Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam

“BÜYÜMEYEN ERKEKLER,YORGUN KADINLAR “

MAGAZİN 12.06.2025 - 15:43, Güncelleme: 12.06.2025 - 15:43
 

“BÜYÜMEYEN ERKEKLER,YORGUN KADINLAR “

SOSYOLOG ŞÜKRAN ŞENSÖZEN YAZDI: “BÜYÜMEYEN ERKEKLER,YORGUN KADINLAR “
“BÜYÜMEYEN ERKEKLER,YORGUN KADINLAR “ Bu topraklarda, erkek çocuklar “ağlama” denilerek büyür. Kız çocuklar ise “sen ablasın, sen toparla” diyerek... Ayıp günah kız çocuğuna ,erkek çocuğu kusur ettiğindeerkektir yapar denilir. Erkekler büyürken duygularını bastırır, kadınlar büyürken başkalarının duygularını taşır. Sonra biri “bir kadın” arar; ama aslında bir anne ister yanında. Diğeri “bir eş” olsun diye sevmeye başlar; ama kendini yine büyümemiş ve hiç büyümeyecek bir çocuğun duygusal sorumluluğunu üstlenirken bulur. Annenin babanın büyütemediğini bu kez kadın naz yaparkeidare ederken bulur kendini ve yıllar geçer kadın yorulur tükenir. Türk toplumunda kadınlara güçlü olmayı değil, güçlü görünmeyi öğretiyorlar. “Erkektir, yapar” denerek savunulan her sorumsuzluk, bir kadının daha susmasına, içe kapanmasına, ve yorgunluğunu kendi içinde boğmasına, sessiz çığlıklarına neden oluyor. “Birlikte yürüyelim” der ,fakat sırtına almak zorunda kalır kadın, Kadınlar sadece aşık olmuyor bu ülkede. Yetiştiriyor. Katlanıyor. Büyütüyor. Çoğaltıyor. Sustukça olgun, ağladıkça duygusal deniyor. Konuşunca ise çenebaz olarak tanımlanır. Ama kimse sormuyor: “Senin omzundaki bu kadar yük o narin bedenine , fıtratına, ruhuna ne kadar ağır?” Bir kadın, tek başına hem ilişkiyi ayakta tutmaya çalışırken, hem çocukların hem eşinin ,hem de kendi kırgınlıklarının yükünü sırtlandığında, yavaş yavaş içine kapanır. Susar. Unutur… Susmuş kadın gitmiş kadındır aslında.... Ve bir gün, hiçbir şey olmamış gibi giden kadını izlerken, arkasında bıraktığı yorgunluğun ne kadar derin olduğunu anlayamazsınız. Bu bir aşk hikayesi değil. Bu, kadınlara yüklenen “sınırsız sabır”, “sonsuz anlayış” ve “tüm sorunları çözer” ,”yuvayı dişi kuş yapar ”masalının gerçek dünyadaki yorgun hali. Erkek büyümeyince, kadın yaşlanır. Duygusal olarak... İçten içe... Sessizce... Toplumun yarası büyük: – Erkeklerin duygusal eğitim, sorumluluk almadığı, – Kadınların duygusal dayanıklılık testine tabi tutulduğu bir sistemde, kimse gerçekten “partner/eş” olamaz. İlişkiler eşit başlar, ama bir taraf sadece almak, diğeri sadece vermek zorunda bırakıldığında bu bağ artık sevgiyle değil, tükenişle bağlanır. Bir kadının yorgunluğu, görünmezliğinin yankısıdır, içten içe sessiz çığlığıdır aslında  Bu ülkede nice kadınlar “anne gibi eş”, nice erkekler “çocuk gibi partner” olmaya devam ettikçe, birlikte değil, birbirine yük olarak yaşarız. Ve biz hâlâ, neden kimse kimseyi mutlu edemiyor diye sorarız...
SOSYOLOG ŞÜKRAN ŞENSÖZEN YAZDI: “BÜYÜMEYEN ERKEKLER,YORGUN KADINLAR “

“BÜYÜMEYEN ERKEKLER,YORGUN KADINLAR “

Bu topraklarda, erkek çocuklar “ağlama” denilerek büyür.

Kız çocuklar ise “sen ablasın, sen toparla” diyerek...

Ayıp günah kız çocuğuna ,erkek çocuğu kusur ettiğindeerkektir yapar denilir.

Erkekler büyürken duygularını bastırır,

kadınlar büyürken başkalarının duygularını taşır.

Sonra biri “bir kadın” arar;

ama aslında bir anne ister yanında.

Diğeri “bir eş” olsun diye sevmeye başlar;

ama kendini yine büyümemiş ve hiç büyümeyecek bir çocuğun duygusal sorumluluğunu üstlenirken bulur.

Annenin babanın büyütemediğini bu kez kadın naz yaparkeidare ederken bulur kendini ve yıllar geçer kadın yorulur tükenir.

Türk toplumunda kadınlara güçlü olmayı değil,

güçlü görünmeyi öğretiyorlar.

“Erkektir, yapar” denerek savunulan her sorumsuzluk,

bir kadının daha susmasına, içe kapanmasına,

ve yorgunluğunu kendi içinde boğmasına, sessiz çığlıklarına neden oluyor.

“Birlikte yürüyelim” der ,fakat sırtına almak zorunda kalır kadın,

Kadınlar sadece aşık olmuyor bu ülkede.

Yetiştiriyor.

Katlanıyor.

Büyütüyor.

Çoğaltıyor.

Sustukça olgun, ağladıkça duygusal deniyor.

Konuşunca ise çenebaz olarak tanımlanır.

Ama kimse sormuyor:

“Senin omzundaki bu kadar yük o narin bedenine , fıtratına, ruhuna ne kadar ağır?”

Bir kadın, tek başına hem ilişkiyi ayakta tutmaya çalışırken,

hem çocukların hem eşinin ,hem de kendi kırgınlıklarının yükünü sırtlandığında,

yavaş yavaş içine kapanır.

Susar. Unutur…

Susmuş kadın gitmiş kadındır aslında....

Ve bir gün, hiçbir şey olmamış gibi giden kadını izlerken,

arkasında bıraktığı yorgunluğun ne kadar derin olduğunu anlayamazsınız.

Bu bir aşk hikayesi değil.

Bu, kadınlara yüklenen “sınırsız sabır”, “sonsuz anlayış” ve “tüm sorunları çözer” ,”yuvayı dişi kuş yapar ”masalının

gerçek dünyadaki yorgun hali.

Erkek büyümeyince,

kadın yaşlanır.

Duygusal olarak...

İçten içe...

Sessizce...

Toplumun yarası büyük:

– Erkeklerin duygusal eğitim, sorumluluk almadığı,

– Kadınların duygusal dayanıklılık testine tabi tutulduğu bir sistemde,

kimse gerçekten “partner/eş” olamaz.

İlişkiler eşit başlar, ama

bir taraf sadece almak, diğeri sadece vermek zorunda bırakıldığında

bu bağ artık sevgiyle değil, tükenişle bağlanır.

Bir kadının yorgunluğu,

görünmezliğinin yankısıdır, içten içe sessiz çığlığıdır aslında 

Bu ülkede nice kadınlar “anne gibi eş”,

nice erkekler “çocuk gibi partner” olmaya devam ettikçe,

birlikte değil, birbirine yük olarak yaşarız.

Ve biz hâlâ,

neden kimse kimseyi mutlu edemiyor diye sorarız...

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve nethaberler.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.