Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Avatar photo
Hazal ÇELİKDEMİR

ADI ZORBALIK MI, EDEPSİZLİK Mi?

ADI ZORBALIK MI?
EDEPSİZLİK Mi?

Büyük, küçük farketmiyor.
Kişinin hayatında geçici tramvalara yol açan veya uzun süreli yıkıcı etkilere maruz bırakan, sürekli veya kısa aralıklarla atağa geçip kasıtlı/kasıtsız adil olmayan olumsuzluklara sebebiyet veren şiddet biçimlerine elbette zorbalık diyoruz.

Halk arasında ise yaşıtlarının canını acıttığı kişiye “zorba” canı yanan zorbalığa uğrayan kişiye “kurban” veya “mağdur” diyorlar..
Haksızda sayılmazlar.

Zorba kendi akranına, ergense kendi yaş grubuna, ailesine ve çevresine yönelik sözel, fiziksel, ekonomik, duygusal ve davranışsal olarak ya da farklı bir güç ilişkisi varsa bilerek zarar vermek amacıyla uyguladığı şiddet zorbalıktan başka nasıl ifade edilir?

Bundan 20-30 yıl öncesinin zorbalığını sorgularsak daha minimum seviyede ve bir kaç çeşidi bilinirdi.

Mesela;
•Fiziksel zorbalık dediğimiz daha uzun, daha büyük, daha popüler gibi idi..

O dönemlerde okullarda, sokaklarda çocukların, gençlerin, büyüklerin ağzında dolaşan tatlı bir şakalaşma veya arada karşısındakinin fiziksel görüntüyle alay edilme derecesine getirten bir giyim firmasının reklam kuşağı dönüyordu;
“Boyum uzun, boyum kısa.
Biraz göbek biraz ense.
Giydiremiyor bizi kimse.
Haydi gidelim İgs” diye..

O dönemlerde üzüldüğünü ama şimdilerde sorduğum herkes tatlı bir gülümseyle anlatır hikayesini.
Kilosuyla alay edilip sıfır beden gömlek hediye edildiğini.
Kısa boylu oluşuyla dalga geçildiğini ..
Bazılarıda fiziksel görüntüsünden dolayı sürekli bu reklam sözleriyle çağrıldığında ağladıklarını ifade ediyor..
Bu tip zararsız zorbalıkların adı şakaydı o zamanlar…
Tebessüm edilip geçilirdi..

•Yine 20-30 yıl önce ;
Onda var bende niye yok?
Daha varlıklı diye tabir edilen Ekonomik zorbalıklar vardı…

•Veya vurmak, sataşmak, alay etmek, tehdit etmek, dışlamak gibi bedensel ve duygusal zorbalık ileri seviyede değildi…

Böyle sözel zorbalıktan, vurma-kırma-aşağılama- hafızada derin izler bırakacak zorbalığa nasıl gelindi?

Zorbanın Anne-babasına sorsanız kendi çocukları haklı.
Mağdur’un ebeveynine sorsanız onlar haklı .
Okul haklı, öğretmen haklı..
Herkes haklı yani…
Kimse ayranım ekşi demiyor..

“Balık baştan kokar “ sözünü boşuna dememiş atalarımız..
Bu çağın 0-3 yaş grubu çocuklarının yeni bakıcısı tablet ve telefonlar olmuş.
Beyinlerinin en hızlı geliştiği, iletişime en çok ihtiyaç duydukları öğrenmeyi, gülmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, paylaşmayı ve güvenilir kucaklara ihtiyaç duydukları bir dönemde sarıldıkları şey onları bağımlı yapacak ve elinden alınırsa zorba bir karaktere dönüştürecek bir davranış olduğunu ilerde anlıyor

Bu yaş grubunun elinden telefonu almaya kalkışın bakalım nasıl yüksek perdeden tepki gösterip vurup kırıyorlar
Yemek yememekle zorba direnişin ilk sinyallerini veriyor parmak kadar bebe..
Bir karış boyuyla dünyaya meydan okuyor.
Gözü ekranda, kulağı ruhu oyunda olunca çocuk, çocuk olmaktan çıkıyor.
Onlar çocuktu ama ebeveyn kolay yolu seçmesi zorba yapar bebesini..

Unutmayalım ki;
Yanlışlarla büyüyen çocuk çabuk yaşlanır..
Ve anne-babalar bilsinki çocuklar gözünden terbiye edilir, kulağından zehirlenir..

Günümüzde ilköğretim-lise çağının şımarık yetişmiş çocukları zorbalıkta sınır tanımıyor.
Saygısızlık, edepsizlikte bir çeşit zorbalıktır.
Ata’ya, öğretmenine, arkadaşına, dostlarına saygısızlığın her türlüsünü reva gören gencin geleceğe dair ümitlerinden şüphe ederim..

Genç dediğimiz;
Yaptıklarıyla yaşayan değil yapacaklarıyla yaşayandır..
Yaşı ne olursa olsun bir insan geleceğe dair ümitlerini kaybetmişse ihtiyardır..!

Bazen ;
17 yaşında nice ihtiyarlar,
77 yaşında nice gençler gördüğümde
Cahit Zarifoğlu’na hak vermiyor değilim.
Diyor ya üstat
“Ben bu çağdan nefret ettim.
Etimle, kemiğimle nefret ettim.”

Bu çağın reçetesi;
Erdemli, edepli, şuurlu nesiller yetiştirmenin ilk mektebi anne-babanın ocağıdır…

Vesselam..

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