GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU-TCK 155
GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU-TCK 155
Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK 155 içeriğimizle sizlerleyiz. Bu başlıkta 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 155. maddesinde düzenlenen Güveni Kötüye Kullanma suçu özet olarak incelenmiştir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu TCK 155
Madde 155- (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Özellikleri

Soruşturma Usulü
Güveni kötüye kullanma suçunun temel şekli şikâyete tabidir. Ancak 155/2’de düzenlenen nitelikli hale ilişkin soruşturma re’sen yapılır.
Kovuşturma Usulü
Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılan soruşturma neticesinde görevi kötüye kullanma suçunun işlendiğine ilişkin yeterli delil bulunması halinde kamu davası açılır. Sanığın güveni kötüye kullanma suçunu işleyip işlemediğini suçun unsurlarını dikkate alarak karar verir.
Tutuklama Tedbiri
5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 100. maddesinde tutuklama nedenleri sayılmıştır. Bu maddeye göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
Ancak şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa. şüpheli veya sanığın davranışları; delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma, hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, bu kapsamda tutuklama kararı verilebilir. Keza yine madde metninde katalog suçlar sayılmıştır. Eğer gerçekleştirilen eylem katalog suç kapsamında ise tutuklama nedeni re ’sen var sayılarak doğrudan hakim tarafından tutuklama kararı verilebilir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 100/4 maddesine göre “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” şeklinde hükme yer verilmiştir.
Türk Ceza Kanunun 155. maddesinde yer alan güveni kötüye kullanma suçunun basit halinde CMK 100/4. Maddesine göre tutuklama kararı verilemez. Ancak nitelikli hali söz konusu olduğunda hâkim yukarıda sayılan şartların varlığı gerekçe gösterilerek tutuklama kararı verilebilir. Güveni kötüye kullanma suçu katalog suçlardan sayılmamış, bu nedenle hâkim doğrudan doğruya tutuklama kararı verememektedir. Ancak kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde tutuklama kararı verebilmektedir.

Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Uzlaştırma
Uzlaştırma, mağdur veya suçtan zarar gören ile şüpheli veya sanığın anlaşması suretiyle kamu davasının açılmasını önleyen ya da kamu davasını düşüren bir kurum olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253.maddesinde düzenlenen bir kurumdur. Uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için söz konusu suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlardan olması ya da madde metninde katalog halinde sayılan suçlardan birisinin olması gerekmektedir.
Güveni kötüye kullanma suçu, katalog halinde düzenlenen suçlar arasında düzenlenmesi nedeniyle gerek basit gerekse nitelikli hali uzlaşma kapsamındadır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Etkin Pişmanlık
5276 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168.maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık, suç tamamlandıktan sonra failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun zararını gidermeye, tazmin etmeye çalışması haline denir. Etkin pişmanlık kovuşturmaya başlanmadan önce gösterilmesi halinde ceza üçte ikisine kadar, kovuşturma aşamasında gösterilmesi halinde ise ceza yarısına kadar indirilir. Etkin pişmanlık halinde kısmen geri verme veya tazmin söz konusu olduğunda ayrıca mağdurun rızası gerekmektedir. Etkin pişmanlık kurumunun uygulanabileceği suçlar madde metninde tek tek düzenlenmiştir.
Güveni kötüye kullanma suçu etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği suçlar arasında sayılmıştır. Buna göre güveni kötüye kullanma suçunu işleyen fail kovuşturma aşamasından önce veya kovuşturma şamasında etkin pişmanlıktan yararlanabilir. Kovuşturma aşamasında veya önce pişmanlık gösterilmesinde sadece cezada yapılacak olan indirim konusunda fark olacaktır. Ancak fail daha suç tamamlanmadan pişmanlık gösterirse etkin pişmanlık değil, gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanacaktır. Failin etkin pişmanlıktan faydalanabilmesi için zararın tamamen giderilmesi gerekir. Kısmı tazmin halinde ancak mağdurun rızasına bağlı olarak etkin pişmanlık uygulanacaktır.
