DOLAR

34,2334$% -0.04

EURO

37,4794% -0.45

STERLİN

44,7946£% -0.3

GRAM ALTIN

2.871,58%-0,52

ÇEYREK ALTIN

4.904,00%-0,66

TAM ALTIN

19.556,00%-0,65

ONS

2.608,91%-0,48

BİST100

9.132,30%0,97

a

Sâdikat (Sadıklar) yolu eğitmeni Klinik Psikolog Dr. Rashid Haake (Raşid İbrahim Haake) K.S.A., “Kaizen Felsefesi” uygulamasını günümüz yaşantısına uygun biçimde metotsal teknikleri bizlere aktarıyor.

İslam sancağını taşıma gibi mukaddes bir kazanıma nail olan evliyalar, manevi ve zahiri anlamdaki görevlerini layıkıyla yerine getirmiş ve o sancağı gelecek nesillere ulaştırmıştır. Bu vesileyle de, İslamın ve o şerefli sancağın yeni mihmandarları her dönemde zuhur etmiştir. Etmeye de devam edecektir. Allah’ın (C.C.) nuru kıyamete kadar sönmeyecektir. Öyle ki; yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim (Tevbe-119)’de Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır: ”Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve ‘SADIKLARLA‘ beraber olun.”

Bu anlamda: ”Günümüz dünyasında özellikle de batı (AVRUPA) ülkelerinde İslamın sancağını dalgalandırmaya kendini adayan bir Allah dostunu ve metotlarını tanıyalım.” SADIKLAR YOLU anlamına gelen ‘SADİKAT’ ismiyle yeni bir harita ve yeni bir usül başlatan, tamamen metotsal yöntem ve tekniksel uygulamalarla sürdürülen yepyeni bir tasavvuf yolunu açan, Dr. Rashid İbrahim Haake (K.S.A.)’nin Kaizen felsefesi ile ilgili konuya dair içsel yolculuk ile farkındalık oluşturuyor. İşte o makale haberimizde;

Klinik Psikolog Dr. Rashid Haake (K.S.A.): ”Kaizen Felsefesinin tekniksel metotlarının nasıl uygulandığını aktarmadan önce Kaizen’in ne şekilde ortaya çıktığını birlikte öğrenelim.”

Kaizen nasıl ortaya çıktı ve ne şekilde uygulandı?

Dr. Rashid İbrahim Haake (K.S.A.): Hiroşima’ya yönelik atılan Atom bombası nedeniyle Japonya’da hayatın, tamamen durmuş olduğu Dünya genelindeki toplumca da bilinir; tarih kaynaklarında da yazılmaktadır. O sebeple Japonya’nın, ekonomisi başta olmak üzere, tüm faaliyet alanları ve yaşamsal faktörleri ciddi boyutta sarsılmış neredeyse hayat durma noktasına gelmiştir. Bu nedenlede Japon bilim insanları ve ilim adamları bir araya gelerek, kriz odalarında acil eylem planları yapmak için tüm gayretiyle çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar nezdinde bir öneri/fikir oraya çıkar ve o fikir de hemen hayata geçirilmesi için siyasi/bürokrasi yöneticiler tarafından onaylanır ve olağanüstü çalışmalar başlar.

Peki, nedir o öneri/fikir?

Klinik Psikolog Dr. Rashid Haake (K.S.A.): Japon bilim ve ilim adamlarının bir araya gelerek, kriz odalarında acil eylem planları yapılırken ortaya atılan önemli bir fikri, araştırmak ve geliştirmek için alınan karardaki detaylar şöyledir;

Seferberlik ile bir ‘heyet’ kurulması önerisi

Bir bilim insanı, acil seferberlik ile bir heyet/konseyin kurulması önerisinde bulunur. Kurulacak heyetin içinde; Japonya’da bilinirliği yüksek mühendis, ekonomist, hekim, hukukçu ve kanaat önderleri başta olmak üzere başkaca birçok alanında uzman ve profesör kişilerin bir araya getirilmesini önerir. Bu heyet hemen kurulur ve konsey heyetindeki alanında uzman ve profesör kişiler göreve getirilir. Heyet üyeleri uzmanların her birine ayrı ayrı ülkeleri ziyaret edip alınan kararlara dair çalışmalar yapması için talimat verilir. Bu hareket/hizmet Japonya’da resmi ve nitelikli bir vatani görev olarak adlandırılır. Öyle ki; uzmanların bu mukaddes görevi yerine getirmek için önce vatani görevine dair yemin programı düzenlenir. Hatta aynı kişilere maddi manevi tüm imkanlar seferber edilir. Nihayetinde göreve başlayan heyet üyesi uzmanlar derhal görevlendirdiği ülkelere gitmek için yollara düşer. Her biri başkaca bölgedeki ülkeleri ziyaret eder. Gidilen ülke yöneticileri de milletlerarası ve bürokratik görüşmelerle yaşanan bu vahim durumdan haberdar edildikleri için üyeleri üst düzeyde bir karşılamayla kendilerine ilgili çalışmalarda gönüllü olarak eşlik edilir. Her bir üye olağanüstü bir mücadeleyle söz konusu tüm çalışmalarını tamamlar ve ülkesine vakit kaybetmeden derhal geri döner. 

