ALAADDİN TARMAŞİRİN KİMDİR? ALAADDİN TARMAŞİRİN HAYATI

İLAY-I KELİMETULLAH İÇİN, GAZA VE CİHAD İÇİN KILIÇ SALLAYAN İLK MOĞOL MÜCAHİD ALAADDİN TARMAŞİRİN

NETHABERLER - UTKU MİHMANDAROĞLU 

Tarihe ''Moğol İstilası'' adıyla geçecek şekilde gerçekleştirmiş oldukları dünyanın en hızlı fetih ve işgal hareketine imza atan ve bu vesileyle Haçlılar, Yahudiler ve putperest müşriklerden sonra İslâm'a karşı adeta kazıma gayretini göstermiş zümre olarak tarihte kendine yer bulmuş, İslâm dünyasını kasıp kavuran, Müslümanlara dünyayı dar eden, zihinlerde yarası sarılmaz hatıralar bırakan ve insanlık tarihini değiştiren Moğollar, sufîlerin gayretli irşadî faaliyetleri neticesinde başlarına geçmiş pek çok hanın Müslüman olmasıyla İslâm kültür ve medeniyeti karşısında aciz kalmaya ve ehlileşmeye başladı. Tıpkı Peygamber Efendimiz'i öldürmeye giderken Müslüman olan Ömer bin Hattab gibi, tıpkı Uhud Dağı çevresinden Müslümanları kuşatan düşman ordusunun serdarlarındanken İslam için kılıç sallamaya başlayan Halid bin Velid gibi, tıpkı Ebu Cehil'in halefi olup İslam'a Ebu Cehil'den daha fazla düşmanlık yapan müşrik reisiyken finalde İslam için cihada katılıp iki gözünü yitiren Ebu Süfyan gibi, tıpkı Peygamberimizin çok sevdiği amcası ve Allah için kılıç sallayan Hz. Hamza'yı mızrakla şehit etmesine rağmen içine düştüğü pişmanlık ateşinden İslam hidayetine ererek kurtulan ve Vahşi olarak bilinirken sonunda finali bir mü'min olarak yapan Hz. Vahşi gibi Moğollar da iflah olmaz bir küfür yobazlığının ve İslam düşmanlığının simgeleşmiş haliyken İslam'a hizmet eden, İslam'a inanan kavimler arasına girme şerefine nail oldu.

İşte hâl-i pür melâli bu olan Müslüman Moğollara verilebilecek en güzel örnek Çağatay Hanı Alaaddin Tarmaşirin'dir. 

Kendisi, Şamanizm, Budizm gibi inançlara sahip olan Çağatay Hanlarının inanç ve rabıta olarak gittikleri yolun tersini seçti ve hak yola doğru yöneldi. Orta Asya’da İslâmiyet’le ilk tanışan bölge olan Maveraünnehir’in hanlığını yapıyorken İslâmiyet’le şereflenen ilk Moğol yöneticisi olan bu Çağatay Hanı, Müslüman olduktan sonra Alaaddin adını almıştır. 

Sadece Moğol mülkünde yaptığı değişikliklerle değil, Hindistan’a düzenlediği seferlerle de İslâm’ın yayılması ve güçlenmesi için gecesini gündüzüne katan Alaaddin Tarmaşirin Han, gerçekten Türk-İslâm tarihi yazılırken üzerinde özenle durulması gereken mümtaz bir şahsiyettir… 

Alaaddin Tarmaşirin araştırılmalı, okunmalı, anlaşılmalı, tanınmalı ve yazılmalı idi… Zira o, İslâmiyet’le şereflenen ilk Moğol yöneticisi idi… 

O, Alaaddin Tarmaşirin’di… 

O, barbar, küfür yobazı ve göçebe Moğolların hem yerleşik hayatla, medeni düzenle hem de hak yol ile, hak din İslâm ile tanışarak şeref bulmalarının ete kemiğe bürünmüş haliydi… 

O, İlây-ı Kelimetullah’a kendini adamış, dininin gerektirdiği ne varsa ziyadesiyle yerine getiren, imanı kendine dava yapmış, İslâm için kılıç sallayan, İslâm’ı kendine hayat tarzı yapmış hak aşığı, arif bir mücahid idi… 

O, yalnızca halkının İslamlaşması ve yerleşik topluluk haline gelmesi için çalışmakla kalmamış, Türkçe'nin de gelişmesi için gayret sarf etmiş hatta ibadetlerin de Türkçe yapılması için kolaylık bile sağlamış, dil uzmanlarınca da kendisinin geliştirdiği söz konusu Türkçe türü ile Çağatayca'yı ya da Çağatay Türkçesi'ni dil literatürüne kazandıran âlim, veli ve fazıl yürekli bir insan idi…

