ŞAİR
Yorgunluğumun da yorulduğu yerdeyim şair
Sabrım da sabır istiyor benden
Kader mahallesinde viran bir adresteyim
Her solukta can çıkıyor gibi tenden
Kanatlarımda kurşun kırık bir kafesteyim
Şimdi bana bahardan bahsedecekler
Açacakmış türlü elvan çiçekler
Söyle onlara şair!
Çivili gözün umrunda herhangi bir renk olur mu?
Acıyla kırık kalbi hangi sevinç doldurur?
Esir düşen köleyle artık bir cenk olur mu?
Ayaz yemiş çiçeği hangi korku soldurur?..

Şair;
Aynalar mı yalancı, yoksa gözler mi yalan?
Kim misafir, kim hancı, kimdir zamanda kalan?
Sırtında bavul bavul yüklenirken derdini
Öyle bir yolculuk ki bu; götüremezsin kendini
Rızkı tükenmeden neden tükenir insan?
Kaybeder kendindeki akla çıkan yolları
Sevdiğine sarılmayan dünya gözüyle,
Ölünce de gömmesin, yorulmasın kolları…
Yağmur çetin yağar şair!
Depremler yıkmaya yeminli gelir.
Taca tahta göz dikerek ömür sürülür
Nihayeti toprak içinde erirken beden
Ruhu gökte insanın, teni yerde süzülür
Sözlerin senin de bitecek şair,
Kelimeler yedi yad yabancı durur gibi
Anlarsın acıyı acılar nasıl sarar
Anlarsın artık sular da kurur gibi…
Sallanır dünya şair
Renklere çakılır karanlık içi gözler
Farketmez artık ne tümsek ne de düzler
İfritler halay başında aklını çeler bir bir
Allah’a yemin edip sonra inkarı ister
Yaralı bir kuş gibi sonra çırpınır beynin
Bir sabahı beklersin gecenin batağında
Eller nefesine sığınır ısınmak için
Gün doğdukça görünür ölüler yatağında…
Korkuları korkutun mu sen şair?
Ruhu çıkarken göğün kanı çekilir yerin
Cinler musallat olur hastalanırsın
Öyle dert saplanır ki kesi yok yara derin
Şimdi sana ‘şiir nedir’ diye sorarlar:
Gün doğar ve gün batar, sen yarına kalırsın
‘Derdin harflerdeki desenidir’ de şair!
Muhakkak ki gün gelir sonsuza atanırsın
Gökkubbe gönül olur bir kez giren hay kalır
Ve sen bil; o mabede dokunduğun kadarsın…
Leylifer
Nilüfer Akıngül