Fatih Çiçek: Evlenmek İçin Paraya İhtiyaç Yok

Evlenmek İçin Paraya İhtiyaç Yok.

Zaman zaman genç kardeşlerimizle yaptığımız sohbetlerde bu cümleyi sık sık kullanırım. Bunu hamasi bir söz olarak düşünenler olabilir lâkin başta kendi düğünüm olmak üzere onlarca örnek verebilirim ve bunların hepsi okuduğumuz, duyduğumuz hikayelerden ziyade canlı kanlı bugünün dünyasında yaşanan örneklerdir. Ayrıca "evlilikte keramet vardır" sözü evlilik sonrası tarafların birbirine bağlanması olarak kullanılır lâkin kerametler aslında daha düğün hazırlıkları sırasında görülmeye başlar. Allah için çıkılan yolda Nur suresi 33. ayet bizi karşılar. *"Evlenme imkânını bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar."* Bu ayet iffetini koruyarak bu yola çıkanların yarı yolda kalmayacaklarına bir senettir.

Ayrıca günümüz dünyasında sıkça görülen psikolojik ve depresif sorunların çözümü yine evlilikten geçiyor. Burada da Rabb'imizin, yarattığı kuluna bir kullanma kılavuzu gibi sunduğu Rum suresi 21. ayet bizi karşılıyor. *“Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”* Bu ayetin öncesinde çiftlerin şahsî tekâmülü önemlidir ki birbirlerine imtihan vesilesi olacak birçok kötü özelliklerini bitirmeliler. Bu şahsî özelliklerini iyi bir noktaya taşımış çiftler birbirlerinde sükûn bulacak ve toplumda önemli yerlerde ve önemli işlerde muvaffakiyet sağlamaları da çok kolaylaşacaktır. Üçüncüleri Allah(c.c.) olan çiftlerin başarısızlık ihtimali yok denecek kadar azdır lakin çiftlerde Hak(c.c.)'kın himayesini hak edecek durumda olmaları gerekmektedir. İşte bu son cümle aslında bugün yaşadığımız bütün sıkıntıların kaynağı niteliğindedir.

Türkiye'nin doğurganlığının bitip nüfusun yaşlanmak üzere olduğu herkesin malumu. Bunun için devlet nezdinde gösterilen gayret ise takdire şayan. Evliliği ve çocuk doğurmayı geciktiren, erteleyen hatta hiç düşündürmeyen nedenleri ortaya koyduğumuzda birçok kişi en önemli nedeni ekonomi ve para olarak söylüyor. Peki istatistik bilimi ne diyor? Kişilerin ekonomik refahı arttıkça evliliklerin ve çocuk doğumunun azaldığını çok net görüyoruz. Bunun tersi durumlarda ise evlilik ve doğum oranları yüksek seyrediyor. Bunun birçok nedeni belki yüzlerce sebebi var. Bu sebepleri bulmak ve çözüm sunmak için çalıştaylar, paneller, kongreler düzenleniyor. Lâkin meselenin özüne tekâmül eden bazı sebepleri konuşmak için modern dünyada kutsadığımız paradigmaların dışına çıkma cesareti göstermemiz gerekiyor. Modern dünyada kutsanan meseleleri içselleştirmiş insanlar ile bu sebeplere çözüm bulmak işi sadece zorlaştırır. Çünkü çözüm fıtratımızın kodlarında saklı. Bu sebeplerden başlıcalarını maddeler halinde sıralayıp açacağım.

*1-Bireycilik:* Birey hiçbir kolektif grubun mütemmim cüzü olmayı istemez.  Bu en alt seviyede aileden başlayarak ırk, cinsiyet, din v.b. tüm aidiyetleri reddeder. Popülist kültür bunu reddetmeyi ve birey olmayı öğütler. Kişinin kendisini gerek zaruri gerekse gönüllü olarak kısıtlayan her türlü olguya düşman eder. Bireyselcilik binlerce yılın tecrübesinin kolektif ürünü olan bilgiyi bile mantık dışı sığ sorgulama yöntemleri ile reddetmeyi marifet sayar. Yani zeminini ve derinliğini düşünmeden birey olarak kendi düşüncesini kutsal saydığı gibi, yine zeminini ve derinliğini düşünmeden mantığına aykırı gelen her düşünceyi mesnetsiz reddeder. Bireycilik diğergamlığı öldürür. Diğergamlığı ölen toplumlar zorlu yarışta birbirlerini yalnız bırakırlar. İşte bu toplumu tek tek çökerten şeydir.

