Senegal'deki Köle Evi, köle ticaretinin acı izlerini taşıyor
GOREE (AA) - FATMA ESMA ARSLAN ÖZDEL - Senegal'de sömürge döneminde Afrikalıların kölelik sürgününe tanıklık eden Goree Adası, insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden birinin sembolü olarak varlığını sürdürüyor.
Yüzyıllar boyunca Batılı sömürgeciler tarafından yurtlarından koparılan Afrikalılar, bugün Haiti ile Dominik Cumhuriyeti arasında kalan Santo Domingo adasında 1791'de Fransız sömürge yönetimine karşı ayaklandı.
Beş yıl süren mücadelenin ardından kurulan Haiti, köleliği resmen kaldıran ilk devlet oldu.
UNESCO, bu tarihi dönüm noktasını anmak için 1998'de 23 Ağustos'u "Uluslararası Köle Ticaretinin Anılması ve Köleliğin Kaldırılması Günü" ilan etti. İlk anma töreni Haiti'de, sonraki yıl ise Senegal’in Goree Adası'nda düzenlendi.
Senegal'in başkenti Dakar açıklarında yer alan ada, 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar milyonlarca Afrikalının Amerika kıtasına zorla gönderildiği Atlantik köle ticaretinin sembol noktalarından biri olarak öne çıkıyor.
1978’de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne alınan ada, köleliğin insanlık tarihindeki izlerini unutturmamak amacıyla koruma altında bulunuyor.
- Köle ticaretinin önemli sevkiyat noktası
1776'da Fransızlar tarafından inşa edilen Köle Evi, Atlantik ötesi köle ticaretinde bir toplama ve sevkiyat merkezi olarak kullanıldı.
Batı Afrika'nın farklı bölgelerinden getirilen Afrikalılar burada zincirli halde günlerce tutuluyor, gemiler hazır olduğunda dışarı çıkarılıyor, sağlık ve güç kontrollerinden geçirilerek çalışmaya uygun bulunanlar Amerika’ya gönderiliyordu.
Çalışamayacak durumda olanlar ise ya yerel pazarlarda satılıyor ya da ölüme terk ediliyordu.
Üst katın Avrupalı tüccarlar tarafından konut ve idari alan olarak kullanılması, dönemin çelişkisini ortaya koyuyordu. Alt katta zincirlenmiş Afrikalılar hayatta kalma mücadelesi verirken, üst katta köle tüccarları yaşamlarını sürdürüyordu.
- Dönüşü olmayan kapı
İki katlı yapının alt katında, penceresiz ve rutubetli duvarların arasında Atlantik Okyanusu’na açılan dar bir kapı bulunuyor.
"Geri dönüşü olmayan kapı" olarak bilinen bu geçit, köleleştirilen Afrikalıların kıtalarında son kez ayak bastıkları nokta olması nedeniyle tarihin en sarsıcı sembollerinden biri kabul ediliyor.
Bugün dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçiler, kapının önünde sessizce durarak yüzlerce yıl önce yaşanan trajediyi anıyor.
Özellikle ABD'deki Afrika kökenliler için Köle Evi, atalarının yaşadığı acıları hatırlamanın ve onlarla manevi bağ kurmanın en güçlü mekanlarından biri olarak görülüyor.
Amerika, Karayipler ve Brezilya'dan gelen ziyaretçiler kapının önünde dua ediyor, gözyaşlarını tutamıyor ve burayı kendi kökenleriyle yüzleşmenin sembolik adresi olarak tanımlıyor.
Bu bağ, 1991'de Nelson Mandela’nın ve 2013'te dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın ziyaretleriyle dünya kamuoyunun gündemine taşındı.
Obama'nın ailesiyle birlikte kapının önünde sessizce durması, Afrika diasporasının atalarının yaşadığı acılarla kurduğu derin bağın simgesi olarak hafızalarda yer etti.
- "Afrika kökenli herkes burayı görmeli"
Köle Evi'ni ziyaret eden 25 yaşındaki ABD'li antropoloji öğrencisi Nick Miller, uzun zamandır adayı görmeyi planladığını belirterek, "Bir zamanlar atalarımın tutulduğu bu karanlık hücreleri görmek, doğdukları kıtaya son kez baktıkları kapıdan geçmek bana kendimi çok çaresiz hissettirdi. Afrika kökenli herkesin burayı görmesi ve atalarını yad etmesi gerekli." dedi.
Jamaika'dan gelen 45 yaşındaki Elliot Brown ise Köle Evi'ni anne babası ve çocuklarıyla ziyaret ettiğini anlatarak, "Annem hücreleri gezerken hüngür hüngür ağladı. Eminim kökeni ne olursa olsun buraya gelen herkes çok derinden bir öfke ve hüzün hissediyordur. Çocuklarımı bu hücrelerde zincirlenmiş halde hayal bile edemiyorum ama atalarım burada yaşanması imkansız acılara maruz kaldı." ifadelerini kullandı.