Çin’in Aşırı Üretim Modeli Küresel Dengeleri Zorluyor: İslam Ekonomisinden “Adalet ve Ölçü” Çağrısı
Çin’in Aşırı Üretim Modeli Küresel Dengeleri Zorluyor: İslam Ekonomisinden “Adalet ve Ölçü” Çağrısı
NetHaberler | Özel haber
Küresel ekonomi, Çin’in aşırı üretime dayalı ve devlet tarafından desteklenen ticaret modeli nedeniyle artan bir baskıyla yüzleşiyor. Pekin’in düşük maliyetli ve yüksek hacimli ihracat stratejisi; Asya’dan Avrupa’ya kadar birçok ülkede yerli sanayiyi zayıflatırken, küresel rekabeti doğal çizgisinden uzaklaştırıyor. ABD’nin çelik, alüminyum ve güneş panellerine uyguladığı yeni ek vergiler; Avrupa’nın Çinli elektrikli araçlara yönelik anti-damping soruşturması ve Afrika pazarlarında yerli üreticilerin hızla gerilemesi bu baskının güncel örnekleri arasında gösteriliyor.
İslami ekonomi uzmanları bu tabloyu, “ölçü ve tartıda adaletin zedelenmesi” olarak tanımlıyor. Bu yaklaşım, hisbe kurumunun piyasa denetimine verdiği tarihsel önemi, İbn Haldun’un emek-değer teorisini ve Gazali’nin piyasa ahlakına ilişkin uyarılarını bir araya getiren köklü bir ekonomik geleneğe dayanıyor. Bu gelenekte adalet, emeğin karşılığını koruyan ve fiyat mekanizmasını bozan yapısal baskılara izin vermeyen bir piyasa düzenini ifade ediyor.
Bugün Çin’in modeli; ücretleri aşağı çeken işgücü düzeni, üretim maliyetlerini arka planda tutan devlet destekleri ve fiyatları doğal çizginin dışına taşıyan baskı mekanizmalarıyla çalışıyor. Bu yapı, ülkeleri kısa vadeli tüketim kolaylığına yönlendirirken uzun vadede üretim kapasitesini aşındırıyor. Pek çok ekonomiste göre bu süreç, dünya ülkelerini Çin merkezli tedarik zincirlerinin pasif halkalarına dönüştüren yeni bir bağımlılık ilişkisi yaratıyor. Bu durum ekonomik etkilerin yanı sıra; stratejik ve kültürel sonuçlar doğuran bir dönüşüm anlamına geliyor.
Tüketim tarafında ise başka bir sorun büyüyor: Kısa ömürlü ve düşük kaliteli ürün akışı. Çin menşeli birçok ürünün hızla bozulması, küresel ölçekte ciddi bir israf döngüsü oluşturuyor. İslam iktisadının temel prensiplerinden biri olan “itidal” anlayışı, hem üretim hem tüketim süreçlerinde kaliteyi, kaynakların korunmasını ve sürdürülebilirliği merkeze alır. Bu nedenle, düşük kaliteli ürünlerin yarattığı israf hem ekonomik hem ahlaki bir problem olarak değerlendiriliyor.
Bir İslam ekonomisi uzmanı durumu şöyle özetliyor:
“İslam ekonomisi emeğe saygı ve rekabette adalet üzerine kuruludur. Çin’in aşırı üretime dayanan modeli, fiyat mekanizmasını dengesizleştiriyor ve dünya ticaret dengesini sarsıyor. Bu yapı, toplumları orta vadede ekonomik bağımlılığa açık hale getiriyor.”
Birçok ülke, Çin’in piyasa bozucu etkilerine karşı koruyucu tedbirler gündeme alırken, İslami ekonomi çevreleri daha etik ve sürdürülebilir bir küresel ticaret düzenine ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Bu çerçeve; emeğin hakkını koruyan, ürün kalitesini güvence altına alan ve yerli üretim kapasitesini güçlendiren yeni bir ekonomik mimariyi gerekli kılıyor.
Sonuç olarak, Çin’in agresif üretim modeli tek başına bir ticaret meselesi olarak görülemez. Bu model adalet, emek, tüketim kültürü ve küresel ekonomik bağımsızlık tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Ekonomik ilişkilerin daha sağlıklı ilerleyebilmesi için ölçünün, kalite standartlarının ve piyasa dengesinin yeniden kurulması artık kaçınılmaz hale geliyor.