüze gelene kadar ülkemiz Müslümanları ‘bizim’ diye adlandırdıkları birçok yayın, birçok kuruluşla karşılaştılar. Bunların hepsi denebilecek bir çoğunluğu Müslümanların özlemleriyle, nefretleriyle ve kırgınlıklarıyla beslenen bir canlılık sayesinde kısa veya uzun bir ömrü yaşadılar, yaşıyorlar. Anlaşılmalıdır ki yayın olsun, teşkilat olsun; Müslümanları temsil amacıyla ortaya çıkan çoğu şeyde güdülen hedef yalnızca hazırda bulunan birikime yön vermek, biçim kazandırmak olmuştur.

“Oysa Müslümanlara yapılan kâfir saldırısı geçtiğimiz birkaç yüzyıl boyunca Müslümanların kendi tavır ve düşünüşlerini de etkilemiştir. Bu yüzden yeni baştan Müslümanca bir kavrayış ve uygulamaya geçebilmek için hazırda bulunan birikim esas alınamaz.

“İşte Cuma Mektupları yeni bir potansiyel elde etmek ve bunu yaşayan, işleyen bir güç olarak tecessüm ettirmek niyetiyle yayına başlıyor. Amaç; sahici ve sonuç alınabilir bir İslâmî beraberliktir. Bunun tavizlerle değil, doğruların cesaretle ortaya serilmesi suretiyle sağlanabileceğine inanıyoruz. Böyle bir tutumda bizimle birlikte olmanız bizleri sevindirecektir.”

Bu yazı, Cuma Mektupları adıyla çıkacak, başlık klişesi hazır bir derginin duyuru ve abone mektubu. Üstünde İsmet Özel’in el yazısıyla Arapça “es-Selâmü aleyküm” yazısı, altında da onun adı ve imzası var. Haftalık haber-yorum dergisi, 8 sayfa, 15 lira, 26 haftalık abonesi 300, 52 haftalık abonesi ise 600 TL.

1980 baharında hareketlenen bu dergi projesi akamete uğradı, fakat İsmet Özel’in hâlâ devam eden Millî Gazete yazarlığının bir dönemi bu başlık altında yazdığı tam sayfa yazılarla başladı ve bitti. 5 kitap hâlinde basılan bu yazıların ilki, bendeki kayıtlara göre 4 Kasım 1988, son yazı ise 3 Nisan 1992 tarihli. Yani ANAP iktidarının -isterseniz yoğun 12 Eylül döneminin diyelim- zayıflamaya başladığı dönemle son Demirel hükümetinin ilk icraatlarının görüldüğü aylar arası kritik bir zaman. Son 4 Cuma Mektupları kitabının yazıları ise 2001 Haziran’ından itibaren haftalık Gerçek Hayat’ta yayınlanmıştı ve bana kalırsa muhteva ve istikamet olarak 28 Şubat sonrası Yeni Şafak’ta yazdığı ihatalı, derin ve vurgulu yazıların devamı mahiyetinde idi. (…)