Ahde Vefa Platformu Başkanı Nuran Kırlak: Bir derviş…

Gün geçmiyor ki vicdanlarımızı sızlatan, içimizi karartan ve belki de gözlerimizden birkaç damla yaşın akmasına sebep olan; kısacası, bizleri insanlığımızdan utandıran acı, dramatik olaylar ile geride bıraktıkları, zulüm, gözyaşı, yalan-dolan-talan… ile olumlu olumsuz başımıza her şey gelebilir, bazen ise öyle zor bir durumda kalırız ki o zaman deriz Allah her şeyi görür de yanına bırakmaz. Ama burada ama ahirette bir karşılık olur. Bu hikâyede ise acil bir cevap gelmiş.

Aslında bilinen de bir hikaye…

Pek çoğunuzun iyi bildiği ‘’ Kabak Hikayesi’’

Bir derviş varmış. Tıraş olmak için berbere gitmiş. Berber koltuğuna oturmuş, o dönemde dervişlerin, sarık sardıkları için saçlarını kazıtma âdeti olduğundan, saçını kazıtmış. O sırada berbere bir kabadayı gelmiş. Koltukta oturan dervişin başına bir tokat vurarak; ‘’ Kalk kabak’’ demiş. Derviş hiç ses çıkarmadan yerinden kalkarak, kabadayıya yer vermiş. Tıraş olan kabadayı dükkândan çıkarken, yokuştan aşağı hızla gelen at arabasının demiri, kabadayının böğrüne saplanmış. Kabadayı ölmüş.
Herkes bir anda olup biten bu olayın hayret ve şaşkınlığı içindedir. Berber de şok olmuştur;

Berber, dervişe dönerek:

_ ‘’ Ya derviş, sen ne yaptın? Sana kaba davrandı ama keşke beddua etmeseydin?’’ demiş.

Derviş mütevazı duruşunu bozmadan, yana hafif eğik boynunu biraz daha eğerek, yutkunmuş, mahcup bir ifadeyle:

‘’ Beddua etmedim efendi’’ demiş. Ne haddime. Hakkımı da helal etmiştim.gel gör ki, kabağın da bir sahibi var. O gücenmiş olmalı.!

Sevdiğim hikayelerden biri…

Düşünmeli insan, "Her şeyin sahibi kim" diye…

Vururken unutmayın…

Bir atasözü ile bitirelim konumuza uygun:  “Hak sillesinin sedası yoktur. Bir vurdu mu, devası yoktur.” 

Sevgi ve Muhabbetle kalın!