Bilim insanı heyet üyeleri ülkeye eli boş döner

Ancak ortada bir olumsuz durum vardır! Çünkü tüm çalışmacı heyet üyeleri her ne kadar kendi alanında dünyanın önde gelen bilim insanları olsa da ülkesine eli boş döner. Çünkü ülkeleri Japonya kan dondurucu bir vaziyettedir. Ümidin dahi ümitsizliğe düçar olduğu ve çaresizliğin ülkenin taşına toprağına sirayet ettiği bir zaman dilimi yaşanmaktadır.

Dolayısıyla ülkesini kalkındıracak ve eski haline döndürecek bir yöntem, uygulama veya tekniksel bir metod geliştiremezler. Tam ümitler bitmişken Dünyanın çeşitli coğrafyalarındaki ülkeler arasında müslüman bir ülkeye gönderilerek görevlendirilen bir heyet üyesi, ülkesi Japonya’ya döner ve ülkeyi tekrar kalkındıracak bir şey bulduğunu aktarır. Heyette bulunanlar pür’dikkat bu uzmanı dinlemeye başlar. Alanında uzman heyet üyesinin anlattıklarıyla herkes şaşkına döner, hatta öyle ki; Japonya’nın eskisinden bile daha yaşanabilir ve huzur içinde sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürülebilir olabileceğinin bilgisini öğrenirler.

Önemli bir çıkış yolunun bulunduğunu ve bu çıkış yoluna dair bir buluşunun olduğunu söylese de bunun derinlemesine bir şekilde geliştirilmesi gerektiğini vurgular. Bu durum karşısında ülkesindeki siyasi ve bürokrasi yöneticilerinden acilen yardım ister. Bu yardım beklentisine ilişkin, Japonya’nın içinde bulunduğu vahim durumdan çıkma koşullarının tükenmesi karşısında uzmanın isteği karşılık bulur. Böylece Japonya’nın üst düzey tüm yetkilileri, müslüman ülkede çalışmalar yaparak ülkesine geri dönen o heyet üyesinin yardımcılığına  görevlendirirler. 

Müslüman ülkeye tekrar gidilir!

Acil eylem planı çerçevesinde ve ülkece alınan seferberlik kararı kapsamında görevlendirilen alanındaki uzman kişiler (Heyet üyeleri) o müslüman ülkeye gitmek üzere yola çıkarlar. Neticede Japonya devletinin seferberliği kapsamında müslüman ülkeye tekrar giriş yaparlar. Müslüman ülkenin de tüm yöneticileri ve bölge halkı inanılmaz bir misafirperverlik örneği göstererek heyet üyelerinin  emrinde adeta amade olurlar. Nihayetinde heyet üyeleri müslüman ülkenin yöneticileri ve halkının gayretli destekleriyle yürütülen çalışmalarda olumlu sonuç elde edilir ve o buluş ile alakalı tüm araştırma ve geliştirmeler, beklenti üzerinde iyi yönde sonuçlanır. Heyet üyelerini havaalanındaki veda töreniyle uğurlayan müslüman ülkenin yöneticilerine, Japon heyeti teşekkür ederek şükranlarını sunar ve ülkeden ayrılır. 

Binlerce ölü ve yaralısı olan halk, heyeti dört gözle bekler:

İkinci dünya savaşının son aşamasında 6- Ağustos-1945’de (63 yıl önce) saat 08:15′ de ABD Uranyum-235 tipi 20KT. olan ve ”Little Boy” (Küçük Oğlan) adını verdikleri bombayı Hiroşima‘da kullanmıştır. Birkaç dakika içinde şehrin yarısı kaybolmuştur. 60 ile 70 bin kişi ölmüş, 140 bin kişi yaralanmış ve evsiz kalmıştır. Binlerce ölü yüzbinlerce yaralısı olan halk, bu heyeti dört gözle çaresizce beklemektedir. Japonya’ya dönen heyet üyelerini aynı heyecanla ve büyük merakla bekleyen üst düzey yetkililer ve Japon halkı heyecanla karşılar. Çünkü tüm dünyanın ve özellikle seferberlikle olağanüstü hal ile yas ilan edilen Japonya halkının gözü, çaresizliğine deva olacak çözüm için  heyetin yapacağı açıklamadaydı. Heyet üyeleri peki ne buldu, nasıl bir buluşa imza attı ve buluşa dair araştırmalarda hangi bulgular elde edildi?..

