34,0769$% 0.25
37,6651€% -0.08
44,6106£% -0.19
2.744,03%0,58
4.523,00%0,00
18.121,00%0,01
2.505,51%0,33
9.699,56%-0,73
Eyüpsultan eşrafından güzel bir insan
Osman Başpehlivan
Betül Şatır Dünyabizim için, Eyüp’te ikamet eden ve uzun yıllar Mehmed Zahid Kotku’nun hizmetinde bulunan Osman Başpehlivan ile konuşarak kıymetli hatırlarını dinledi. Semt olarak Hazreti Halid’den bu yana feyizli ve maneviyatı bol bir yerdir Eyüp.
Güvercinli kumrulu avlularında kime rastlayacağınızı bilemezsiniz. Sahabe makamları, mehteran gösterileri, tarihi mescitleri, medreseleri, metruk çeşmeleri, boynu bükük tekkeleri, Arnavut kaldırımları sizi başka bir zamanın duygusuna yolcu eder. Horoz şekeri kokan sokaklarda kokunun insanı başka zamanlara savuran kimyasına direnmemiz mümkün değildir. Yamacında bulunan mezarlık ise size sadece, başlı başına bir öğüttür. Âlimler, ulemalar, devlet adamları, mütefekkirler ve kıymetli
şahsiyetler hep oradadırlar; yerin biraz altında bambaşka bir hayatiyetle…
Eyüp Sultan’ın ihtiyar sakinlerinden sevilen şahsiyetlerinden Fatih İskender Paşa Camii’nin müdavimlerinden olan, yıllarını yayıncılıkla geçirmiş, beyaz sakallı, nur yüzlü Hacı Osman Başpehlivan amcayla tanıştırmak istiyoruz sizleri. Şu sıralarda
zamanının çoğunu zikir ve istirahatle geçiriyor. İstirahatten kasıt sokak aralarında görünürlüğünü aza indirmiş olması aslında. Torunları ve evlatları ile tesbihatı ve zikirleriyle meşgul. Dilinden düşürmediği dualarıyla, ara sıra göz gezdirdiği kitaplarıyla,
hayır hasenat işleriyle hala birçoğumuzu utandıracak kadar aktif. Son zamanlarda unutma illeti ile biraz başı dertte olsa da kendisi unutamayacağı kadar güzel günleri yaşamış canlı bir tarih kaydı. Hatıralarının güzelliğine yaslanan Osman amcanın;
insanlarla kurduğu dostlukları, şahit oldukları, Allah dostları ile ilerlettiği ilişkileri, yayıncılıkla geçen bir ömrü zihnimizin kayıtlarında kalsın istedik.
Aslen Artvinli olan Osman Başpehlivan askerlik görevinden sonra Bursa’ya yerleşir. Bir zaman ticaretle uğraşır. Fakat içinde ona rahat vermeyen öğrenmek hevesinin ağır basmasıyla beraber Bursa’dan ayrılmayı düşünür. O zamanlar, Bursa Kapalı Çarşısı esnaflarından olan Mustafa Örnek beyefendiye müracaat eder ve halini detaylıca
anlatır. Okumak, dini bilgileri derinlemesine öğrenmek, kendisini geliştirmek istediğini
paylaşır. Bütün bunlar için İstanbul’da kalacağı bir yer bulmak istediğini anlatır ve bu konuda kendilerinden yardım ister. Mustafa Bey arkadaşlarıyla bu ilim heveslisi gencin dileğini yerine getirmek üzere
istişare eder, haberleşir. Nihayet ona vereceği bir adres edinebilmiştir. Kendisine uygun bir yer bulununca (1957-1958 yıllarında) İstanbul’a yerleşir Osman amca. Üsküdar’da Valide Atik Camii’nin etrafındaki hücrelerden birinde kalmaya başlar.
Selimiye Camii Kuran Kursu’nda da eğitime başlamıştır bir yandan. Fakat kaldığı yerde
tadilat tamirat yapılması gerekir ve odasını boşaltmak mecburiyetinde bırakılır. Türlü sıkıntılar çekmeye başlar. Ama İstanbul’un baldan zehri çoktan damarlarına karışmış, bu büyülü şehrin zahmetlerini görmezden gelmeye başlamıştır bile. O sıralar;
Ankara’da çıkarılan İslam Mecmuası sahibi Kemalettin Beyle tesadüf ederler. Bu tanışıklık neticesinde derginin İstanbul temsilciliği kendisine verilir ve işte tam burada hayatında güzel bir kırılma noktası meydana gelir. Halis niyetlerle çıktığı bu yolda yeni
ve hayırlı bir dönem başlamıştır onun için. Kısmet bu ya; o saatten sonra tanışacağı kişiler bulunacağı mekânlar Osman amcayı kâmil insan olma yolculuğunda daima takviye edecektir.