Korunan Hukuki Değer
Güveni kötüye kullanma suçu, bir kişinin sözleme gereğince muhafaza etmek veya belirli şekilde kullanmak üzere kendisine zilyetliği devredilen malı zilyetliğin devri amacı dışında veya devir olgusunun inkâr edilmesi ile oluşur. Suçta korunan hukuki değer sözleşme ve güven ilişkisidir. Toplumsal hayatta insanlar arası ilişkilerde güvenin kötüye kullanılmasını önlemeyi, güveni sürdürmeyi amaçlamaktadır. Suç ile korunan bir başka hukuki değer de mülkiyet hakkıdır. Mağdur malın zilyetliğini devretmekte ve fail güven ilişkisine aykırı olarak malı teslim etmemektedir.
Güvenin Kötüye Kullanılması Suçunun Unsurları
Zilyetliğin devri
Güveni kötüye kullanma suçunda zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya devir olgusunu inkar etme eylemleri söz konusudur. Ancak bu eylemlerin gerçekleştirilebilmesi için ön şart; zilyetliğin devridir. Zilyetliğin devri sözleşmesi malın maliki veya fer’i zilyet tarafından tarafından yapılabilir. Zilyetliğin devrine ilişkin sözleşmenin taraflarca hukuka uygun bir şekilde kurulması, yazılı veya sözlü olabilmesi mümkündür. Ancak sözleşmeden sonra malik veya fer’i zilyet malın egemenliğini hale devam ettiriyorsa fer’i zilyet kurulmamış olmaktadır. Bu nedenle güveni kötüye kullanma suçu oluşmayacaktır.
Zilyetliğin Devri Amacı Dışında Tasarrufta Bulunma
Zilyetliğin devri amacı dışında bulunma fiili her somut olayda ayrıca incelenmesi gerekir çünkü Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen diğer suçlarla karıştırılarak hem avukatlar tarafından yanlış değerlendirilmekte hem de mahkeme tarafından yanlış hükümler verilebilmektedir. Zilyetliğin devri amacı dışında bulunma eylemi suçun konusunu oluşturan malı satmak, bağışlamak, rehnetmek gibi olabilir. Bu hareketler icrai şekilde olabileceği gibi ihmali şekilde de gerçekleştirilmesi mümkündür. Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma hareketi eşyayı harcama, yıpratma, yerine başka şey koyma gibi de meydana gelebilir. Sonuç olarak zilyetliğin devri amacını aşan, amaca aykırı her türlü kasten yani bilerek isteyerek yapılan her hareket güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.
Devir Olgusunu İnkâr Etme
Devir olgusunu inkâr etme fiili malın zilyetliğinin kendisine devredilmediğini yani zilyetlik sözleşmesinin tarafı olan mağdura böyle bir hukuki bir ilişkinin bulunmadığını ileri sürmektir. Taraflar arasındaki kurulan zilyetlik sözleşmesinin sona erdiğinde bu sözleşmenin konusunu oluşturan malın/malların iade edilmesi gerekmektedir. Ancak malı iade ile yükümlü olan taraf iade zamanı gelmesine rağmen iadeyi gerçekleştirmesi inkar sayılabilecek niteliktedir. Örnek vermek gerekirse; komşunun mutfak tamiri için aldığı eşyayı iadeden kaçınması, devir olgusunu inkar etmesi şeklindeki fiil güveni kötüye kullanma suçunu meydana getirmektedir.
Fail
Güvenin kötüye kullanılması suçunda fail herkes olabilir. Zilyetliğin devrine ilişkin sözleşmenin tarafı olan kişi fail olabilir. Ancak failin muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği devredilen mal üzerinde bağımsız zilyet olması gerekir. Yardımcı zilyet bu suçun faili olamayacaktır. Çünkü bir şey üzerinde zilyet olabilmek için zilyetlik iradesi ve fiili hakimiyet şartları aranmaktadır. Güveni kötüye kullanma suçuna örnek verecek olursak; failin kütüphaneden aldığı kitabı belirli şekilde kullanması için zilyetliği devredilmiş olduğu için bu devir amacı dışında satarsa güveni kötüye kullanma suçu oluşur.