‘KILIF İÇİNDE KALIN BİR KİTAP!’

Müslüman ülkeye giden ilk heyet üyesi tarafından müslüman ülkede keşfedilen ve mutlak araştırılması gerekliliğinin altını çizerek vurgulayan uzman, müslümanların özenle işlenmiş nakışlardan yapılmış kılıflar içerisinde bir kitap olduğunu görür. O müslüman ülkede bulunan tüm vatandaşların da o kılıftaki kitaba inanılmaz derecede saygı gösterdiğini gözlemler. Hatta öyle ki; o kılıftaki kitap ile alakalı ”bunu nasıl keşfettin?” diye soranlara, ‘Arayış ve çalışmalarım nedeniyle hangi eve veya hangi iş yerine girdiysem duvarda yüksek bir yerde çiviyle asılı olan ve özenle korunan bir şey olduğunu farkettim’ diye cevap verir. Şaşkınlık içinde kalan Japon halkının; ”Peki, neydi o farkettiğin yüksekte ve duvarda asılı olan şey?” sorusuna heyet üyesi şöyle cevap verir: ‘KILIF İÇİNDE ADI KUR’AN OLAN KALIN BİR KİTAP’.

Nakıştan işlemeli kılıflar içindeki  kitap!

O heyet üyesi şaşkınlık ve hayretler içerisinde yaşadığı bu durumu halkına ve halkının ileri gelenlerine aktarmaya şöyle devam eder: ”Her ne kadar araştırmalarımda kendimi başkaca şeylere adapte etmeye çalışsam da, gözüm hep o duvarda ve yüksek bir yere asılmış o kılıfa gidiyordu. Kendimi o kılıfın içindeki kitabı alıp okumam gerektiği düşüncesinden bir türlü alıkoyamıyordum. Kılıf öyle korunuyordu ki, korkudan bunun içindeki kitapta ne yazdığını ve kitabın yazarının da kim olduğunu sorma cesaretini dahi kendimde bulamıyordum. Kılıflar öyle özenle korunuyordu ki, Kadınlar kılıfları nakışlarla, boncuklarla işleyerek süslemişlerdi. Erkekler de odalarındaki en güzel köşesindeki yüksek bir yerine onu çivilemişlerdi…

O kılıftaki kitabı istemeye çok korktum!

O kılıflardaki Kur’an isimli kitaba müslümanlarda asla dokunmuyor ve asla okumuyorlardı. Sadece o kitabı çok büyük bir saygı ile akılalmaz bir şeklide özenle koruyorlardı. Bu nedenle o kılıflardaki kitabı istemeye, dokunmaya ben de çok korktum. Çünkü, bizler müslümanları hep kötü anlamdaki eylemleri ile öğrendik ve öyle tanıdık. Müslümanlar kafa keser, müslümanlar masum insanları infaz eder gibi şeyler duyardık… Bu nedenle başımıza bir şey gelir ve ülkemizin düştüğü durumdan çıkabilme yöntemlerini araştırma konusundaki aldığımız vatani görevimizi yerine getiremeyiz endişesiyle ülkeme geri dönüp bu konu (Kılıftaki kitabı okuyarak araştırma) ile ilgili yardım istemek zorunda kaldım…

Yanılmış ve utanç içindeyim! Müslümanlardan özür dilerim

Ülkemin bana inanıp güvenmesiyle birlikte yardım ve destek amaçlı yanıma verilen diğer heyet üyeleri uzmanlarla birlikte uluslararası düzeydeki bürokrasi iş birliği desteğiyle o müslüman ülkeye tekrar geri döndük. Ülkeye girer girmez önümüze gelen ilk eve girdik. Girdiğimiz evdeki ev halkı bize öyle iyi, öyle güzel davrandı ki; ülkemden yardıma gelen diğer heyet üyelerine karşı yalancı çıkıyordum. Tüm ön yargılarımız alt üst oldu ve olağanüstü bir misafirperverlik ile bizlere yardım eden o müslüman ülkenin vatandaşları karşısında çok utandım. Zaten kendilerinden tüm düşüncelerim nedeniyle de özür diledim. Yanılmış ve utanç içindeyim! Müslümanlardan özür dilerim

Kılıftaki kitaba ilk dokunuşum!

