Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

EĞİTİMCİ YAZAR HAZAL ÇELİKDEMİR: EKMEK ARASI HELVA

……..EKMEK ARASI HELVA…. Çocukluğumun

……..EKMEK ARASI HELVA….

Çocukluğumun Malatya’sında mahalle kültürüyle büyüyen biriyim..

Helva deyince evde yapılan un helvasından bahsetmiyorum

Çarşıda satılan her evde bulunmayan, 

senede bir kere evine alabilen varsa da sadece ev ahalisiyle yenilen helvadan bahsediyorum.

Şimdiki gibi cevizli, çikolatalı veya meyve çeşitlerinden yoktu. 

Bildiğimiz sade helva. Renginden dolayı sade diyorum. Aroması ve malzemesini şu zamanın helvalarıyla kıyaslarsak daha çok kaliteli ve lezzetliydi.

İşte o helva hem pahalı, hem lükstü.

Ancak mahalleden biri vefat ettiğinde 

cenaze toprağa verilip ahaliyle eve dönüldüğünde, cenazeye katılan büyük-küçük herkese somun ekmek arası veya tırnaklı ekmek arasında o zamanın lüks helvası dağıtılırdı.

Yokluğun, garibanlığın, fukaralığın olduğu dönemlerde ancak çarşı helvası görmüşlüğümüz vardı.

O da cenazeden cenazeye…!

Dedim ya ; öyle tahinli, çikolatalı, meyveli falan yoktu.

Vardıysa da ben bilmiyordum.

Hatta o zamanlar somun ekmeğini de cenazeden cenazeye görmüştüm.

Genelde ekmekler; değirmende elenmiş unla, evde yoğrulan hamur mayalanır sonra evin eşiğinde, bahçede veya ahırda ekmek yapmaya ayrılan kiler denilen bir bölümde sacda pişirilirdi.

İlk yapıldığı an sacda pişen o sıcacık ekmeğin arasına çökelek, tereyağı, yeşil soğan veya peynir koyulduğunda dünyanın en güzel yemeğini yemiş olduğumu şimdi anlıyorum.

Bazen aklıma geldikçe gülümserim, o sacda pişen ekmeğin arasına helva koyulmuş olmasını çok hayal etmiştim.

O zamanlar hayallerimiz bile çok doğaldı.

Komşuluk doğaldı, selamlaşmalar doğaldı, üzülmeler doğaldı.

Kısaca hayat çok doğaldı.

Bizim doğal yaşantımızı dışardan gelenler fukaralık olarak yorumlardı.

Mahalle fırınımız vardı. Ancak uzaktan veya şehir dışından misafirler gelince fırın ekmeği alınır misafire ikram edilirdi.

Zaten çoğu yiyecekler misafir için tel dolaplarında saklanırdı.

….

Neyse konuma döneyim.

Somun Ekmeği arası helvanın dağıtıldığı gün biz çocukların bayramıydı.

Çocukluk işte cenazenin ardından bildiğimiz tüm duaları okur,

mezarlıktan bir an önce dönselerde ekmek arası helva dağıtılsa diye beklerdik.

Cenaze evi azıcık uzakta ise her eve yarım ekmek arası helva gönderilirdi.

Rahmetli annemde o yarım ekmeği benim yanımdaki çocuklara pay ederdi.

Lokma kadar da olsa paylaştırırdı.

Bu paylaşım esnasında anacığımın gözlerinin yaşardığını ve eteğinin ucuyla gözyaşını sildiğini görmüşlüğüm çoktu.

….

O gün soğuk kapmış grip olmuştum.

Akşam anacığım yanıma uzanıp ,başımı göğsüne koydu.

Kürtçe ağıt yakan Anacığıma ; 

-“Doye ( kürtçe ana demek) keşke her ay biri ölse de ekmek arası helva dağıtılsa” demiştim

Bu kez annem hıçkırarak hem ağladı hem garibanlığa ağıtlar yaktı.

Çocukluk işte tekrar sormuştum ; 

-“Doye, insanlar kaç yaşına gelince ölüyor ?

Neden sadece ölü evinde helva dağıtılıyor?”

Sen ölünce de dağıtılacak mı?

Sen kaç yaşında öleceksin “ diye peş peşe sorular sormuştum. 

Annem;

“Loremı ( yavrum ) az kaldı.

Gün gelecek herkese ekmek arası helva dağıtan sen olacaksın” demişti.

O gün çok ağlamıştı çok…

Ben bu soruları sorduğumda henüz 4 veya 5 yaşlarında falandım.

Ahhh yokluk, ah fukaralık, ah çaresizlik anacığımı sorularımla ağlatmışım da haberim yokmuş.

……

Anadolu kadını çok çile çekerdi o zamanlar

Dermansız hastalıklarla boğuşurlardı.