Yeni işinin gereği olarak dergi basılır basılmaz toplu olarak ona gönderiliyor, o da tek tek abonelerine ulaştırıyordu. Derginin okuyucusu, ilim ve kültür mirasçısı birçok insanla tanışması mümkün oluyordu. Bu vesile ile tanıştığı kişilerden bir tanesi vardı
ki; yaşadıkları yüzyılın kıymetlerindendi. Osman amca daha evvel de değişik tarikat şeyhleriyle, mana önderleriyle, ilim adamlarıyla yolları kesişmişti elbette ama bu sefer yaşadığı duygular bambaşkaydı. Haliyle duygusuyla feyziyle kapılmaya başlamıştı.
Dergileri dağıttığı kişiler zamanla kitap siparişi etmeye başladıklarından kaldığı oda yığınlar halinde kitapların bulunduğu bir hücreye dönüşmüştü. Kitaplardan hem ekmeğini kazanıyor hem de sayfalarında gezinerek dini ve dünyevi bilgilerini
arttırıyordu. Mehmet Zahid Kotku ile tanışması
Beyazıt civarında ikamet ettiği zamanlarda, Fatih semtinin bütün caddeleri bütün sokakları ondan soruluyordu. Camileriyle, münevver insanlarıyla mükemmel bir muhitin parçası olmaya başlamıştı Osman amca. O vakitler, yolu İskender Paşa
Camii’ne henüz düşmemişti. 1962 yılında bir Cuma namazında İskender Paşa Camii’ne yolu düştüğünde şaşırır, hakkında güzel ve hikmetli söylentiler duyduğu cami sıradan bir mahalle camii gibi gelir
ona ilk bakışta. Namaz kılmak için hazırlığa başlar. Doğru şadırvana gider. Sırtındaki dergilerle dolu çantayı boş tabureye bırakır, oturur, kollarını sıvar besmele ile. Abdestini alır ve camiye girer.
Ezanın okumasını beklerken hem yorgunluğunu dindirir hem de tesbih ile Allah’ın güzel
isimlerini zikretmeye koyulur. Küçük ve gösterişsiz ama kendi usulünce zevke sahip olan bu mütevazı camide bir farklılık hissetmeye başlar. Adını koyamadığı tuhaf bir duygu, içini kaplayan bir huzur, bedeninde tarifi mümkün olmayan bir hafifleme
hisseder. Anne kucağı gibi güvende, baba gölgesi gibi aşina olduğu bir atmosfere dönüşmüştür camii. İçinde kaynaşan bu ziyade coşkunun nedeninin Allah dostu biri ile karşılaşacak olmanın müjdelerinden olduğunu anlaması yakındır.
Ezan okunup sünnetler kılınınca Mehmet Zahit Kotku Hoca Efendi minbere çıkar. Gür kaşları, siyah gözleri, nur çehresi ve tüm heybeti ile oradakileri tesiri altına almaya başlar. İç ezan okunurken Zahid Efendi hutbe okumaya başlar ve kendisini dinleyen cemaatin üzerinde bazen cemalle bazen de celalle gözlerini gezdirir. Bu bakışlardan şefkat bekleyen de tenkit bekleyen de hissesini almaya başlar. Beyaz sakalları, nurani yüzüyle Zahid Efendi, ordusuna emir veren komutan gibi hutbesini irad ederken onu
dinleyen herkes tıpkı Osman amca da heybetine celaline şefkatine doğru çekilir. Herkes pür dikkat Kotku Efendiyi dinlerken, Osman amca da bu kalabalığın içinde kendinden geçer gibi olur. Zahid Efendiye hayran olmuştur ve aradığını bulmuş bir
insanın mutluluğunu yaşar. Ne zamandır bu arayışın peşinde zamanını harcayan Osman amca Mehmet Zahid Efendi’nin tanıdığı bütün kimselerden farklı olduğunu düşünmeye başlar. Zahid Kotku Efendi’nin hitabı, duruşu, vakarı, her şeyiyle onu etkiler. Kapılır, daha ilk saatlerde, kalbinin en güzel köşesinde ona müstesna bir yer ayırmıştır.