Müslüman ülkenin ileri gelenleri ile birlikte kendi ülkemin de heyet üyelerinin yanımda bulunmasına güvenerek, cesaretle içinde kitap olan ve yüksekte bir yere çivilenmiş duvardaki kılıfı istedim. Bu talebimizi sevinerek karşılayan müslüman o ev halkı o kılıfı duvardan indirerek içindeki kitabı bize verecekti ki, abdest almam gerektiğini ve bu abdest denilen uygulamayı yerine getirmezsem o kitaba dokunamayacağımı vurguladı. Abdestin ne olduğunu sorduğumda bana öğretebileceklerini söyleyerek beni lavabosu olan bir yere götürdüler. Önce ellerimi, ağzımı, burnumu ve yüzüm başta olmak üzere kollarımı ve ayaklarıma kadar yıkamak zorunda kaldım. Bu uygulamayı mecburen diğer heyet üyesi yardımcılarım da yaptı. Çok şaşkındık, bir kitap için bunca zor şeyleri yapmak bize çok ilginç gelmişti. 

Müslümanların tanrısının melek ile gönderdiği kitap

Nihayetinde kılıfı açabildik ve içinden çıkan kitaba dokunabildik. Hissiyatım bambaşkaydı. Güzel bir koku geldi burnumuza, o koku gül kokusuydu. Şaşkınlığımız dahada artmıştı. Çünkü o gül kokusunu sadece ben değil diğer arkadaşlarım da hissetmişti. Arapça yazılı olan bu kitapta yazılan şeylerin ayet olduğunu ve müslümanların tanrısı tarafından dünyadaki yaşayan peygamberlerine Cebrail ismindeki bir melek aracılığıyla indirdiğini öğrendik. Kur’an-ı Kerim isimli kitaba dokunmak bizi daha da şaşırttı. Hayretler içerisinde önce baka kaldık.

Artık o mucizeye ulaştık!

Artık, Kur’an’ı alıp diğer heyet üyeleriyle birlikte içinde yazılanları araştırmaya başladık. Bir çare üretmemiz gerekiyordu. Başkada bir şansımız ve çaremiz de yoktu. Ülkece beklediğimiz o mucizenin artık bu kitabın içinde yazılı olduğuna kanaat getirmiştik. Bu inancın bizde nasıl vuku bulduğunu da hiçbir zaman anlayamadık. Kur’an-ı Kerim ismi verilen o kitap toplamda 604 sayfadan oluşmaktaydı. Zamanımız daralıyordu. Fakat kitabı okuyarak bitirmek saatler ve hatta günler alacağından, heyetteki diğer bilim ve ilim insanları arasında görev dağılımı yaptık. Derenlemesine ve detaylıca inceleme ve araştırma yapabilmek için kitabın sayfa sayılarını bölerek aramızda paylaştık. Görevimize böylece başladık. Nihayetinde titizlilikle ve özenle yürüttüğümüz çalışmamızı bitirdik. Hepimiz çok sevinçli ve yüzümüz gülüyordu. Artık o mucizeye ulaşmıştık.

O buluş ‘KAİZEN’, yani ‘SABIR’DI!

Büyük bir mutlulukla ülkemize geri dönme kararı aldık. Artık çareyi bulmuş ve o mucize ulaşmıştık. Ülkemize döndüğümüzde ise diğer heyet üyeleri ile birlikte buluşunuz o mucizeyi hemen kriz masasına yatırdık. İncelemelerimiz nezdindeki araştırmada ortaya çıkan o mucizeyi açıkladık. Mucizenin adı ”KAİZEN” yani Kur’an-ı Kerim isimli kitapta geçen şekliyle ”SABIR”dı. Müslümanların tanrısı olan Allah, 30 cüz ve her cüz’ün 20 sayfadan oluşan ve 600 sayfası bulunan Kur’an’daki 6236 ayet içinde tam olarak on beş âyette “SABIR” kelimesini dile getirerek önemle vurguluyor. Ayrıca 100’e yakın âyette de aynı kökten çeşitli isim ve fiillerle imada bulunarak müslümanlara tavsiyede bulunuyordu. Bu durum bizim için çok önemliydi ki; aradığımız mucize buydu. Fakat müslümanlar sabır kelimesini tamamen yanlış anlamışlardı. Çünkü müslümanlar, sabır’ı başlarına bir şey geldiğinde sakince önce oturarak beklemesi gerektiğini ve içinde bulunduğu durumun çözümüne dair kendisine ilahi bir yardım gönderileceğine inanıyorlardı. Bu inanç ve bu bekleyiş tamamen çok yanlıştı.