Mağdur
Güvenin kötüye kullanılması suçunun mağdur herkes olabilir. Bir malın maliki ya da zilyedinden malın zilyetliğini devralan ve muhafaza etmesi veya belirli bir şekilde kullanması amacıyla bir başkasına zilyetliği devreden kişi güveni kötüye kullanma suçunun mağdurudur. Malı malikten değil de zilyetten devralan kişi de bu suçun mağduru olabilecektir.
Manevi Unsur
Güveni kötüye kullanma suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Kanunda taksirli hali düzenlenmediği için bu suç sadece kasten işlenebilir. Doktrinde tartışmalı olmakla birlikte, Yargıtay’ın emsal nitelikte kararlarında da görülebileceği gibi failin kendisine veya başkasına yarar sağlaması gibi özel kastın gerçekleşmesi bu suçun oluşması için gerekli bir değildir. Madde gerekçesine de baktığımızda kanun koyucunun yarar elde etmeyi her durumda zorunu görmediğini ancak yarar elde edilebileceği hususundan bahsettiğini anlaşılmaktadır.
Güveni kötüye kullanma suçunda ilk başta failin zilyetliği elde etmesinde hukuka aykırı bir durum söz konusu değildir ancak hırsızlık, dolandırıcılık gibi suçlarda failin en başta hukuka aykırı yani suç işleme kastının varlığı mevcuttur.
Suçun Özel Görünüş Şekilleri
Suça Teşebbüs
Türk Ceza Kanunun 35. Maddesine göre “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onüç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde hükme yer verilmiştir.
Bu kapsamda Türk Ceza Kanunun TCK’nın 35. maddesinde düzenlenen teşebbüs kurumu ile ilgili, şu şartların varlığı aranmıştır. Failin kasten bir suçu işlemeye kasten kalkışması, bu suçu gerçekleştirmeye yönelik bir eyleminin olması gerekir ancak tüm bunlara rağmen failin kendi isteği ile değil dışardan bir etki sebebiyle sonuca ulaşamamış olması gerekir.
Güveni kötüye kullanma suçuna teşebbüs mümkündür. Failin zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma veya devir olgusunu inkâr hareketlerini yapması ile güveni kötüye kullanma suçu oluşur. Zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma fiiline teşebbüsün ispatı kolay olsa da devir olgusunu inkâr fiiline teşebbüs her somut olayda ispatı kolay olmayabilir. “Devir olgusunu inkâr etme” hareketine teşebbüsün mümkün olabilmesi için en azından devir olgusu niteliğindeki eyleme başlamış olması gerekmektedir.
Suça İştirak
Türk Ceza Kanunun 155. maddesinde yer alan güveni kötüye kullanma suçu bakımından iştirak mümkündür, bir özellik taşımamaktadır. Suça iştirak şekilleri olarak yardım etme, azmettirme bu suç bakımından mümkündür.
Suçların İçtimai
Güveni kötüye kullanma suçu bakımından içtimada genel hükümler uygulanacaktır. Zincirleme suç ve fikri içtima bu suç için gündeme gelebilir.
Zincirleme suç hükümlerinde failin, aynı suç işleme kararı ile değişik zamanlarda bir kişiye aynı suçun birden fazla suç işlemesidir. Burada birden fazla suç olmakla birlikte aralarında sübjektif bir bağ bulunmaktadır. Faile tek ceza verilir ancak bu ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır (TCK. m.43/1). Mağduru belli olmayan suçlarda da bu hüküm uygulanır. Güveni kötüye kullanma suçunda aynı fiilin farklı zamanlarda işlenmesi durumunda zincirleme suç hükümleri uygulama alanı bulabilecektir.
Güveni kötüye kullanma suçunda “zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunma” veya “devir olgusunu inkâr etme” şeklinde iki hareket düzenlenmiştir. Fail tarafından bu iki hareketin gerçekleştirilmesi halinde tek suç oluşacaktır.