Kendisini İslâmiyet’le şereflenen ilk Moğol yöneticisi yapan sebep bir nevi medeni bir yapıya, biraz daha detaya girmek icap ederse yerleşik bir sosyal yapıya duyduğu iştiyak olan Alaaddin Tarmaşirin'in din değiştirmesi Moğol asilzadeleri tarafından hiç iyi karşılanmadığı gibi hanlığın kurucusu Çağatay Han'ın Moğol yasalarına bağlılığından dolayı Müslümanlarla da arası iyi olmayan Alaaddin Tarmaşirin, Müslümanları kendi yanına çekmek için Moğol gibi davranmayıp Müslüman bir Türk imajı çizmeye başlamış, yönettiği hanlığında İslâmiyet’i resmi din olarak kabul ederek Moğol yasalarından giderek uzaklaşmıştır. 

 

Kendisini Türk sultanı diye tanımlayan Alaaddin Tarmaşirin, başkenti de Buhara'ya taşıdı. Halkı ile hep iç içe oldu ve özellikle din adamlarına ayrı bir önem verdi. Moğol yasalarından uzaklaşıp Türk-İslâm medeniyetinin tezahürü olan töre kurallarını ve İslâm şeriatını benimsemesi ve hatta başkenti Buhara'ya taşıması artık barbarca dönemlerin geride kalıp yerleşik hayat, tarım ve ticaret faaliyetlerinin artırılmasına yönelik bir yönetim anlayışının başlamasına vesile olmuştur. Daha önce Moğol diyarına uğrayamayan Mısır ve Suriye asıllı tacirler ilk defa Alaaddin Tarmaşirin döneminde Moğol mülküne serbest bir şekilde adım atmaya başlamışlardı. 

 

Fakat Alaaddin Tarmaşirin’in barbar Moğol düzeninin içine adeta çomak sokar gibi Moğolların küfür ve barbarlık çölünün, bozkırının içinde bir Türk-İslâm vahası, cenneti var etmesi Moğol siyasi bütünlüğüne darbe olarak algılandı ve Alaaddin Tarmaşirin’in yarattığı değişim rüzgarına tepki gösteren ve Moğol yasalarına sıkı sıkıya bağlı kalan, göçebe hayat tarzından ödün vermeye asla yanaşmayan bir muhalif topluluk meydana gelmiştir. Bu da Alaaddin Tarmaşirin'in önce tahttan indirilip ardından da kalleşçe öldürülerek şehit olmasıyla neticelenecek ve sonun başlangıcı denebilecek bir süreci tetikleyecek bir isyanın patlak vermesine sebep olmuştur. 

 

Bu isyanları bastırmaya çalışırken muhalifleri tarafından alıkonarak Almalık'ta toplanan Moğol kurultayında hükümdarlıktan azledilen Alaaddin Tarmaşirin kalleşçe boğdurularak 1334’te şehit edildi. Kalbi pûr-nûr, mekânı cennet, makâmı âli olsun…

 

İslâmiyet’le şereflenen ilk Moğol yöneticisi Alaaddin Tarmaşirin Han'ı kaleme almaktan şeref duyduğum yazımı şu dua ve temennilerle noktalamak istiyorum:

 

Allah, Hazret-i Ömer gibi, Halid Bin Velid (r.a.) gibi, Tarık bin Ziyad gibi, Selahaddin Eyyubi gibi, Alp Arslan gibi, Nureddin Zengi gibi, Kılıç Arslan gibi, Alaaddin Tarmaşirin Han gibi İslâm Serdarlarının heybetini, yolumuza tuttukları ışığı bizlerden eksik etmesin!

Kurban olduğum Kadir Yaradan Gazze’nin, Kudüs’ün, Arakan’ın, Keşmir’in, Bosna’nın, Moro’nun, Kerkük’ün, Yemen’in, Urumçi’nin, Lübnan’ın, Patani’nin, Kosova’nın, Belucistan’ın, Kırım’ın ve daha pek çok mümin ve mazlum coğrafyanın adalet ve hürriyet beklediği şu günlerde içimizden yeni Ömer’ler, Halid’ler, Tarık’lar, Selahaddin’ler, Alparslan’lar, Nureddin’ler, Tarmaşirin’ler, Kılıçarslan’lar çıkmasını nasip eylesin inşAllah… 

Selâm ve dua ile…