Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

MUSA KARADEMİR YAZDI:’ROTASINI KAYBEDEN EKONOMİDEN YENİ BİR EKONOMİ PERSPEKTİFİNE’

Uzun zamandır ülkemizde yaşanan


Uzun zamandır ülkemizde yaşanan ekonomik durgunluk, siyasi atmosferle, küresel dengesizlik ve bölgesel çatışmalar nedeniyle iyiden iyiye ağır bir tabloya dönmüş durumda. Dikiş tutmayan piyasalarda, derin bir kaygı ve bir o kadar da karamsarlık hakim (di). Kimse önünü göremiyor, kimse bırakın bir günü, bir saat sonrasına planlama yapamıyor. Üretim maliyetleri adeta dakikalık artıyor. Kimse piyasada fiyat istikrarını göremiyor (du).   

Özellikle döviz ve altındaki aşırı yükseliş, faizin artırılmaması, ithalata dayalı üretim modeli, tercihli sıra dışı makro ekonomik yaklaşımlar, 2022 ve 2023’ün birinci çeyreğini kabusa çevirdi. Kısacası politik tercihler, ekonomik göstergeleri allak bullak etti. Hatta bugüne kadar ortaya konan ekonomi teorilerini bile şaşırttı.

Durumun vahameti ve piyasalardaki belirsizlik ortamında, hükümet beklenmedik bir adımla, piyasaları şok edici bir karar aldı: “Kur farkı garantili vadeli mevduat.”

Kur farkı garantili vadeli mevduatı kısaca açıklamak gerekirse; gerçek kişilerin Türk lirası vadeli hesaplarına işleyecek faiz ile hesap açılış ve vade tarihlerindeki kur değişimi kıyaslanarak, yüksek olan oran üzerinden hesap yapılarak, dövizdeki artışı vadeli Türk lirasına ekleyerek, dövizdeki artışı frenlemektir. Böylece kişisel hesaplardaki vadeli Türk lirası, döviz artışından dolayı herhangi bir kayıp yaşamayacaktır.

Hükümet piyasalardaki aşırı dengesizliği; kur farkı garantili vadeli mevduat kartını ortaya koyarak, yeni finansal araçlarla, ekonomi dengelemeye çalıştı. Bu hamle şimdilik dövizi ciddi şekilde geriletti. Piyasalar bir nebze olsun nefes aldı ve güven ortamı oluşmaya başladı. Başta gıda olmak üzere, artan fiyatların düşmesi ve belli bir fiyat aralığında seyretmesi, asgari ücretin beklenenden fazla artırılması ve seçimden sonra daha fazla artırılacak olması ile emekli ve memur maaşlarının da aynı oranda yükseltilme beklentisi, piyasaların canlanmasına aracılık edecektir. Artan maaşlar, artan fiyatlar ve bu fiyatları gören piyasaların “denge”de kalması, ekonomik krizin ilerlemesini ve derinleşmesini durduracaktır. 

Peki, kur farkı garantili vadeli mevduat sistemi ekonomik çözümü getirir mi? Kısa vadede evet ancak uzun vadede yapısal reformlar olmadan ve üretim ekonomisine geçmeden, kırılgan bir atmosferde ekonomi tekrar rayından çıkabilir.

Yapısal reformlar, merkez bankasının bağımsızlığı, kamu borç yönetimi, kamu alımlarında şeffaflık, sübvansiyonların azaltılması ve bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurumların kurulması başta gelmektedir. Ayrıca ithalata bağımlı, üretimin modeli cari açığı artırmaktadır. Bunun önlenmesi elzemdir. Tarımda millileşme ve tarım girdilerinin mutlaka düşürülmesi suretiyle, tarımsal üretim mutlaka artırılmalıdır. 

Vergi tanımın ve türlerinin kesinlikle sadeleştirilmesi ve en önemlisi verginin tamamen dijitalleştirilerek tabana yayılması, enerjide ithalatın acilen düşürülmesi ve başta güneş enerjisi olmak üzere, yenilenebilir enerji kaynaklarının artırılması suretiyle hem yerli üretim sağlanması hem de enerji girdi fiyatlarının düşürülmesi de gerçekleştirilmelidir. Tabi sosyal güvenlik sisteminin düzenlenmesi, kalkınmada sürdürülebilir çevre politikaları üretilmesi, eğitim, adalet sistemi, toplumsal gelişim, tersine beyin göçü, güven gibi değerlerimizin de göz ardı edilmemesi gerekir. 

