Cumartesi, Eylül 30, 2023

NİLÜFER AKINGÜL’DEN ‘AYNA’

AYNA

Zamanın birinde bir garibin kalbine bir mürşide intisap edip derviş olma sevdası düşer. Düşer düşmesine ama gel gör ki hayalindeki gibi bir kimse yoktur etrafında. Kalbindeki kendi elleriyle eşelediği boşluk gün geçtikçe büyür de büyür. En sonunda bulunduğu diyarı terk edip o aklındaki mürşidi aramaya karar verir. Çoluk çocukla helalleşip bir daha dönmeyecekmiş gibi doğup büyüdüğü memleketinden ayrılır.

Gel zaman, git zaman nereye gittiğini ve sonrası nereye gideceğini bilmeden çeyrek asır devirir ömründen.  Lâkin bu zorlu arayışı onun kalbinden hiçbir şey kaybettirmediği gibi bilakis daha da perçinler içindeki heyecanı. Tabi bu arada yolların zorlu şartları, maddi sıkıntılar ve memleketine olan hasret onu bir nevi olgunlaştırmış, tekamüle sevk etmiştir. 

Bir gün bir tekkede otururken, içeriye şık giyinimli, eli yüzü temiz, dik yürüyen orta yaşlı bir adam gelir. Namazını kılar duasını eder ve gider. İkinci gün yine gelir ve üçüncü gün geldiğinde yanında bir kalabalık belirir. Halk ona teveccüh etmekte , huzurunda elpençe divan durmaktadır. Oradaki bir kaç kişiye sorar ve onun bir mürşid olduğunu öğrenir. Dördüncü gün yine bekler o adamı, ama adam bir daha gelmez. 

Şöyle böyle derken, aynı tekkede iki yılı geçer. Hiç bir yerde bu kadar uzun kalmaya alışmamıştır ve bu durum ona ağır gelir. Tam ümidi kesip yeniden diyar diyar gezmeye karar vermişken, öğlenin zeval vakti o mürşit dedikleri adam çıkagelir. Ellerindeki torbaları kenara koyup abdest alır, namazını kılar ve duasını yapar. Fakat bu sefer bu adamın üzerindeki  kıyafetleri perişan ve duruşu gözleriyle yerde birşey ararcasına eğiktir. Bizim garip usulca yaklaşır adama selam verir. Adam selamı kısık sesle alır fakat selam verenin yüzüne dahi bakmaz. Bu hal değişik gelir, merak uyandırır ama bu merak bizim garibin  konuşmasına engel olmaz. Garip derdini, meramını arz eder o adama ve iki yıl önce kendisini bu tekkede gördüğünü söyler, şimdiki halinin hareketinin neden bu kadar değiştiğini sorar adama. Adam uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra cebinden üç adet düğme çıkarır ve konuşmaya başlar. 

“Bak kardeşim, bu düğmeleri bir padişah kaftanına taksan da aynıdır  bir fukaraya taksan da aynıdır. Ben desem ki altındır, sarrafı bilir ancak ama demesem de bu altınsa yine altındır, değerlidir; çöpe de hurdaya da düşse onun değersiz olduğu anlamına gelmez. Önemli olan bu düğmeden ziyade, düğmelerin  ilik yeridir aslında. İnsan eğer insanı bulamazsa insan da kalamaz; tıpkı bu düğmeler gibi anlamsız ve amaçsız bir kesede hapsolur. Ne zaman ilik yeri açılır ona, ne zaman ki oluşumun amacına hizmet eder, o zaman o kişinin varlığı, öz anlamıyla bütünleşir.”

Garip bu hikmetli sözleri pür dikkat dinlerken, aklında düğümlenen soruların ilmekleri yavaş yavaş açılmaktadır. O dinlemeye, adam konuşmaya devam eder.

“Ve senin meramına gelecek olursak deyip, diğer cebinden bir ayna çıkarır. Bu ayna nedir bilir misin?” der.

Garip, “Evet bilirim Peygamber efendimiz (sav) yanından ayırmazmış, bu yüzden sünnettir” der.

Adam devam eder: “Bu ayna senin aşman gereken tek seddir, tek engeldir. Aynı zamanda, aştığın şeyi aşarak aştığına varırsın. Hem sen sana engelsin, hem sen sana menzilsin. Dünyadaki sonsuzluk sadece aynadadır. Aşk denilen şey ise karşının kalbinin yansımasıyla oluşan bir ebediyettir aslında. Gönüldeki yansımasına aşk denir, gözdekine ayna. Allah’ı (c.c) da sadece bu sonsuzluk diyarında bulursun. Çünkü O sonsuzdur. Sen seni bildiğinde her şeyi unutursun, çünkü Rabbini bilirsin de ondan diğer bilgiler hükmünü yitirir; tıpkı güneş doğduğunda kaybolan yıldızlar gibi. Bu yüzdendir Peygamberimiz (s.a.v) ‘Kendini bilen Rabbini bilir’ buyurmaktadır.”

Garip  dinledikçe dinler, zaman ışık hızıyla geçer o gün. Ruhunun sınırlarından bedeninin hudutlarına kadar ufku açılır. Anlar ki aslında onca yıldır kendini aramış durmuş, anlar ki o mürşidi meğer bir ayna kadar yakınmış. Eee, ne demişler: “Sen bakmayı bilirsen, kapasan da görür göz. 

Bakmayı bilmeyene nur içinde çürür göz” 

Leylifer 

Nilüfer Akıngül

İLGİLİ HABERLER

ÇOK OKUNANLAR