Fikri içtima ise tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesinde gündeme gelmektedir (TCK m.44). Güveni kötüye kullanma suçunda belirttiğimiz hareket/ler başka bir suçun da oluşmasına neden olursa TCK m.44 gereğince bu suçlardan cezası en fazla olan faile uygulanır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Görevli Mahkeme
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 12. Maddesi uyarınca güveni kötüye kullanma suçu Asliye Ceza Mahkemesinin görev ve yetkisi dahilindedir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yetkili Mahkeme
5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 12. maddesine göre davaya bakmak yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Cezası
Madde 155- (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Yatarı
Güveni kötüye kullanma suçu yatarı mahkemece verilen cezanın infazı anlamına gelir. Güveni kötüye kullanma suçu hakkında sanığa kesim hüküm verildiğinde artık hükümlü sıfatı alır. Hükümlü sıfatı alınmasıyla cezanın infazı başlar. Güveni kötüye kullanma suçunun basit halinden yargılanan sanık altı aydan iki yıla kadar hapis ve adli para cezasına çarptırılır. Hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanma suçundan yargılanan sanık bir yıldan yedi yıla kadar hapis cezası üçbin güne kadar adli para cezasına çarptırılır.
Güveni kötüye kullanma suçu hakkında uzlaşma kurumu, etkin pişmanlık kurumu, kamu davasının ertelenmesi kurumu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu gibi düzenlemeler mevcuttur. Sanığın en lehine olan kurum uzman ceza avukatı yardımıyla kararlaştırılarak bu yönde mahkemeden talepte bulunulmalı ve olası hak kayıplarının önüne geçilmelidir.
Güveni kötüye kullanma suçu yatarı hesaplanırken kasti suç ve hapis cezasının 3 yıldan daha az olması sebebiyle infaz Cumhuriyet başsavcılığı tarafından hükümlünün adresine çağrı kağıdı gönderilir. Çağrı kağıdı alan hükümlü veya avukatı tarafından en yakın infaz Cumhuriyet başsavcılığına başvuru yaparak infaz erteleme talebinde bulunabilir. Erteleme her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez yapılabilir.
Ceza İnfaz Cumhuriyet başsavcısı tarafından müddetname yani süre belgesi düzenlenir. Müddetnamede kişinin cezası, ne kadar cezaevinde kalacağı gibi hususlar bulunur. Hükümlü müddetname sayesinde cezaevinden çıkacağı günü, infazının sona erdiği tarihi görebilir. Müddetname hesaplaması yapılırken hükümlünün aldığı ceza, şartla tahliye indirim oranı, tutukluluk, gözaltı gibi süreler dikkate alınır.
Şartla tahliye indirim oranı suçun işlenme tarihi ve suçun türüne göre değişebilmektedir. Ancak lehe kanun prensibi dikkate alındığı için hükümlünün suç işleme ve yakalanma tarihlerinden sonraki değişen kanunlarda düzenlenen en lehe olan şartla tahliye oranı dikkate alınır. 30/03/2020 tarihinde 5275 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle istisnai suçlar arasında sayılmayan güveni kötüye kullanma suçu için şartla tahliye oranı 2/3‘ten 1/2‘e indirilmiştir. Denetimli serbestlik süresi de 30/03/2020 tarihinden önce işlenen suçlar için 3 yıl, bu tarihten sonra işlenen suçlar için ise 1 yıl olarak düzenlenmiştir.
Güveni kötüye kullanma suçunun 30/03/2020 tarihinden sonra işlenmesi halinde tahliye oranı 1/2 olarak uygulanacak, denetimli serbestlik süresi ise 1 yıl uygulanacaktır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunun 231. maddesine göre Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması, c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir. Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
CMK m.231/5’e göre, Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresinde zamanaşımı durur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. HAGB kararı verildiğinde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez, seçenek yaptırımlara çevrilemez.
Güveni kötüye kullanma suçunda HAGB kararı verilmesi mümkündür. Sanığın belirtilen şartları sağlaması halinde, kendisinin de kabul şartıyla HAGB kararı verilebilir. Güveni kötüye kullanma suçunda zarar ortaya çıkmış ise zararın giderilmesi gerekir. Zarar giderilmezse mahkeme hapis cezasının ertelenmesi, seçenek yaptırımlara çevirme mümkünse bu yollara başvurabilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçundan Beraat
Güveni kötüye kullanma suçundan sanık hakkında yargılama sonunda verilebilecek en lehe karardır çünkü cezaya hükmolunmaması sonucunu doğurmaktadır. 5237 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 223. maddenin ikinci fıkrasında beraat kararının hangi hallerde verildiği düzenlenmiştir. CMK m.223/2 hükmü ceza muhakemesine ilişkin genel bir düzenleme olması sebebiyle belirtilen hallerde güveni kötüye kullanma suçundan beraat kararı verilebilecektir.