Aslında tanrıları, müslümanlardan Sabır ile kendilerini geliştirmesini istemiş

Sabır, müslümanların başına olumsuz anlamda bir şey geldiğinde oturup beklemesi ve o durumdan başarıyla çözüme gidecek yolda kendilerine ilahi bir yardım gönderileceği kanaati tamamen hakimdi. Bu inanç çok ama çok hatalıydı. Hatta öyle ki, müslümanlar kendi aralarında bu durumu bir deyimle şöyle sıfatlandırmış; “Sabreden derviş, muradına ermiş”. Oysa ki; Sabır yani bizdeki kelime karşılığı Kaizen, müslümanlara yönelik kendilerini geliştirme, hedeflerine odaklanma ve bu anlamdaki süreçte kararlı adımlarla yürüyebilmeyi başarma metodu uygulamasıydı. Müslümanlar kendilerine indirilen o kitap Kur’an’ı yüksek bir yere çivileyerek astıkları ve duvardan indirip okumadıkları için bu ve buna benzer başkaca uygulamalarıda yaşamlarına fayda vermediği için tanrıları olan Allah’ın kendilerine yönelik aslında ne demek istediğini idrak edememişlerdi. Parmakla sayılacak kadar anlayanlar olsada, genel anlamda o kitap (Kur’an-ı Kerim) layıkıyla ve tam anlamıyla anlaşılmamıştı.

Kaizen ile başardık!

Bizler de ülkece ilan edilen seferberlik ile milletçe bu yöntemsel uygulamayı denemeye karar verdik ve bu sayede amaç ve hedefimize ulaştık. Bu kapsamda: Mühendis, ekonomist, hekim, hukukçu ve kanaat önderleri başta olmak üzere başkaca birçok alanında uzman ve profesör kişilerin bir araya geldiği heyet üyeleri ile birlikte bu uygulamayı hayata geçirdik.

Müslümanların tanrısına Kaizen için şükranlar!

Sürdürülebilir bağlamda da;  ekonomi, eğitim, sağlık gibi önemli mecralar başta olmak üzere bu uygulamayı her alana entegreledik. Nihayetinde ülkemizi içinde bulunduğu vahim durumundan kurtarıp bugünkü hale gelmesini sağladık. Biz Japon halkı olarak bunu başardık. Müslümanların tanrısına, Sabır yani Kaizen için şükranlarımızı sunarız.

KAİZEN NEDİR VE NASIL UYGULANIR?

Literatürde KAI,DEĞİŞİM‘ manasını taşırken, ZEN de ‘İYİ OLMAK‘ anlamına gelir. Kaizen aynı zamanda bir “Felsefe” olarak da nitelendirilir. Kaizen felsefesi, kısaca; niyet, hedef ve bu ikisinin arasında emin adımlarla  yürüme anlamını taşır. Japonca’da Kaizen, “küçük, artan, sürekli gelişme” anlamına gelir. Onu tercüme ettiğimizde “sürekli iyileştirme veya sürekli gelişme” anlamındadır.

Kaizen, hayatın her köşesinde kullanılabilecek bir metotsal uygulama

Klinik Psikolog Dr. Rashid Haake (Raşid İbrahim Haake) K.S.A., Hayatımızın hemen hemen her yerinde gördüğümüz iyileştirme ve geliştirme kavramları aslında ‘Kaizen’ olarak adlandırılan bir olgudur. Sürekli daha iyiye ulaşmayı hedefleyen bir iyileştirme tekniği olan Kaizen, hayatın her köşesinde kullanılabilecek bir metotsal uygulamadır. Bu felsefe, iş yaşamında, sosyal hayatta, evde, okulda, kurumda, işletmede kısacası hayatın her alanında uygulanabilir bir özelliğe sahiptir. Bu konu Kaizen, metotsal ve tekniksel anlamda üç (3) temel prensip üzerinde ele alınır.