Namazın sonunda Zahid Efendi ile yakından tanışır ve kendisinden ders alır. İstanbul’da garip bir kimse iken, bir ailesi olmuştur artık. Bütün yoksulluğuna ve çilesine rağmen müthiş bir güven duymaya başlar ve her Cuma günü mutlaka İskender Paşa Camii’ne namaz kılmaya gelir. Namazdan sonra önemli maksadı Kotku Efendiyi görebilmek yıldız gibi parlayan şefkatli gözlerinde bir yer edinebilmek, duasını alabilmektir.
Osman Başpehlivan çevresinde bulunanlar etrafında ona şahitlik edenlerin nazarında hasbi bir insandır. Hiç bir hesabı, kötü niyeti, tamahkârlığı yoktur. Bu hasbiliği, naif halleri onu kısa zamanda mübarek Zahid Efendinin ailesinden biri yapar. Bu vesile ile
Zahid Efendi ile yakınlığı artan Osman Başpehlivan, Mehmet Zahid Kotku hazretlerinin evine sık sık ziyarete gider. Hoca Efendinin hizmetinde bulunur. Onun ilminden ve feyzinden yakın mesafede istifade etmeye başlar. Osman Başpehlivan’ın; Zahid
Efendi’yi tanıdıkça hayranlığı daha da artmaya başlar. Birçok kere duasının gücüne, sözlerinin tesirine şahit olur. Kotku Efendi’nin tavsiyesi ile ‘Bahar Yayınevi’ni kurar. Bu girişim aynı zamanda Hoca Efendi’nin kitaplarının basımını yapacağı çalışmaların da
ilk adımı olacaktır. Mehmet Zahid Kotku ile tanıştıktan kısa bir zaman sonra caminin bitişiğinde küçük bir
hücrede kalmaya başlar ve çok geçmeden hocasının teşvikleriyle evlenmeye karar verir. Aracılar vasıtasıyla eşi ile tanışır. Hoca Efendi, alacağı hanımefendiyi öven ona güzel şahitlikler eden sözler söyler. “Sana pırlanta gibi bir hanım kız veriyoruz onu
üzme” diye tembihler. O da o emanete sahip çıkacağına kadife mahfaza içerisinde saklar gibi özeneceğine söz verir. Öteden beri asaletli, çok özel, ilim erbabı bir ailenin kızı olan eşi aynı zamanda hafızdır. Zahid Kotku Efendi; eşinin akrabalarının olduğu ortamlarda “Bizim Osman helal kazanır, helal yedirir.” diyerek Başpehlivan amca hakkında hüsnü şehadette bulunur. Osman amca, Mehmet Zahid Hoca efendi ile gittiği ziyaretlerde, edilen duaları
ezberlemeye gayret eder. Aslında ilk duyduğu şeyi hemen hafızasına nakşeden birisi değildir fakat o güzel günlerin feyzi ve ikramı olarak bilgileri, sureleri ve hükümleri kolayca hıfzeder.
Gün gelir Mehmed Zahid Kotku hoca efendi ile kutsal topraklara giderler. Birlikte hac farizasını ifa ederler. Hac esnasında hocasından Arafat’a yürüyerek gitmek hususunda müsaade ister, Zahid Kotku Hoca Efendi de izin verirler. Osman amca mahşeri bir kalabalık arasında yürüyerek Arafat’a varır. O karmaşaya rağmen Hoca Efendi’nin çadırını bulur. Çadıra girer ve hocasının elini öper. “Hoş geldin evladım” diyerek yanına oturtur ve “en güzelini Hacı Osman yaptı” diyerek kendisine iltifatta bulunurlar.