Anacığımda hastaydı.

Beni okutmak için çok savaşlar verdi.

Derdi ki “ Üniversiteyi kazandığını göreyim, öleyim “

“Öyle deme annem, sen ölme ben yerine öleyim anasız olmaz” demiştim

Aradan on iki veya on üç yıl geçmişti ki anacığımın hastalığı arttı, gözlerine sarı pamuk çökmüştü sanki..

Hiç unutmuyorum üniversite sınavına girdiğim gün sınav çıkışında uzaktan bana doğru gelişini gördüm.

Nefes almakta zorlanıyordu.

İki adım yürüyor durup nefes alıyordu

Yolda hasta sesiyle ;

“Loremı sen okuyasın, devletine-milletine bayrağına hizmet edesin, garip gurabanın yanında olasın.

Sen oku ki bizim ahali de kız çocuklarını okutsun.

Senin imtihanın zor olur ama yıkılmayasın,

Benim duam seninle olacak” demişti

Anacığımın duası geleceğe ışık gibiydi.

…..

Üniversite sınavını kazanmıştım.

Anacağım sevinçten tel dolabında ne varsa dağıtmıştı.

Bir kısım ahaliden ve babamdan üniversiteye gönderilmemem için çok baskı gördü anacığım

(Nedenini bir başka yazımda paylaşacağım. O zamanlar ki Kürt Coğrafya’sında kız çocuklarının okutulması aşılamayan tabuydu)

Pes etmedi, benim kızım okuyacak dedi

Anacığım kürtçe bilir, Türkçe konuşamaz ama az da olsa Türkçe anlardı.

Devletine bağlı yiğit bir Anadolu kadınıydı.

Türkçe bilmezdi ama fikirleri, düşünceleri devletimizin daim ve kaim olmasından yanaydı.

….

Ve Üniversiteyi kazanmıştım. Evden ve ahaliden sevinende, sevinmeyende olmuştu. Bunu hissedebiliyordum.

Sevincim kısa sürdü. Çünkü o sene annem vefat etti..

Çile başladı… 

Hem de çok çetin savaşlardı..

Annen varsa herşeyin varmış.

Yaslandığın dağınmış meğer annen.

Kolu kanadı kırılmış bir kuşa dönmüştüm.

Üniversiteyi terk edeyim diye çok engeller çıkaran oldu ahaliden.

Bütün engelleri Allah’ın izniyle,

yüreğimle tırnaklarım kanaya kanaya aştım

Hem okudum, hem ekonomik ihtiyacımı karşılamak için çalıştım.

Erkek çocukların okutulduğu, kız çocuklarının okutulmadığı bir devrin tabusunu yıkmıştım.

O devirde bir kız kurban edilmesi gerekiyordu,

O kurban da bendim.

……

27 Ağustos’ta vefat etti anacığım

Öldüğü gün sayısız ekmek arası helva dağıtıldı.

Anacığımın ruhuna dağıtılan ekmek arası helvadan yiyemedim.

Geçmedi boğazımdan.

Meğer ne zor bir acı lokmaymış…

Meğer ekmek arası helva kiminin rüyası, kiminin acısıymış…

Ma mahfi o zamanlar yas evine komşular-akrabalar-eş-dostun getirdiği yiyeceklerden de ahaliye bolca dağıtılırdı.

Allah getirenden de yiyenlerden de razı olsun. 

Sadece 27 Ağustos’ta değil her zaman anne-baba-kardeş ve ölmüş sevdiklerim için hayır-hasenat yapmayı kendime görev bilirim.

Ekmek arası helva dağıtmayıda ihmal etmem.Allah kabul ve haberdar etsin.

İşte ben ; çocuğuna ekmek arası helva alamadığı için ağlayan o çileli kürt ananın kızıyım.

Anacığımın nasihatları ise aslında insanlık kitabının özü, benim de hayatımın satır başları oldu.

Ayaklarının altından öptüğüm ,

Cennetin Analarından olan canım Anam..!

Çok çileli de olsa, senin hayalini gerçekleştirdiğim için bizim oralarda artık kız çocukları okutuluyor.

Hani demiştin ya ;

“Bu mahalleye Doktor-Hemşire lâzım, Emniyet Müdürü-Avukat lâzım, Vali-Kaymakam lâzım, Öğretmen-Mühendis lâzım ..

Bu mahalleye Millet Vekili lâzım

Her meslekten adam lâzım.

Mahalleyi kalkındıran ülkesini kalkındırır lorim “ derdin

Bütün meslekler gerçekleşti annem.

Bir Vekilimiz kaldı o da eli kulağındadır…

O da olacak inşallah..

….

Ezcümle ..!

Anacığıma-babacığıma ve dahi ölmüş tüm anne- babalara Allah rahmet eylesin, mekanları cennet olsun.

…#Hazal