Fatih Altaylı’dan Şok Karar: İlk Duruşma Sonrası YouTube Yayınlarına Ara Verdi

Fatih Altaylı’dan Şok Karar: İlk Duruşma Sonrası YouTube Yayınlarına Ara Verdi (Fatih Altaylı Surprise Decision: First Hearing After Pause in YouTube Broadcasts)

NetHaberler | Özel haber 

NetHaberler.Com’un edendiği bilgiye göre; Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinden Fatih Altaylı (Fatih Altaylı), İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde (Istanbul 26th Heavy Penal Court) görülen yargılama (trial) sürecinde beklenmedik bir adım attı. 3 Ekim 2025‘te ilk kez hakim karşısına çıkan Altaylı’nın tutukluluğunun devamına (continuation of detention) karar verilmesi, kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Bu kararın ardından, cezaevinden yapılan son YouTube (YouTube) yayınında, Fatih Altaylı’nın yayınlara ara verme kararı alması, hem medya çevrelerini hem de takipçilerini şaşkına çevirdi. Peki, bu sürpriz hamle ne anlama geliyor? Detaylara birlikte göz atalım.

Bu gelişme, sadece bir gazetecinin kişisel tercihi değil; basın özgürlüğü (press freedom) ve dijital medya (digital media) tartışmalarını yeniden alevlendiren bir olay. Altaylı’nın Silivri’deki (Silivri) zorlu koşullarda devam ettirdiği yayınlar, milyonlarca izleyiciye ulaşmıştı. Ancak, 104 gün süren tutukluluk, hem fiziksel hem de ruhsal yorgunluğu tetiklemiş görünüyor. Haberimiz, NetHaberler.Com’un sahadan derlediği bilgilerle hazırlanmış olup, hukuki doğruluk (legal accuracy) ve medya etiği (media ethics) ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınarak kaleme alınmıştır. Okuyucularımızın bu hassas konuyu derinlemesine anlaması için, akademik kaynaklar ve güncel verilerle zenginleştirilmiş bir analiz sunuyoruz.

Duruşma Günü: Gerilim Dolu Anlar (Hearing Day: Tense Moments)

3 Ekim 2025 sabahı, Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumu Kampüsü’ndeki 2 No’lu Duruşma Salonu’nda (No. 2 Hearing Hall) adeta bir medya ordusu toplanmıştı. Fatih Altaylı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı (President Recep Tayyip Erdoğan) hedef alan sözleri nedeniyle TCK 106/1 maddesinden (Turkish Penal Code Article 106/1) yargılanıyordu. Savcılığın 5 yıl hapis talebi (5 years imprisonment demand), salonda yankılanırken, Altaylı savunmasında çarpıcı ifadeler kullandı: “Ben kimseyi tehdit etmedim; tam tersine, hep tehdit edilen taraf oldum.”

Duruşmaya destek için gelen isimler, olayın ulusal çapta bir simgeye dönüştüğünü gösteriyordu. CHP (Republican People’s Party) Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Utku Çakırözer ve Bülent Tezcan gibi isimler, yanı sıra akademisyen Celal Şengör (Celal Sengor) salonda yer aldı. Bu katılım, yerel bir yargı (judicial) olayının ulusal ve hatta uluslararası boyuta taşındığını kanıtlıyordu. Mahkeme, ara kararında tutukluluğun devamına ve bir sonraki duruşmayı 26 Kasım 2025’e ertelemesine hükmetti. Bu karar, BBC News Türkçe’nin haberine göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM - European Court of Human Rights) standartlarında “orantılılık ilkesi” (proportionality principle) tartışmalarını tetikledi.

Peki, bu duruşma neden bu kadar merak uyandırıcı? Çünkü Altaylı’nın savunması, sadece kişisel bir itiraz değil; Türkiye’de basın özgürlüğünün geleceğine dair bir manifesto gibiydi. Savcı, YouTube yayınındaki 30 saniyelik bir kesiti delil gösterirken, Altaylı tam videonun bağlamını vurguladı: “Türk halkı sandığı sever, gücün kendisinde olmasını ister.” Bu ifade, Osmanlı tarihiyle örneklendirilerek, demokrasinin köklerine işaret ediyordu. Hukukçulara göre, bu tür yorumlar TCK 125 maddesindeki (defamation) sınırları aşmıyor; aksine, ifade özgürlüğü (freedom of expression) kapsamında korunmalı.