Güveni kötüye kullanma suçundan sanık hakkında beraat kararı ancak duruşma sona erdikten sonra verilebilecek bir karardır. Beraat kararı sonucunda sanığın güveni kötüye kullanma suçundan mahkemece aklandığı, suçu işlemediği kanaatine varıldığı anlamına gelir.
Ceza Muhakemesi Kanunu m. 223/2 hükmüne göre beraat kararı;
1) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
2) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
3) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
4) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
5) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması hallerinde verilir.
Güveni kötüye kullanma suçundan yargılanan sanık hakkında mahkemenin yaptığı kovuşturma neticesinde bu beş durumdan bir söz konusu olduğunda sanık hakkında beraat kararı verilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
6235 Sayılı Kanun’a tabi olan İnşaat Mühendisleri Odasına bağlı çalışan sanığın görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarının faili olamayacağına bu nedenle güveni kötüye kullanma suçunun oluşacağı
“Ayrıca, 6235 Sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’nun 1. maddesindeki birliğin ve odaların kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olduğuna ilişkin belirleme dışında görevlilerinin odanın para ve malları üzerinde işledikleri eylemleri sebebiyle kamu görevlisi gibi cezalandırılacağına ilişkin hüküm bulunmadığı, her ne kadar 5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği İle Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 76. maddesinde “Odalar, borsalar ve Birliğin organ üyeleri ile personeli, görevlerini yerine getirirken görevleriyle ilgili suç teşkil eden fiil ve hareketlerinden, bu kuruluşların paralarıyla para hükmündeki evrak, senet ve sair varlıkları ile muhasebe ve muamelata ilişkin her çeşit defter ve evrak ile ilgili olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi olarak cezalandırılırlar” denilmişse de; aynı Kanun’un 3. maddesinin (b) bendinde yapılan “oda” tanımında, bu ibareden ticaret ve sanayi odası, ticaret odası, sanayi odası ve deniz ticaret odasının anlaşılması gerektiğinin belirtildiği, dolayısıyla bu kapsam dışında kalan ve 6235 Sayılı Kanun’a tabi olan İnşaat Mühendisleri Odasına bağlı çalışan sanığın görevi kötüye kullanma ve zimmet suçlarının faili olamayacağı ile anılan suçların yasal unsurları itibarıyla oluşmayacağı ve eylemlerinin sübutu halinde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı hususu nazara alınmak suretiyle hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, (…) Kanuna aykırı,” (YARGITAY 5.CEZA DAİRESİ, E. 2017/6501, K. 2023/6728)
Arazi satışından elde edilen geliri muhafaza etmesi için kendi rızası ile sanığa verdiğini beyan etmiş olması karşısında, sanığın bahse konu olayda katılana yönelik herhangi bir hileli hareketinin olmaması nedeniyle
“Şizofreni tanısı bulunan katılanın, Tekirdağ’daki babasından kalan arazisini satmak istediği ve arkadaşı olan sanıktan bu konuda yardım istediği, bunun üzerine sanık ile katılanın beraber Tekirdağ’a giderek arsayı bir emlakçıya 23.500 TL’ye sattıkları, katılanın paralar sende kalsın diyerek paraları sanığa verdiği, sanığın bir gün sonra para ile araç alacağını söylediği ve aldığı aracı kendi adına tescil ettirdiği, bir süre sonra bu araçla kaza yaptığı, katılanın geri kalan parayı sanıktan istemesi üzerine sanığın kazayı bahane ederek paranın aracın hasarı için harcanacağını söylediği, daha sonra da aracı tanık …’ya sattığı ve katılana herhangi bir şekilde yine para vermediği, bu şekilde dolandırıcılık suçunu işlediği iddia olunan olayda; … Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinin 02.03.2018 tarihli 475 Sayılı yazısında katılanın suç tarihi itibariyle olayın hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini etkileyecek mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya zeka geriliğinin saptanmadığının belirtilmiş olması ve katılanın alınan beyanında arazi satışından elde edilen geliri muhafaza etmesi için kendi rızası ile sanığa verdiğini beyan etmiş olması karşısında, sanığın bahse konu olayda katılana yönelik herhangi bir hileli hareketinin olmaması nedeniyle sanığın eyleminin TCK’nin 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,” (YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E. 2023/15211, K. 2023/11846)