Kaizen’in üç (3) ana prensipleri şöyledir:

  • 1- İYİ BİR NİYET
  • 2- SAĞLAM BİR HEDEF
  • 3-NİYET İLE HEDEF ARASINDAKİ SÜREÇTE BİLİNÇLİ VE KARARLI ADIMLARLA MUTLAK YÜRÜMEK

Klinik Psikolog Dr. Rashid Haake (K.S.A.): Kaizen Felsefesinin üç (3) ana prensipleri olan Niyet, Hedef ve Niyet ile Hedef arasındaki yolda emin adımlarla yürüme metodu üzerindeki tekniksel uygulamaların detaylarını şöyle açıklar; 

1-) İYİ BİR NİYET

İnsanlar, hayatın normal olağan akışına uygun olarak yaşamının her alana dair yapacağı her eylemde “niyet” etmelidir. Tıpkı, ibadetlerimizde yaptığımız gibi… Abdest almak üzereyken, namaza dururken ve dair başkaca farz veya nafile tüm ibadetlerimizde zaten niyet ederiz. Bu durum müslümanlara yönelik farz bir eylemdir. Niyetsiz abdest, niyetsiz namaz gibi farz ibadetlerin kabul olmadığına dair islam alemindeki alim ve ulemalar ortak görüştedir. Toplum arasında bile; ”her şeyin başı niyettir‘ deyimi ile aynı görüş dile getirilmektedir. Demekki niyet, çok önemli bir faktör olmakla beraber, yaşamsal döngümüzün içindeki yeri de büyüktür. Bu sayede, Kaizen felsefesinde de bu yöntem dikkate alınmış ve uygulamaların her aşamasında niyet, kullanılmıştır. Nasıl mı? Şöyleki;

Ameller, niyetlere göredir..

İslam aleminde, Niyet ile ilgili temel bir kural vardır. Bu kural: “Ameller, niyetlerle biçimlenir.” denklemidir. Bu denklemdeki iradeyse tamamen Hazreti Muhammed (S.A.V.)‘e aittir. Peygamber efendimiz; “Ameller, niyetlere göredir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır.” diyerek, bizlere bu iradenin önemini vurgulamıştır. Bu nedenle, insanlar arasında veya tüzel kişilerin yaşamına dair hayatın her alanındaki girişimlerin başında niyet gelmelidir. Bir yere girerken, çıkarken ve bir işe başlarken niyet etmesi gerektiği; bir projeye, bir hedefe, bir amaç ve gayeye ulaşmak istediğinde de mutlaka niyet etmelidir.

İradesini güçlü tutanlar niyetindeki hedefe ulaşır!

İyi bir niyet, her şeyin iyi anlamdaki doğru başlangıcıdır. Örneğin, kötü alışkanlıklarını  bırakmak isteyen bir insan öncelikle niyet etmelidir. Mesela; sigara gibi bir alışkanlığı olan biri gerek sağlığına gereksede çevresine verdiği rahatsızlığına son vermek için, “Niyet ettim kötü alışkanlığı bırakmaya…” diye niyet etmesi, sigarayı bırakabilmesi için doğru bir yola girmiş olur. Geriye kalan tek şey artık kişinin iradesidir. İradesini güçlü tutan biri niyetindeki hedefe mutlak ulaşır. O sebepledir ki; niyet etmeyi hayatımızın ana merkezine koyarak yapacağımız veya hedeflediğimiz her şeyde niyet etmeliyiz. Hedefimize ulaşmanın ilk yolu iyi bir niyetten geçer. Niyet eden insanlar her zaman başarıya ulaşırlar.

2-) SAĞLAM BİR HEDEF

Kişisel hedefler, yakın veya uzak gelecekte kendinin daha iyi bir versiyonuna sahip olmak için belirlediğin hedeflerdir. Bu hedefler, kişisel gelişime yönelik faaliyetleri ve planları içerir. Kişisel hedeflere örnekler: Ayda bir kitap oku, yaşam boyu öğrenmeye devam et.

İyi bir niyetle, menzile gidecek yola çıkarken mutlaka bir hedef belirlemeliyiz. Hedefi belirlerken de, etkenlere sarılmalıyız. İstişare edebileceğimiz, tecrübelerinden yararlanabileceğimiz ve bize doğru yolu tarif edebilecek kişilerin desteğine ihtiyacımız vardır. Nitekim Allah (C.C.) hazretleri İsra süresinin 80’nci ayette konumuza dair şöyle ışık tutmaktadır;

“Ve De ki, Rabbim! Girilecek yere sadık (sıdkın) olarak girmemi, çıkılacak yerden de sadık (sıdkın) olarak çıkmamı sağla, bana tarafından “YARDIMCI SULTAN” ver!”

