Eli Öpülesi Analar
Eli Öpülesi Analar
Bir ömrün sabırla dokunduğu, adı sadece anne değil, dua olan kadınlara…
Eli Öpülesi Analar
Bir ömrün sabırla dokunduğu, adı sadece anne değil, dua olan kadınlara…
Her sabah kendi uykusunu yarım bırakıp evladının geleceğini tamamlamaya kalkan kadınlardır onlar. Ellerinde nasır, yüreğinde sevda, gözlerinde sabır… Onlar ki kendini unutup bir başkasını var etmeyi görev bilmiş, gözyaşlarını gece yastığa değil, secdeye bırakmış yüce yüreklerdir. Eli öpülesi analar…
Hayat onlara hep yokuş vermiştir, ama hiçbir yokuşta geri adım atmamışlardır. Evladının tek gülüşü, her zorluğa yetmiştir. Kimi zaman bir tandır başında pişen ekmeğe, kimi zaman bir lohusa şerbetine karışmıştır duaları. Bazen soğuk bir kış gecesinde sırtında çuvalla odun taşırken, bazen de sıcacık bir kucakta ninni olurken bulunmuştur. Ama hep vermiştir; yüreğini, zamanını, ömrünü…
Onlar ki sustuklarıyla kitap olur, baktıklarıyla cümle tamamlar. Konuşmadan anlatırlar; bir bakışla “dikkat et” der, bir sarılışla “geçer” derler. Yalnızlığa alışmış, kalabalıkta bile kendini aramış kadınlardır onlar. Çünkü onların hayatı hep başkalarının yükünü hafifletmekle geçmiştir. Kendi yorgunluklarını hep “birazdan geçer”e ertelemiş, kendi hayallerini “önce evladım” diyerek askıya almışlardır.
Öyle anneler vardır ki; bir odaya kapanıp sessizce ağlar, sonra yüzünü yıkar, saçını toplar ve mutfağa girer. Kimse bilmez içinde ne fırtına koptuğunu. Çünkü onların acıları sessiz, duaları derindir. Hayattan beklentileri büyük değil, ama evlatlarından bir tebessüm, bir vefa, bir minnettir muratları.
Eli öpülesi analar; ne bir makam ne bir alkış bekler. Onların ödülü, gece dua ederken "Allah’ım evladımı benden önce alıp acı gösterme" diyebilecek kadar kendini yok saymalarıdır. Onların karşılığı ne bu dünyada ne de dillerde ölçülebilir. Çünkü onların yaptığı fedakârlık, kelimelerle anlatılamayacak kadar sessiz ve bir o kadar da derindir.
Bir evin duvarı çatladığında, ilk önce annenin yüreği sızlar. Çünkü o evin direği değil, temeli odur. Evlat hastalandığında uykusuz kalan, aç kaldığında tok gibi davranan, kırıldığında kimseye belli etmeyen, her darbenin altına yüreğini seren yegâne kişidir.
Zaman geçer… Anneler yaşlanır, elleri buruşur, yürüyüşleri yavaşlar. Ama bir tek şey değişmez: Evladını düşünmeden geçen tek bir günü olmaz. Oğlunun sesi biraz kısık çıksa “Bir şey mi var?” diye sorar, kızının gözleri nemli baksa “Kalbin mi kırıldı?” diye hisseder. Çünkü bir anne, evladının kalp atışlarını bile ezbere bilir.
Ve çoğu zaman fark edilmeyen şu gerçek, yürekleri yakar:
Anneler hep güçlüymüş gibi görünür, çünkü onlara ağlamak bile yasaktır. Çünkü onların gözyaşı bile başkasına dert olur.
Ve bir gün gelir, o ellerin soğuduğu, sesinin kesildiği, bakışlarının durduğu bir an olur. İşte o an, dünyanın en büyük sessizliğidir. Çünkü bir anne giderse, hayatın bütün anlamı bir yanıyla eksik kalır.
Eli öpülesi analar, bu dünyanın görünen değil, hissedilen kahramanlarıdır.
Onların yokluğunda fark edilir asıl varlıkları.
Çünkü bir annenin yüreği, Allah’ın yeryüzüne bıraktığı en kıymetli emanettir.
Ve o emanetin kıymetini bilmek, sadece evlatlık görevi değil, insan olmanın asıl sınavıdır.
Zira anne, bir evi yuva yapan sıcaklıktır; bir hayata yön veren sessiz bir duadır; ve kimi zaman, sadece bir omuz değil, bütün dünyadır.
Annenin yüreğine dokunabilen evlat, hayatın özünü yakalamış demektir. Çünkü bir annenin duası, zamanın ötesinde işler; bir annenin suskunluğu, dilden dökülen her kelimeden daha anlamlıdır.
O yüzden hâlâ hayattaysa, başını dizine koyup susarak şükrünü dile getir. Yanında değilse, her gece adını dua niyetine fısılda. Çünkü bazı sevgiler vardır ki; mesafe tanımaz, toprak ayırmaz, zaman eskitemez.
Ve unutma...
Bir annenin eksikliği, hayatın en sessiz çığlığıdır.
Ve o çığlığı duymak için kaybetmeyi bekleme…
Betül Boncuk
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.