BAKLAVA!

İnsanın canı çeker de bir dilim baklava da mı yiyemez olur. Yazıma böyle başlıkla ve girişle başlamam sizi kızdırmasın konu enflasyon aslında; biliyorum simit, çay dahi bizim için lüks olmuşken, tencereler kıtkanat kaynıyorken neden derdimiz baklava olsun ki diyeceksiniz.
Geçenlerde oturduğum bir mekanda kendime sadece bir dilim fıstıklı baklava söyledim. Görüntüsü kendisinden şık olan bir tabakla gelen baklavanın fıstığı ve tereyağı burnuma mis gibi koktu. Çatal ve bıçakla küçük dilimler halinde kestiğim baklavayı yavaş yavaş, tadını çıkararak yedim. Peki böyle bir baklavanın fiyatı neydi? Duyunca şaşırdım mı hayır, artık beni hiçbir şeyin fiyatı şaşırtmıyor ve çileden çıkartmıyor çünkü zengin de olmadım tabii ama duruma alıştım. Baklava 33 tl.idi üstelik bu şimdiki fiyatıydı sonra bu fiyat hep artacaktı.
Son dönemlerde enflasyonun artması ve artmaya devam etmesi birçok kişinin alım gücünü zayıflattı. 4 kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı ( açlık sınırı ) 15.048 tl, gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamaları için haneye girmesi gereken toplam gelir tutarı (yoksulluk sınırı) ise; 49.019 tl. Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 19.630 tl’ye ulaştı. Tabii bu 2024 verileri. İşçi, memur, öğrenci, ev hanımı, emekli hemen herkes paramızın enflasyon karşısında erimesinden şikayetçi. İnsanlar bu hayatta her şeyden mahrum olmaya başladıklarını, yaşamlarını idame ettiremediklerini dile getiriyorlar. Yüksek enflasyon sorununun çözülmesini istiyorlar. Orantısız artan fiyatlar herkesi çileden çıkardı. Enflasyonun bu durumundan etkilenen, karnını doyuracak miktarları denkleştirmeye çalışan, hesap yapmayı öğrenen hemen herkes, artık birer ekonomist oldu. Hayattaki bu mahrumiyet, imkanlardan yoksun olma hali ne zamana kadar sürer bilinmez ama pişireceğimiz yemeğin sebzelerini dahi tane hesabıyla alıyor olmamız hiç hayra alamet değil. Dört mevsimi yaşayan, verimli toprakları olan ülkemizde tarım alanlarımızı ekip biçmeli, çiftçimizi destekleyerek üretimimizi artırmalıyız o zaman sebze, meyvelerimizi ucuza alabiliriz. Sonra üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde neden hala her eve balık giremiyor? Bolluk, bereket devri nerede kaldı? Bu yoksunluk, yoksulluk halimiz neden? Eskiden sadece bir evde babalar çalışır eşine ve çocuklarına bakardı. Çocuk sayısı da fazlaydı. Şimdi aile fertlerininin hepsi de çalışsa yine geçinmek zor oluyor. Çoğu insanın kendisine ait evi bile yok. Kiralar çok arttı ve geçinmek daha sıkıntılı oldu.
Peki enflasyon nedir? Enflasyonun önü alınamaz mı? Enflasyon; günlük hayatta çokça kullandığımız mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması demektir ancak mal ve hizmetlerin fiyatları zaman içinde artabilir de azalabilir de ama maalesef ülkemizde mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması söz konusu. Orantısız şekilde artan fiyatlar, bireyleri ve firmaları olumsuz etkiliyor. Üretim yapmak, artık yatırımcı için maliyetli bir iş olduğundan üretim yapılamıyor. Kısıtlı olan ürünlerin fiyatları da günbegün artıyor. Bunun önüne geçmek için de kimsenin elinden bir şey gelmiyor.Keşke her birimizin gözünde ekonomimizi düzeltebilecek olağanüstü güçler olsa, mesela gözlerimizden gelen bir ışın ile ekonomik sorunları çözebilseydik. Toplumda geliri yüksek, iyi şartlarda yaşayan insanlar yok mu var tabii ki onlar da kemer sıktıklarını söylüyorlar. ( Mesela pırlantaları ufalmış) Eskiden insanlar arasındaki gelir dağılımı dengesi bu denli bozuk değildi. Zengin, fakir arasındaki gelir farkı bu kadar büyük olmamıştı. Artık orta gelirli diye bir kavram yok. Sosyal medyada gördüğümüz ihtişamlı hayatlar gelir dağılımındaki eşitsizliği gözler önüne seriyor. Gençler üretmeden, emek harcamadan nasıl böyle bir hayata sahip olacaklarının hesabını yapmaya başladı.Yoksunluk ve yoksulluk herkesi mutsuz ediyor öyleki bizim de insanlar için tek yapabileceğimiz şey onların akıl sağlıklarını korumalarını dilemek. Umalım ülkemizde istihdam ve kalkınma sağlansın, insanların refah düzeyi artsın.