Bir gün Kotku Hoca Efendi İskender Paşa Camii’nde vaaz ederken beklenmedik bir şekilde ara verir ve “Sübhaneke’den ve Fatiha’dan başka dua bilmezler, bir de adam beğenmezler” diye bir cümle sarf eder. Sonra da vaazın konusuna kaldığı yerden
devam eder. Konuşması bittikten sonra odasına geçer Osman amca da hemen yanında ona eşlik eder. Bir adam gelir. Müsaade isteyerek içeri girer. “Efendim! Özür dilerim. Ben cahillik ettim. Sizi içimden tenkit ederken birden uyarınızla sarsıldım. İzin verirseniz sizden ders almak istiyorum” der. Osman amca bu gibi çok olaya şahit
oldukça Mehmet Zahit Efendiye derinden bir bağ ile bağlanır. Hoca Efendiden ders alıp da dışarı çıkan o kişiyle Osman amca sohbet ederler. Adam
“Bana Zahid Hoca Efendi’yi çok methettiler. Her pazar ikindi namazından sonra İskender Paşa Camii’nde sohbet ettiğini söylediler. Ben de Fatih Camii’ne ziyarete geldim. Aklıma geldi. İkindi namazını Fatih Camii’nde kılıp İskender Paşa Camii’ne geçtim. İkindi namazının sünnetini kılarken Subhaneke ve Fatiha’dan başka bir şey
aklıma gelmedi. Onlarla sünneti kıldım. Farzı cemaatle kıldıktan sonra İskender Paşa Camii’ne geldim. Kotku Hoca Efendi vaaz ediyordu. Biraz dinledim. Pek hoşuma gitmedi. Kendi kendime: “Methettikleri adam da bu mu?” dedim. Tam kalkacağım zaman göz göze geldik. Hoca Efendi: “Subhaneke ve Fatiha’dan başka dua bilmezler,
bir de adam beğenmezler” dedi. Yerimden kalkamadım. Büyük bir pişmanlık duydum
suizannımdan tövbe ettim; kendilerinden ders aldım diye anlattığına hayretle şahit olur. Celaleddin Ökten ile karşılaşma Başpehlivan amca, Zahid Hoca Efendi ile zaman geçirirken güzel hatıralar da biriktirmeye devam eder. Beraberinde bulunan güzel insanlarla da tanışmak mümkün olur. Edip, muhterem, mütefekkir birçok insanla tanışıklık etmek kısmet olur Osman
amcaya. Celaleddin Ökten hoca bunlardan sadece bir tanesidir. Rahmetli Celal Ökten Hoca o günlerde hacca gitmek için müracaat etmiş. Fakat o tarihlerde şartlar pek olumsuzmuş, hacca gitmek çok zormuş. Pasaport almak ayrı bir dert, izin almak ayrı bir dertmiş. Pasaport için Ankara’ya dilekçe yazmış, evraklarını göndermiş. Pasaportun çıkıp çıkmayacağı belli değilmiş. Lazım olan evraklar gecikmiş.
Bu sıkıntılar devam ederken Mehmed Zahid Hoca Efendiyi ziyaret etmek kısmet olmuş. Odada Osman amca ile beraber üç kişi iken Celal hoca konuyla ilgili sıkıntıları dile getirmiş. “Efendim! Pasaport gecikti. Gelir mi gelmez mi bilmiyorum. Hac ibadeti
nasip olur mu? Onu da bilmiyorum”, demiş ve hafiften kendinden geçer gibi olmuş. Zamansız bir uyku ile biraz kestirdikten sonra birden kendine gelmiş ve mahcup olarak hoca efendiye bakmış.
Zahid Hoca Efendi, mütebessim bir şekilde: “Pasaportunu aldın mı?” diye sormuşlar
kendisine. Celal Hoca hayretler içinde, “Aldım Efendim” demiş.
Osman amca ve arkadaşları daha sonra öğrenirler ki, o kısacık uykuda Celal Hoca rüya görmüş. Uykuyla uyanıklık arası bir yerde pasaportu eline vermişler. Rüya ile gerçekleşen bu latife Celal Hocayı sevindirmiş. Ziyaret sonrasında Celal Hoca’yı
arabayla evine götüren talebelere Celal Hoca “Gençler hocanızın kıymetini bilin.
Rüyalara bile tasarrufu var” diyerek başından geçenleri anlatmış. Celal Hocanın önderliğinde açılan imam hatip lisesi temel atma törenleri için Mehmet Zahid Hoca Efendiyi davet ettiklerinde çoğunlukla Osman amca da davetlere katılmış… Mübarek
bir insana yaverlik ederek geçen yıllar Esat Coşan Hoca Efendi zamanında da devametmiş.
Esad Coşan ile yollarının kesişmesi Korkut Özal ile yakın komşuluk İş için Ankara’ya gideceği zaman Mehmed Zahid Hoca Efendinin dualarını almayı
ihmal etmeyen Osman amca Esat Coşan Hoca Efendiye selamlarını, varsa emanetlerini götürür iletişimlerinde onlara aracılık edermiş. Esad Coşan Hocaefendi çoğunlukla Osman amcayı evlerinde misafir ederlermiş. Zaman zaman da Esat
Hocaefendi onlara misafir olurlarmış. Allah dostları ile âlimlerle olan tanışıklık nasihatler Osman amcanın yaşamına sayısız bereketler getirmiş.
Daha sonraları İstanbul’a taşındıklarında Fatih’te yakın komşuluk etmek nasip olur.
