DOLAR

34,2433$% -0.04

EURO

37,4732% -0.46

STERLİN

44,7998£% -0.28

GRAM ALTIN

2.868,95%-0,61

ÇEYREK ALTIN

4.899,00%-0,78

TAM ALTIN

19.537,00%-0,77

ONS

2.608,89%-0,48

BİST100

9.132,30%0,97

a

Sadeleşmeye Mecburuz

Ülkemizde son yıllarda peş peşe yaşanan ve insan psikolojisini fazlasıyla yoran; pandemi, deprem, sel gibi felaketlerin yanı sıra, sık sık şehit haberlerinin gerçekleşmesi, çocuk ve kadın katliamları gibi sosyolojik facialar ve bunların günlerce ekranlarda tekrar tekrar dönmesi, toplumumuzda ümitsizlik ve yoğun kaygı bozukluğuna yol açmakta, insanımızı hüzünlü ve depresif bir hâle sokmakta iken, nefes almak için açılan Televizyon dizilerinde ise “Gerçek Hayattan Alıntıdır” alt yazısıyla, yine kederli hikayelerin, yoğun bir şekilde servis edilmesi, milletimizin ruh halini iyice yorup, durumu daha da karmaşık hâle sokuyor.

Diğer yandan eskiye nazaran TV, İnternet (sosyal medya) gibi iletişim araçlarının daha görünür olmasıyla, çok uzaklarda da olsa, tüm olumsuz ve travmatik manzaraların sürekli göz önünde olması, insanların dâhil olup da düzeltemeyeceği olaylardan, tüm çıplaklığı ile haberdar olup psikolojik olarak hırpalanmasına ve nörolojik vak’aların artmasına sebep oluyor.
Nasıl artmasın ki!
Kaybolan bir kız çocuğunun sonradan ölüsü bulunurken, hemen peşinden katilleri kendi ailesi çıkıyor, bu da yetmezmiş gibi günlerce öldürülme şekli ekranlarda yer alıyor, tartışılıyor, canlandırılıyor, adeta sorgulama ekranlarda, milyonların önünde yapılıyor.
Bir daha bir daha konuşuluyor.
Bitmiyor, bitemiyor…
Diğer yandan, an be an enkaz deprem veya sel bölgesindeki çaresizlik, trafik kazalarının en mahrem savrulmuş halleri, Filistin’de bombalanan hastane görüntüleri, çocukların ve annelerin çaresizliği, cesetler, kopan kol ve bacaklar vs vs derken bardak doluyor.

İnsanlar biraz neşelenip rahatlamak istese, toplumun “böyle zamanda eğlenilmez!” duvarına çarpıyor.

“Filistin kan ağlarken sen eğleniyor musun!? Hainsin, canisin, ruhsuzsun(!)” naraları üst üste geliyor.

Halbuki herkesin ruh hali aynı değildir. Kimisi az etkilenir kimisi ise hassas bir ruh haline sahiptir, kişiyi depresyona sokar, hayatı zorlaşır ve belki de kanser gibi geri dönülmez ve ölümcül hastalıklara bile sebep olabilir.
Bize düşen birbirimize karşı anlayışlı ve hoş görülü olup, herkesin ruh halinin ve yapısının aynı olamayacağının farkına varıp, daha düşünceli davranıp, kırıcı olmamaktır.
Kişiler, dâhil olup düzeltemeyeceği konulardan kendisini arındırıp; kendi üretkenliğine işine ve çevresine yönelmesi, kendilerine iyi gelecek aktivitelere ağırlık verilmesi, ümit aşılayan film ve programların takip edilmesiyle, iyileştirici ve onarıcı bir boyuta geçilir kanaatindeyim.

Tüketemeyeceğimiz her gıdayı almamız nasıl beden sağlığımızı bozuyorsa, psikolojimizin kaldıramayacağı her travmatik vak’ayı görmek/bilmek de ruh sağlığımızı bozuyor.

Bu durumda sadeleşmek gerekebilir.
Kendi iyiliğimiz, ruh ve beden sağlığımız için buna ihtiyacımız var.

Zaten bilinçli ve sorumlu kişiler, dahil olup düzeltebileceği seviyedeki sıkıntılara el uzatıyordur, değil mi!?

Kendi şehrimizde, yakınımızda sıkıntılı durumda olan kişilere, gücümüzün yettiğince faydamız dokunuyordur.
Ya da uzakta bile olsa yapabileceği oranda, maddi yardımda bulunan bulunuyor.
Biraz da insan olarak sınırlı varlıklar olduğumuzu kabullenip, haddimizi hududumuzu bilmemiz, kul olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.
Bizler (haşa) yüce yaratıcı değiliz ki dünyanın her yerinde olan bitene, anında koşup güç yetirelim, öyle değil mi!?
Dahil olamayacağımız konular içinse elden gelen bir şey varsa elbette yapılır fakat sürekli gündemimizi işgal edip, ruh halimizi bozmasına da izin vermemeli, kendimizi korumasını bilmeliyiz.
Zaten sürekli gündemimizde olmasının, bizim bu şekilde yıpranmamızın onlara da hiçbir faydası yok.
Sadeleşmeye mecburuz!

0 0 0 0 0 3
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, Karadeniz Bölgesi'ne stratejik vurgu

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 3