Bölgesel güç olan Türkiye, özellikle savunma sanayindeki atılımları ile dikkat çekerken, Akdeniz, Ortadoğu ve Orta Asya bağlantılı siyasi dengelerin içinde, oyun kuruculuğuna devam etmektedir. Bu olumlu gelişmeler ışığında, Batı İttifakı (Avrupa Birliği, ABD ve İngiltere) ile yeni bir başlangıç yapılmalı, Suriye meselesi çözümünde rol oynamalı ve Mısır, İsrail gibi ülkelerle de tekrar siyasi ilişkiler geliştirilmelidir. Birleşik Arap Emirlikleri buna en güzel örnektir. Uluslararası ilişkilerde daimi dostluk ve daimi düşmanlık yoktur: Ülkelerin çıkarları vardır.   

2023’de seçime doğru son viraj alınırken, ekonomik bağımsızlık savaşı ortamında olduğumuz bir çıplak gerçeklikle karşı karşıya kaldığımızı bilmek gerekir. Yaşanan onca ekonomik dengesizlik atmosferinde, Cumhuriyetimizin 100. Yılı olan 2023’de ekonomik kalkınmışlığı gerçekleştirme yolunda topluma tekrar heyecan ve umut vermeliyiz.

Toplumsal ahlak yasasına ihtiyaç duyduğumuz bir gerçektir. Serbest piyasa ekonomisi vahşi kapitalizmin çarklarında dönmek değil, devletin fiyat kontrolünde, girişimcilerin ve üreticilerin, maliyetlerinin üzere, orantılı kar payı koyarak, üretim ekonomisine katkı sağlamasıdır. Rekabete açık ve kaliteli bir piyasa ekonomisinde üreticiler, tüketici haklarını, tüketiciden önce korumayı kendine şiar edinmelidir. Piyasayı domine eden devlet olmalıdır. Devlet, kanun yapıcı rolü ile fiyatları mutlaka kontrol altında tutmalıdır. Özellikle dijital çağda ve yapay zekaların var olduğu bilgi çağında, üretim maliyetleri ve hammadde girdilerini her bir ürün için belirlemek kesinlikle çok kolaydır. Üretim maliyetleri hesaplanmış ürünler, kar ortalaması aralığı ile satılmalıdır. Böylece fiyat artışları kontrol altında tutulmalıdır.

Günümüzde hiçbir para hareketi, ürün hareketi ve üretim-tüketim hareketi kayıtsız değildir. Kayıt dışılık istendiği takdirde, bu teknoloji ortamında hızla giderilebilir. Tüm üretim, tüketim, maddi ve dönen varlıkların tamamının kayıt altına alınması, dövizdeki tırmanışı, gayri resmi işlemleri engelleyecek, piyasa kontrolüne devlet tamamen egemen olacaktır.  

Geçen yılbaşında yazdığım ekonomik değerlendirme yazılarımda ağırlıklı olarak; yapısal dönüşümün zorunluluğundan, küresel dünya ile entegre olmanın öneminden, bölgesel gücün ritminden, katma değerli yeni üretim araçlarının varlığından, teknolojik gelişimden, endüstri 4.0 ve 5.0’a geçişten bahsetmiştim. Bunları yapabildik mi? Evet demek maalesef mümkün değil.

2023 hedeflerini yakalamaktan şimdilik uzağız ama yine de makro ekonomik dengeleri sağlamak zorundayız. Seçim ekonomisi değil, kalkınma ekonomi modelini benimsemek mecburiyettir. Dövizin tekrar yükselişe geçtiği, piyasaların kur artışı ve zam yağmuru altında şaşkına döndüğü, güvensiz bir ortamın tekrar oluşması zemini hala maalesef geçerlidir.  

Hnr. Dr. Musa Karademir

BDU Uluslararası Diplomatlar Birliği Başkanı

United Kingdom EODP Türkiye Başkanı ve İyi Niyet Büyükelçisi

TÜRFED Federasyonu Kurucu Genel Başkanı

TÜKON Tüketiciler Konfederasyonu Kurucu Genel Başkan Yrd.