Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

TARİHÇİ ŞAFAK TUNÇ: PEYGAMBER EFENDİMİZİN DEDESİ’NİN TOPRAĞA VERILDİĞİ ŞEHİR: GAZZE

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DEDESİ’NİN TOPRAĞA

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DEDESİ’NİN TOPRAĞA VERILDİĞİ ŞEHİR: GAZZE

Yakın zamanda Akdeniz çanağında bulunan ve büyük kısmı İsrail’in Münhasır Ekonomik Bölgesinde olan enerjinin dünya piyasalarına sunulmasına başlanması planlanmaktadır.  

Ancak bu bölgede 40 kilometrelik çok küçük bir kıyı şeridine sahip Gazze’nin deniz alanları hem enerji yönüyle hem de enerji güvenliği yönüyle hayati önemdedir. Bütün gürültü buradan kopmaktadır. 

Uzun insanlık tarihinin en eski şehirlerinden birisi olan Gazze Kuzey Afrika ve Levant arasındaki Via Marisdenilen ticaret rotası üzerinde yer aldığı için neredeyse beş bin yıllık tarihinin büyük bir bölümünde Güney Filistin’in değerli bir antreposu ve Kızıldeniz üzerinden gelen Baharat Yolu üzerinde önemli bir kavşak noktasıdır.

1380 yıllık bu İslam diyarına Antik Mısırlılar “Ghazzat”  yani “değerli şehir” derlerdi. Araplar, Gazze’de toprağa verilen Hz. Muhammed’in dedesinin babası olan Haşim bin Abdimenaf’ın onuruna bu şehre “Gaza Haşim” diye de anarlar. 

Seyyid Haşim Cami Gazze’nin Eski Şehir kısmında al-Daraj mahallesinde el-Vada caddesinde yer almaktadır; en büyük ve en eski camilerden biridir. Bu caminin altında, Gazze’ye yaptığı bir ticaret seferinde vefat eden Hz.Muhammed’in büyükbabası Haşim bin Abdimenaf’ın türbesinin bulunduğuna inanılmaktadır. Memlûklar döneminde inşa edilen Seyyid Hâşim Camii, 1855’te Sultan Abdulmecid’in emriyle yeniden yaptırılmıştır.

MÖ 15. yüzyıldan itibaren yerleşim yeri olan Gazze, tarihi boyunca birçok farklı medeniyet ve kavmin yönetimi altında yaşamıştır.

Gazze, MÖ 11. yüzyılda Kral Davud’un egemenliğinden itibaren İsrailoğulları’nın yönetimindeydi. Ancak İsrailoğullarından 1 asır önce burası MÖ 12. yüzyılda Ege kökenli denizci bir kavim olan eski Filistin halkı tarafından ele geçirilmişti. Filistinliler İsrailoğullarından çok daha önce buranın sahibiydi. 

Uzun tarihinde çok acılar, yıkımlar savaşlar görmüş ama bugünkü gibi bir durumla hiç karşılaşmamıştı. Bugün Filistin topraklarını işgal altında tutan İsrail’in kuşatması altında dünyadan tecrit edilmiş bir halde yaşamaya çalışmaktadır.

Filistin’e Yahudilerin gelmesinden önce burada Kenanlılar Gibonlular ve Filistinliler yaşamaktaydı. Burası önemli bir husustur çünkü Yahudiler buralarının kendi ata mirası olduğunu iddia ederek tarihe referans veriyorlar. Ancak tarihe baktığımızda Yahudilerden çok daha önce burada Filistinlilerin olduğunu görüyoruz. M.Ö. 12. Yüzyılda ise Mısır’dan sürülen İsrailoğulları bölgeye gelmiştir. Ancak Filistinliler tümden İsraioğullarının hâkimiyeti altına girmeyerek, Akdeniz kıyısında kendi kontrollerini egemenliklerini devam ettirmişlerdir. Bölgenin diğer kesiminde kurulan İsrail Krallığı ise birkaç yüzyıl varlığını sürdürdükten sonra M.Ö. 8. Yüzyılda Asurluların bölgeye egemen olması ile birlikte İsrail Krallığı ortadan kalkmıştır. Yahudi Krallığını yıkan Asurlulardan sonra sırasıyla bölgeye Babiller, Persler, Grekler ve Romalılar egemen olmuştur. Yahudilerin Romalılara karşı bir ayaklanmaya teşebbüs etmeleri onların nüfuslarının azalmasına neden olmuştur. Çünkü Romalılar Yahudileri sürgüne yollamıştır bu teşebbüslerinden dolayı. Bölge Osmanlı yönetimine girinceye kadar M.S. 4. Yüzyıldan itibaren Hıristiyan nüfuzuna, 637 den itibaren İslam-Arap fethine, Haçlı seferleri sırasında yeniden bir Hıristiyan uyanışına sahne olmuşsa da Selahaddin Eyyubi döneminde yeniden İslam’ın hâkimiyetine girmiştir. 

Yahudiler tarihte hiç olmadığı kadar rahatı İslam ve Türk hâkimiyeti döneminde yaşamışlardır. Bölgenin 1516’da Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi ile Osmanlı hâkimiyetine girmesi ile birlikte Yahudilere, tüm etnik ve dini gruplara iyi davranılmasından dolayı Avrupa’da baskı içerisinde yaşayan pek çok Yahudi Filistin’e gelip yerleşerek mutluluk içerisinde yaşamışlardır. Avrupa’da yayılan milliyetçilik hareketleri, Osmanlının durumunun da zayıflaması ve Batılı devletlerin kışkırtmaları sonucunda Yahudilerde bir gün Filistin’e dönerek burada bir Yahudi Devleti kurma emeli olan Siyonizm uyanmaya başlamıştır. Yahudiler yine en iyi bildikleri işi yapacaklardı kendilerini besleyen eli ısıracaklardı. Nitekim İsrail Parlamentosunda heykeli bulunan THEODOR HERZL bir konuşmasında şunları söylemiştir: “Siyonizm’in amaçlarına ulaşabilmesi için Osmanlı’nın dağılmasını beklemeliyiz. Bu süreci hızlandıracak girişimlere ağırlık vermeliyiz.”

Filistin meselesi, I. Cihan Harbi’nin sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap coğrafyasındaki topraklarının paylaşımı mücadelesiyle gündeme gelen, II.  Dünya Savaşı’nın sonuna kadar, savaşan güçler arasında çeşitli hesaplaşmalara konu olan, ve en sonunda İngiltere, ABD ve Sovyetler Birliği’nin desteklediği İsrail devletinin kurulmasıyla günümüze kadar devam eden bir dizi trajik gelişmeyi kapsamaktadır. 

Gazze’de Seyyidina Haşim Cami-i Şerifi” (Kaynak: Servet-i Fünûn)

Fahr-i efhem-i kainat-ı aliye ekmelü’t-tahiyat efendimiz hazretlerinin cedd-i mübarekleri Seyyidina Haşim namına Gazze’de kain olup cedd-i emced cenab-ı şehriyarı cennetmekân Abdülmecid Han hazretlerinin zaman-ı saltanatlarında tamir ve tevsi buyurulan mescid-i şerifin seyyar memurumuz tarafından ahz ve irsal olunan fotografisi suret-i mahsusada hakkettirilerek işbu sahifemizde derc-i sütun-ı tazim kılındı.