Her şey hepimize fazlasıyla yeter!
Hepimiz hiç yetmeyecekmiş gibi biriktirmeye çalışırız!…
Diğerlerinden daha fazla kazanmak, daha lüks markalar kullanmak bizi mutlu edecek sanırız! Oysa sadece haz duyarız ve hazlar kısa süreli geçici mutluluk parçacıklarıdır.
Gerçek mutluluk şükretme güdüsünü yüreğinde hissedebilmek, elindeki değerleri paylaşabilmek sonucunda doğar. Hiç doğmamış bir duyguyu tadamayız!
Yüzlerce bilim insanı binlerce araştırmalarla bu gerçekleri kanıtlamışlar, ancak doğru yaşama sistemini bulamayan bizler cennete benzer Dünyamız’ı cehennemmiş gibi yaşayarak binlerce yıldır acıları normalleştirmişiz!…
Hiçbirimiz kaç gün daha yaşayacağımızı bilmiyoruz!…
Ölmeyecekmişiz gibi ihtiraslarla dolu yaşamayı sürdürüyoruz!..
Öylesine hızlı yaşıyoruz ki Kızılderililerin “ruhumuz geride kalıyor” dediği gibi; görmemiz gereken, içten duyumsadığımızda onlarca duygunun yoğunluğunu tadacağımız binlerce olguyu bilmiyoruz ve belki de bilmeden ölmüş milyonlarcası gibi ölüp gideceğiz.
Bizlerin kendini koruma, türünü sürdürme gibi hayvansal içgüdülerimiz yanında; bizleri insan yapan sevgi, şefkat, merhamet, adalet, hakkaniyet gibi duygularımız da var. Ancak varlık edinme, sahip olma, iktidar duyguları vardır ki bizleri insanlıktan çıkarır.
Tüm vahşetin, savaşların, adaletsizliklerin nedeni budur.
Neyse ki aklımız var ve işbirliği ile de çözemeyeceğimiz sorun yok…
Evet…
İnsanların doğru sistem ile yaşayacağı toplumsal birlik gücünün çözümleyemeyeceği sorun yoktur…
İbn Rüşd 1180’de “ün, güç ve varlık sahibi olmak hırsı insanı insanlıktan çıkarır, kaygı giderilmediği sürece hırs engellenemez” derken; kaygının giderilmesinin ne kadar önemli olduğunu tarihe not etmiştir.
Din ve felsefeyi Yaradan’dan beslenen iki bilgi türü olarak değerlendiren filozof, onları “süt kardeş” diye tanımlar. Aristoteles hayranı olan İbn Rüşd, biz insanların ana görevimizin Yaradan’ın mükemmel bilgilerini akıl ile araştırmak, kendimizi geliştirmek olduğunu anlatır.
Kaygıyı gidermek de düşünerek farkında yaşamak ile bizim kolaylıkla yapabileceğimiz bir durumdur.
“Tabi söylemesi kolay” dediğinizi duyar gibiyim!…
Kardeşlerim; hepimiz olağanüstü özelliklerle yaratılmış milyonlarca canlıdan Dünyamız’daki akıl verilmiş tek türüz. Hepinizin de bildiğini bildiğim; toplumsal gücümüzün karşılaştırılamayacak oranda yüksek olduğunu, birlikte doğru paylaşımlarla, tüm Dünyalılar’ın adaletli, sevgi, sanat, spor ve sosyal etkinliklerle yaşayacağı , işsizlik kavramının unutulacağı, yaşamdaki her olgunun toplumsal güvenceli (sigortalı) olduğu ortamda; kaygı neden olsun ki?…
İnsanlığa yakışan da, üzerinde yaşadığımız Dünyamız’daki tüm canlıların güvenliğini sağlayan bir sistem kurarak barışçıl yaşamaktır.
Fatih Söyleyici