Kısacası; bir insan veya topluluk, bireysel veya toplumsal manada bir meseleye ilişkin iyileştirici anlamında çözüm bulmak isterse eğer, İsra suresinin 80’nci ayetinde anlatıldığı gibi istişare edebilecek, tecrübelerinden yararlanabilecek ve bize hedefimize ulaşabilecek yolu doğru bir biçimde tarif edebilecek kişilerle hareket etmemiz gerekir. Bu sayede hedefi belirlemede ve o hedefe  ulaşmakta destekleyici güçlerlerin yardımı ile hedefe ulaşmayı başaracağız.

Kişisel Hedefler Nasıl Belirlenir?

Eğer gerçek anlamda ulaşılabilir hedefler koymak istiyorsanız ilk olarak Kişisel hedef nasıl belirlenir? sorusuna cevap bulmanız gerektiğini bilmelisiniz. Herhangi bir şeyin bir hedef olabilmesi için sadece istiyorum demeniz yetmez. Hedef belirleme, neyi başarmak ya da hangi alanda ilerlemek istediğinizi düşünerek ve planlayarak başlayan ve bu hedefi başarmak için sıkı bir çalışmaya içerisine girmeyi gerektiren bir süreç olarak tanımlanabilir. Sadece istiyorum dediğinizde herhangi bir yöntem ya da planlama yokken, üzerinde düşünerek belirlediğiniz bir hedefte, planlanmış adımlara bağlı ölçülebilir bir ilerleme gibi temel bir fark vardır. Bu adımların farkında olmak kendiniz için ulaşılabilir hedefler belirlemenizi sağlayacaktır.

Unutmayın ki başarılı olmuş her insanın hedefleri vardır. Kendileri için ne istediklerini gerçek anlamda bilirler. Hedeflerine ulaşmak için her gün çaba içerisindedirler. Aslında kişisel hedef belirleme konusundan bahsederken bu hedefler her zaman çok büyük hedefler olmak ya da çok uzun zamanlara yayılmak zorunda da değildir. Hedefler kişiye göre değişir ve aslında esnektir. Bir tatil planlaması yapmak gibi kısa vadeli bir hedef ya da bir ev almak gibi daha uzun vadeli bir hedef de olabilir. 

Hedefinizi Olumlu Sözlerle İfade Edin

İnsanlar çoğu zaman ne istediklerine değil ne istemediklerine odaklanıyor. Dolayısıyla “kodlamayı” yanlış yaptıkları için de genellikle “istemiyorum” dedikleri şeyleri yaşıyorlar. Örneğin maddi olarak daha rahat bir duruma ulaşabilmek için hedefinizi Maddi sıkıntı yaşamak istemiyorum şeklinde ifade etmek yerine Maddi olarak daha rahat olmak istiyorum şeklinde ifade edebilirsiniz. Hatta daha da ileriye götürerek ölçülebilir bir hedef belirleyebilirsiniz. Ölçülebilir bir hedefi olumlu ifade etmek konusuna da bir örnek vermek gerekirse Ayda 20 binin altında para kazanmak istemiyorum değil de, Aylık 20 binin üzerinde para kazanmak istiyorumşeklinde söylemek daha doğru olacaktır.

Klinik Psikolog Dr. Rashid Haake (Raşid İbrahim Haake) K.S.A., 7 (yedi) maddeli bir hatırlatma yaparak; farkındalık adına bilinçlilik halini istemiştir.

İşte o maddeler;

1. Geleneksel sabit fikirlerden uzaklaşmak
2. Neden yapılmadığını değil, nasıl yapılacağını düşünmek
3. Mazeretlere bırakıp mevcut yöntemleri sorgulamak
4. Kısa vadede mükemmelliği hedeflemek
5. Bir hata yaparsanız hemen düzeltilmesini sağlamak
6. Bilgeliği paraya değil bir problemin çözümüne yatırmak
7. Bir kişinin bilgisinden ziyade fazlaca kişinin tecrübesini istemek

Kendimize Hedef Belirleme Sorularını Soralım!

Hedeflerinizi belirleme konusunda kararsız insanlardan biriyseniz ilk adım için kendinize doğru soruları sorarak başlayabilirsiniz.

Hedef belirleme soruları dört temel sorudan oluşur.

Ne İstiyorum?

Hayatınızın en çok hangi yönünü değiştirmek istediğinizi cevaplayın. “Ne istiyorum?”

Neden İstiyorum?

Bu değişikliği yapmak istemenizdeki nedenleri bulun. “Neden istiyorum?”

Nasıl Hissedeceğim?

Bu hedefe ulaşmanı size kendinizi nasıl hissettireceğini bulun. “Nasıl hissedeceğim?”

Hangi Yolları Kullanmalıyım?