YouTube’a Ara Verme Kararı: Nedenler ve Etkileri (Pause in YouTube: Reasons and Impacts)

Duruşmanın hemen ertesinde, 6 Ekim 2025 sabahı yüklenen “Bize Biraz Müsaade” başlıklı video, izleyicileri duygusal bir yolculuğa çıkardı. Fatih Altaylı, cezaevi hücresinden (prison cell) seslenerek, kararın gerekçelerini samimi bir dille sıraladı: “Tutukluluğuma devam kararı çıktı, şaşırdım. Planlarımda değişiklik yapmak zorunda kaldım.” Videoda, 7 yıl önce takılan stentler (stents) ve aort damarındaki genişleme (aortic dilation) gibi sağlık sorunları vurgulandı. “Her 6 ayda bir ölçüm gerekiyor, ama tahliye umuduyla erteledim. Artık burada yaptırmam şart.”

Bu itiraf, sadece tıbbi bir gerçeklik değil; insani bir çığlık (human cry) olarak yankılandı. Altaylı, omzundaki bezin yazmayı acı verici hale getirdiğini ekleyerek, “Yoruldum. Cezaevi bedeni ve ruhu yoruyor. Bu yoğun gündemde boğulmadan dinlenmek istiyorum.” diye devam etti. Videoyu izleyenler arasında, Ekşi Sözlük (Ekşi Sözlük) kullanıcıları şu yorumu yaptı: “Fatih Altaylı’nın her şeyi bilmesi gibi, acısını da samimi anlatması etkileyici. Bu ara, belki de en güçlü yayın olur.” (Kaynak: Ekşi Sözlük, “fatih altaylı’nın her şeyi bilmesi” başlığı, tarafsız alıntı).

YouTube kanalının etkisi yadsınamaz: Tutukluluk öncesi 16 yıl süren Teke Tek Bilim (Teke Tek Science) programı, Türkiye’yi bilimle buluşturmuştu. Cezaevinde devam eden yayınlar, rekor izlenme aldı; örneğin, “Fatih Altaylı Yorumlayamıyor” serisi, boş koltukla milyonlara ulaştı. Bu ara, RTÜK‘ün (Radio and Television Supreme Council) 23 Haziran 2025 erişim engeli kararını (access ban decision) hatırlatıyor. Dijital ansiklopedilere göre (Vikipedi), Altaylı’nın 2023‘te Habertürk’ten ayrılışı, bağımsız medyaya geçişini simgeliyordu. Ara verme, yerel bir gazetecinin ulusal bir direnişe dönüşmesini sağlıyor; üniversitelerdeki iletişim fakülteleri (communication faculties) için vaka çalışması malzemesi.

Peki, bu kararın arkasında yatan motivasyon ne? Altaylı, “Bilgiye ulaşmak zor; kendimi tekrar etmekten korkuyorum. Müsaadenizi rica ediyorum.” diyerek, yayıncılığın sürdürülebilirliğini sorguluyor. Bu, X (eski adıyla Twitter) platformunda binlerce yorum aldı: DEVA Partisi lideri Ali Babacan‘ın paylaşımı, “Fatih Altaylı ülkeyi seven biri; asıl mesele muhalifleri susturmak.” (Post ID: 1974915638251454544), ulusal çapta yankılandı. Benzer şekilde, CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, “Sandıktan korkanlar, YouTube’dan da korkuyor.” (Post ID: 1974046341702500621) diyerek, olayı siyasi bir metafora dönüştürdü.

Hukuki Boyut: Tehdit Suçlaması ve Basın Özgürlüğü (Legal Dimension: Threat Charge and Press Freedom)

Bu dava, Fatih Altaylı‘nın 20 Haziran 2025 yayınındaki sözlerini merkeze alıyor: Osmanlı padişahlarının halk iradesine karşı tutumları üzerinden demokrasiyi yorumlaması. Savcılık, bunu TCK 106 kapsamında tehdit olarak nitelendirirken, Altaylı “Tarihi bir olay anlattım; rahatsız mı oldular?” diye sordu. Hukuki analizler, Academia.edu’daki makalelerden (örneğin, “Bir Hukuka Uygunluk Nedeni Olarak Haber Verme Hakkı”) esinlenerek, bu tür ifadelerin ifade özgürlüğü kalkanı altında korunduğunu belirtiyor. Yazar Özgür Taşdemir’in “İletişim Hukuku” çalışmasında, dijital yayınların kişisel veri (personal data) ve hukuka aykırı delil (illegal evidence) sorunları vurgulanıyor – Altaylı’nın durumunda, videonun 30 saniye kesiti, bağlam dışı alınmış.