Osman amcanın doğan çocuklarının 7. gün dualarla saçı kesilip akika niyeti ile kurban kesilirken Esad Hocaefendi ve Zahid Kotku Efendi rahmetli dualar ederler merasime büyük anlam, neşe, feyz katarlarmış. Yine sünnet merasimlerini yaparken çok
yakından büyüklük gösterirlermiş. Sahiplenirler, kendi evlatları gibi sevinç ve coşku duyarlarmış…
…
Osman Başpehlivanın hafız eşi Sebahat Hanım da Esad Coşan Hocaefendinin eşi
Muhterem hanımla çok yakından komşuluk ederler ve dostluk kurarlar. Mehmet Zahid
Kotku Hocaefendinin hanımı ile de iyi görüşürler. Birlikte seyahatler ederler. İftarlar
yemek davetleri yakın komşuluk münasebetleri nasip olur, evlatları, bu özel insanların
eteklerinin dibinde büyürler. Korkut Özal Beyle de aynı apartmanda yaşarlar. Güzel
anıları olur. Korkut Beyle beraber çocuklarının Koca Ragıp Paşa İlkokulu’nda
okuturken velisi olurlar. Hayırla anımsadıkları unutulmaz güzel hatıralar biriktirirler.
Mehmed Zahid Kotku Hoca Efendi ile tanıştığı günden itibaren İskender Paşa
Camii’nde görev alır Osman Amca. Her türlü hizmeti ibadet aşkı ile yapar. Zahid Hoca
Efendinin vefatından sonra da hizmetlerine ara vermeden devam eder.
Hacı Osman Başpehlivan vefatından sonra rüyasında Mehmed Zahid Kotku’yu görür.
İskender Paşa Camii’ndedirler. Caminin sıvaları dökülmüş harabe bir görünümü vardır.
Hoca Efendi, “Evladım camiyi yalnız bırakmayın” diye buyururlar. Hacı Osman amca bundan sonra artık bir görev addeder. Her sabah namazında İskender Paşa Camii’ne gitmeye gayret eder. Hiçbir işten yoksunmayarak, hiçbir zahmetten gocunmayarak
elinden geldiği, gücünün yettiği ölçüde hizmetlerine devam eder. Mahmud Es’ad Coşan hoca efendi vazifelerini ifa ederken Hacı Osman Amca, Es’ad
Coşan Hoca efendinin de yanından ayrılmamış Kendileriyle yurt içinde ve yurt dışında seyahatlere katılmış. Her yerde hizmet ehli insan olması ile iş bitiriciliği ve güvenilirliği ile öne çıkmış kendini sevdirmiş…
Mahmud Es’ad Coşan Hoca Efendi ile birçok yolculuk yaparlar. Bir keresinde gece vakti, Mahmud Es’ad Coşan Hoca Efendi ile aile fertlerini Bursa’dan Ankara’ya götürürken dağ başında arabaları arıza yapar ve problemi anlayamazlar. Yoldan geçen
kimse de durup ne olduğunu sormaz. Esad Hocaefendi ellerini açıp dua eder: “Ey Allah’ın adamları bana yardım edin.” diye o meşhur duayı edince bir kamyon gelip durmuş, bir adam inmiş. Arabayı incelemiş. Arızasını söylemiş. Arabayı kamyonun arkasına bağlayıp bir benzinliğe kadar götürmüş. Tornavidayı çay kazanının ateşinde
ısıtıp lehim yapmış. Arabayı çalıştırmış. Bu sıkıntıdan böylece kurtulmuşlar. Osman Başpehlivan’ın İstanbul’a yerleşmesi yuvasını kurması ve işinde başarılı olması neticesinde yolu İstanbul’a düşenlere daima yardımcı olmuş. Camide gençlerin
Osman amcası, yaşadığı muhitte orta yaşlıların Osman abisi olmuş. Eyüp’te yaşayan;
siması nurlu, sözleri hikmetli olan insanlardan biri olan Osman Başpehlivan’ın ahir ömrünün kayıtlarını güzel insanlarla yaşadığı dostluklar hatırına, tutmak istedik. Güzellikle ve hayırlarla anılmak duasıyla…
Betül Şatır Yayın Tarihi: 25 Kasım 2018 Pazar 11:00Güncelleme Tarihi: 04 Aralık 2018, 12:37
32 virajlar ile 40 dakika, Güzeldere Tüneli ile 6 dakika
Başımız sağolsun. Hakiki bir mümindi. Kalbinde zerre kadar haset kibir öfke yoktu. Zikir ve dualarıyla uzun yaşadı. Muhteşem evlatlar yetiştirdi. Her kes böyle bir imana erişir inşallah.
Rahmetli Esad efendi anma programlarında” talebe hep kendini anlatır , kendisinin faziletlerini söyler demişti”.Talebe kendini görmeyecek, gördüğü hikmetleri anlatacak…