Güveni kötüye kullanma suçunun uzlaşma kapsamında olduğuna ilişkin
“Sanık hakkında seçimlik ceza öngörmeyen tehdit suçundan kurulan hükümde tekerrüre esas alınan ilamdaki mahkumiyetin, TCK’nın 155/2. maddesinde düzenlenen hizmet nedeni ile güveni kötüye kullanma suçuna ilişkin olması ve hükümden sonra 24/10/2019 tarihinde 30928 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 26. maddesiyle değişik 5271 Sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 Sayılı TCK’nın 155. maddesinde tanımı yapılan güveni kötüye kullanma suçunun da uzlaşma kapsamına alındığı, sanığın başka da tekerrüre esas alınabilecek sabıkası olmadığının anlaşılması karşısında, sözü edilen suçtan mahkumiyeti içeren ilam yönünden uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden, bu hususun bozmayı gerektirmediği,” (YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ, E. 2019/3166, K. 2023/28290)
Dernek görevlilerinin zimmet suçu işleyemeyeceği hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçu işleyebileceğine ilişkin
“Yardım Toplama Kanununun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinin 2. fıkrasının “Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendi bünyesi içerisindeki yardım toplama faaliyetleri ile dernekler, sendikalar ve bunların üst kuruluşlarına, spor kulüplerine, mesleki kuruluşlara ve bağış kabulüne yetkili vakıflara kendi statülerine göre üyeleri ve diğer kişiler tarafından yapılacak bağış ve yardımlarla bunların öz kaynaklarından sağlayacakları gelirler, bu kanunun kapsamı dışındadır.” şeklindeki amir hükmü uyarınca, derneklerin bu kanun kapsamı dışında olduğu ve Yardım Toplama Yasasının 28. maddesindeki düzenlemenin dernek görevlilerini de kapsamadığı nazara alındığında, sanıkların oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eylemlerinin zimmet suçunu değil hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı nazara alınmadan suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hükümler kurulması, hatalıdır.” (YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ, E. 2016/7616, K. 2020/9712)
Adliyede fiilen görevli bulunmayan kişinin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işleyemeyeceğine ilişkin
“Sanığın … Adliyesinde hizmetli kadrosunda çalıştığı, ancak adliyede mübaşirin bulunmaması sebebiyle herhangi bir resmi görevlendirme yapılmadan, sözlü talimatla mübaşirlik görevi yaptığı anlaşılmakla; sanığın eyleminin, TCK’nin 155/1. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı, sanığın bu suçu kamu tüzel kişisi aleyhine işlemesi nedeniyle 5271 Sayılı CMK’nin 253/1. maddesine gereğince uzlaşmaya tabi olmadığı da gözetilerek güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması gerekirken suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması, (…)Yasaya aykırı” (YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ, E. 2023/22918, K. 2023/8369)
Mudilerin getirdiği tediye fişleri açısından güveni kötüye kullanma suçunun değerlendirilmesi gerektiği“2. Mudiler … ve … adına … tarafından imzalanan ve dosyada mevcut grafolojik inceleme neticesinde anılan kişinin elinden çıktığı bildirilen tediye fişleri yönünden; …’nun aşamalardaki beyanlarında, mudiler … ve … adına herhangi bir para çekmediğini, mudilerden kendi adlarına işlem yapmak için talimat almadığını, sanığın emekli maaşını çekerek kendisine verdiğini ve evine getirdiği bazı dekontlara imza attığını, imza atarken emekli maaşından çekilen paralar olduğunu düşündüğünü belirttiği dikkate alınarak, …’nun imzaladığı tediye fişleri açısından eylemin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmayacağının karar yerinde tartışmasız bırakılması, (…)Bozmayı gerektirmiş” (YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ, E. 2023/22430, K. 2023/11062)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.