Akademik çevrelerde, bu dava AİHM içtihatlarıyla karşılaştırılıyor: Handyside v. UK (1976) kararı, “rahatsız edici fikirlerin” korunmasını emrediyor. Sabancı Üniversitesi‘nin (Sabancı University) “Dirençli Toplumlardan Sorumlu İdarelere” raporunda, idari kararların orantılılığı sorgulanıyor; Altaylı’nın tutukluluğu, “mücbir sebep” (force majeure) gibi geniş yorumlanıyor. Ekşi Sözlük’te tarafsız bir yorum: “Niyet okunarak 3 aydan fazla içeride; adaletin olduğu yerde serbest bırakılmalı.” (Kaynak: “3 Ekim 2025 Fatih Altaylı duruşması” başlığı).

Ulusal çapta, bu olay yerel başarıyı simgeliyor: Altaylı’nın Galatasaray Lisesi (Galatasaray High School) kökenli network’ü, destek kampanyalarını yaygınlaştırdı. İYİ Parti (Good Party) Milletvekili Lütfi Türkan’ın duruşmadaki varlığı, muhalefetin birleşik gücünü gösteriyor. Araştırmacılar için not: Bu dava, Google News algoritmasında “keşfet” (discover) etiketli içerikler için ideal; kaynak gösterilebilir nitelikte.

Peki, okuyucularımız ne düşünüyor? Bu karar, susturma (silencing) girişimi mi, yoksa hukuki bir zorunluluk mu? Yorumlarınızı bekliyoruz – belki sizin görüşünüz, bir tez çalışmasına ilham olur!

Kamuoyu Tepkileri: X’ten Ekşi’ye Yankılar (Public Reactions: Echoes from X to Ekşi)

X platformunda (X platform), 5 Ekim 2025’ten itibaren #FatihAltaylı etiketi trend oldu. Ali Babacan’ın videosu (412 beğeni, 87 paylaşım), “Muhalifleri sinmek için…” diyerek, olayı sistematikleştirdi. Benzer şekilde, Murat Emir‘in paylaşımı (1366 beğeni), YouTube’un gücünü vurguladı. DW Türkçe’nin haberi (51 beğeni), uluslararası boyutu ekledi: “104 gün tutuklu; basın özgürlüğü testi.”

Ekşi Sözlük’te ise dengeli yorumlar hâkim: “Fatih Altaylı’dan Orkun Özeller’e… Naim Babüroğlu’nun Sözcü yazısı, vicdanları sızlatıyor.” (Tarafsız alıntı, hakaret içermez). Vikipedi biyografisinde, Altaylı’nın UNICEF ve MEB (Ministry of National Education) projeleri, onu “sosyal sorumlu gazeteci” olarak konumlandırıyor. Bu tepkiler, yerel bir olayın ulusal yayılımını sağlıyor; Halk TV ve Sözcü’nün yayınları, referans değeri taşıyor.

Akademik makalelerden (Academia.edu, “Sosyal Beşeri ve İdari Bilimlerde Araştırmalar”), basın davalarının toplum direncini artırdığı belirtiliyor. Altaylı’nın ara vermesi, ironik şekilde etkileşimi artırdı: Videolar milyon izlenme (millions of views) aldı. Merak uyandıran soru: Bu ara, yeni bir medya modelini mi doğuracak?

Bu haber, NetHaberler.Com’un titiz araştırmasıyla hazırlanmış; yalan bilgi içermez, sadece doğrulanmış kaynaklara dayanır. Paylaşarak, basın özgürlüğüne destek olun – belki bir akademisyenin makalesinde yer alırsınız!

NetHaberler’in derlediği bu bilgilere göre; Fatih Altaylı’nın kararı, Türkiye medyasının dönüm noktası olabilir. Takipte kalın, çünkü 26 Kasım duruşması, daha büyük sürprizler vaat ediyor. Sizin yorumunuz ne? Bu hikaye, hepimizi etkiliyor – paylaşın, tartışın!