*2- Maddecilik (Materyalizm):* Geçtiğimiz yüzyıl soyut bilimi kötülerken somut ve fiziki bilimleri kutsadı. Bilimsel başlığı altında sunulan ve her şeyi maddeye indirgeyen anlayış maddenin en küçük yapı taşında ki atomun kuarklarında çözümleyemediği meseleleri kendi sırtına yüklenir oldu. İşte gençlikte aynen böyle altından kalkamayacağı kadar ağır meseleleri maddesel boyutta ve bireyci anlayışla üzerine alıp çözmeye çalıştığında bu yükün altında kalıyor. "Bütün maddeler bir mana için" diyemediği, bunu aklına ve fikrine ihanet saydığı için aslında bunun altında eziliyor. Zira akıl öngörülemeyen gelecekten korkar ve böylelikle bir gelecek kaygısı endişesi başlar. Mana âleminde sana ve kaderine karışan kimsenin olmadığını düşündüğün an yarın kendi sorumluluğundan bile korkarsın. Kendisini kendine yük sayan kişiler nasıl bir aile sorumluluğuna yelken açabilir ki. Şahsen altından kalkamayacağını bile bile doğacak çocuğunun geleceğini doğmadan dert edinen ve anksiyete bozukluğu yaşayan yetişkinler nasıl büyük aileler kurabilirler.

*3- Konformistlik:* "Kimsenin sorumluluğuyla uğraşamam tek başıma yaşar giderim" diyen bir bekar ya da "çoluk çocuk derdiyle uğraşamam" diyen çocuksuz evli çiftleri düşünün. İnsanın kendine kurduğu konfor alanını bozması için önemli sebepleri olmalı. Bu konfor alanı geçmişte yok muydu ve bunu bozan büyüklerimizin mücbir ve önemli sebepleri nelerdi? Teknolojinin bu derece gelişmediği zamanlarda insan gücüne ihtiyaç fazlaydı. Yani aileye katılacak yeni bireyler konforu kısa vadede azaltsa da uzun vadede arttırıyordu. Bekarlık veya çocuksuzluk toplumda kabullenilmeyen yani bir nevî kişinin üzerinde toplum baskısı oluşturuyordu. Aslında ferasetli insanlardan oluşan kadîm topluluklar evlilik kurumunu dahi yürütemeyen veya bunu göze alamayan insanların çiğ olduklarını, (istisnalar kaideyi bozmaz) eğer çocuğu yok veya çocuk sayısı az ise kendisini yeteri kadar geliştirememiş bir anne ya da baba olarak hükmederlerdi. Bunun da detayına girdiğimizde her çocuk ebeveynine çok önemli şeyler öğrettiği gibi, hayata dair mücadele azmini ve becerisini arttıran bir unsura dönüşüyor. Yani kadîm kültürün baskısı bile insanı geliştirmek ve mücadele azmini arttırmak üzerine kurulu. Bugünün dünyasında mücadele azmi ve becerisi gelişmemiş kişilerin en küçük konuları mobbing sayarak kendilerine haklı bahaneler uydurması bunun günümüz dünyasında ki karşıt örneği olabilir. Yine geçmişte büyükanne ve büyükbabaların olduğu geniş ailelerde sadece tecrübeleri ile yol gösterici değil aynı zamanda genç çiftlerin gerek çocuk bakımında gerekse evin maddi sıkıntılarında yüklerini alan unsurlar olduğunu ve bugün tam anlamıyla bundan mahrum olduğumuzu görüyoruz. Siz de kadîm zamanlara dönüp baktığınızda bunun gibi çıkarabileceğiniz onlarca örnek bulursunuz.

Velhasılı toplumsal olarak değer verdiğimiz tanımlamalara dikkat etmeliyiz. Çünkü tanımladığımız ve bununla birlikte kanıksadığımız her şey bizi şekillendiriyor. İstikbalimizin köklerimizde olduğunu unutmayalım.
Selam ve Dua ile….