Halat
Bir halatın ucunda, kaçmışım, çözülmüşüm.
Sırtlamış yıllarımı, geçmişe götürmüşüm.
Yıllanmış acıları, içip aşkı görmüşüm,
Sonra da en derin imtihana gömülmüşüm.

Ağlar Meryem, artık İsa konuşsun kucağında.
İsmail susuzluğu, Hacer’in soluğunda.
Kader, atar iken Asiye’yi Firavun’un ağında,
Ne büyük tesellidir, ağlar aşk kucağında.
Arz genişmiş nerede, kapanır gözde perde?
Cümle cihan deva dolsa, yarar mı kalpte derde?
Bir hırkanın ucunda, kaçmışım çözülmüşüm.
Alıp yünden yeleği, sevdaya bürünmüşüm.
Tesbihimde bir tane, eğri büğrü bir boncuk,
Aynı da bana benzer, kusurlu küçük kulcuk
Gönlümü güzel sevdam, bir gülnihal eyler mi?
Söz susar sükût bulur, aşk gönlünü eğler mi?
Bir esaret kırbacı vurur solda aşk diye,
Dünyada hiçbir lezzet, benzemez böyle şeye.
Ne kutsaldır bu acı, iter gönül ilacı,
Bir katrede bir zerre, zapteyler cümle cihanı.
Bir halatın ucunda, kaçmışım çözülmüşüm,
Zöhre ile Tahir’de kertik belâ görmüşüm.
Mecnun’unum ah Leyla, kızgın kumlar buz gibi,
Çırpınırken Züleyha, Yusuf aşkta sur gibi.
Kerem’in ahı tutmuş, Aslı’nın aslı ateşte,
Ferhat’ın yaslandığı dağlar ki onla güreşte.
Al beni ruhum kalsın, kaç kuruş etsin para?
Senle dolmuş açılmaz, kalp denen şu kumbara.
Bir halatın ucunda, kaçmışım çözülmüşüm,
Bataklıktaki güle, bel bağlamış bülbülüm.
Aşkın yâr, isabeti şaşmayan fevkalâde bir zulüm,
Gelirse gelsin bırak, ben ki zati güle meftun ölmüşüm…

şiiri sesli dinlemek için TIKLAYIN