Hedeflediğiniz noktaya hangi yollardan ulaşabileceğinizi düşünün. “Hedefime hangi yollardan ulaşabilirim?”

Bu dört sorudaki cevaplar üzerinde düşünüp bir eylem planı oluşturduğunuz zaman hedeflerinizi gerçekleştirmek için en önemli ilk adımı da atmış olursunuz.

3-) NİYET İLE HEDEF ARASINDAKİ SÜREÇTE EMİN/BİLİNÇLİ VE KARARLI ADIMLARLA YÜRÜMEK

Klinik Psikolog Dr. Rashid Haake (Raşid İbrahim Haake) K.S.A., Kaizen için problemlerin önemi çok büyüktür. Çünkü problemin olmadığı yerde gelişim olmaz. Hem mevcut durumu koruma hem de gelişmenin hedeflendiği Kaizen felsefesi hayatımızın vazgeçilmez bir ilkesi olmaktadır. Gündelik hayatımızda birçok problemle karşılaşırız. Bu gibi durumlarda her şeyi tartışmaya açmalı ve iyileştirme yapmak için çözümler aramalıyız. Hayatımızda karşılaşabileceğimiz bir probleme Kaizen felsefesi ile yaklaşarak bir çözüm getirelim.

Niyet ile Hedef arasında bilinçli ve kararlı adımlarla yürümek

Kaizen felsefesinin son aşaması: “Niyet ile Hedef arasındaki yolda kendinden emin, bilinçli ve kararlı adımlarla yürümektir.” Meseleye farkındalık ile izahat getirmek için konuyu derinleştirmek gerekir. Şöyle ki;

Niyetle başlayan tüm hedefler; Bir ay boyunca hiç ara vermeden mesai yaparak çalışan emekçi bir işçinin ay sonunda hakettiği maaşına kavuşması gibidir. Niyet ile hedef arasındaki yolda yürüyerek hedefe ulaşmak, maaşına kavuşan işçinin sevinci ile aynı kazanımdadır. İnsan önce bilinçli yani, kendinden emin olması gerekir ki; sonuca odaklanmış bir kararlılık ile yoluna devam edebilsin.

-İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder / bir de azmetti mi?

Konumuza dair Necm suresinin 39, 40 ve 41. ayetinde Hazreti Allah CC. bize şöyle ışık tutar; “İnsan ancak çabasının (çalışma) sonucunu elde eder. Ve çabasının (çalışmasının) karşılığı ileride mutlaka görülecektir. Sonra kendisine gayretlerin (Emek) karşılığı tastamam verilecektir.”

Bir diğer ayeti kerimede Allah CC.; “Bir de azmettin mi, Allah’a (O’nun desteğine) güvenip dayan. Allah kendine güvenip dayananları sever.” müjdesini aktarıyor. (Âl-i İmrân 3/159)

-Az da olsa devamlı olanıdır.

Mevlamız, aktarılan bu ayetlerde; niyet ve hedef arasındaki yolda emin ve kararlı adımlarımız ve mücadelemiz nezdindeki çalışmalarımızın mükâfatını gerek bu dünyada gereksede ebedi olan öteki dünyada bize vereceğini söylüyor. O sebeple insan niyeti ile hedefi arasındaki süreçte bilinçli ve kararlı adımlarla mutlak bir sürdürebilir mücadele vermelidir. Nitekim peygamber efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (SAV.) bu durumla ilgili bizi şöyle müjdeler;

Hz. Âişe’den rivayet ediliyor: “Resulullah (SAV.)‘A, ‘Allah katında amellerin en güzeli hangisidir?’ diye soruldu. Resûlullah (SAV.), “Az da olsa devamlı olanıdır.” buyurdu. Hadiste müjdelenen, Mevlamızın nazarında ki en muteber olan imtihan/mücadele; azim, kararlılık ve devamlılık olduğunu anlayabiliyoruz.

Dr. Rashid Haake (Raşid İbrahim Haake) K.S.A. böylece bu makamı (Kaizen felsefesi) metotsal uygulamalar üzerinden sevenleri/ihvanının hayatına entegre edebilmesi için farkındalık ile bilinçlilik haline ulaşmalarını istemiştir.

Sadikat (Sadıklar) yolu kurucusu Dr. Rashid Haake (Raşid İbrahim Haake) K.S.A. Kimdir?

RÂSHİD HAAKE (Dr. Râşid İbrahim Haake) K.S.A. KİMDİR?

0 0 0 0 0 0
YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Kars Valisi Ziya Polat, otel yangınında yaralananları ziyaret etti

HIZLI YORUM YAP

0 0 0 0 0 0