34,2312$% -0.05
37,5083€% -0.39
44,7832£% -0.3
2.867,03%-0,67
4.896,00%-0,84
19.525,00%-0,83
2.607,70%-0,53
9.132,30%0,97
Marka Hakkının İhlali Nedir? Marka hakkı sahibinin izni olmaksızın, markayı kullanmak, taklit etmek, markanın taklit edildiği ürünleri satmak, ticari alanda kullanmak gibi marka hakkına tecavüz oluşturacak fiillerin gerçekleştirilmesine marka hakkının ihlali denir.
Marka sahipleri markalarının ayırt ediciliğini ve bilinirliğini arttırmak için reklam ve tanıtım faaliyetlerine büyük emek ve para harcamaktadırlar. Fakat uygulamada markanın bilinirliğinden yararlanmak isteyen kötü niyetli üçüncü kişilerce markanın taklit edilmesi vb. şekilde marka hakkına tecavüz edilerek haksız yarar sağlanmaya çalışılmaktadır. Marka hakkına tecavüz davaları marka sahibini koruma altına almakta ve üçüncü kişilerin tecavüz eylemlerini önlemeye ve ortaya çıkan zararı gidermek için başvurulacak yol olacaktır.
Nelerin marka İhlali (tecavüzü) teşkil ettiği Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29. Maddesinde sayılmıştır. Bunlar:
Uygulamada en çok karşılaşılan durum markanın aynısının ya da çok benzerinin üçüncü kişilerce izinsiz olarak kullanılması durumu yani taklit markadır.
İhlalin (tecavüzün) varlığını veya yokluğunu tespit etmek için tespit davası açılabilir. Bu davalarda ihtiyati tedbir olarak tecavüz fiilinin durdurulması, ürün ve araçlara el konulması, teminat verilmesi ya da hakimin takdirindeki sair tedbirlerin alınması istenebilir. İhtiyati tedbir talebi bağımsız olarak yapılabildiği gibi tazminat davasıyla birlikte de istenebilir.
Marka hakkına tecavüz bir suç teşkil etmekte olup, marka sahiplerinin marka hakkına tecavüz eden bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmaları halinde soruşturma açılacaktır. Soruşturma sonucunda tecavüz olgusunun varlığı halinde, tecavüz fiilini gerçekleştiren kişilere karşı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda mevcut fiilin çeşidine göre 1 yıldan 4 yıla kadar hapis ve adli para cezasına çarptırılacakları hüküm altına alınmıştır. Aynı zamanda Sulh Ceza Hakimliği tarafından marka hakkına tecavüz eden ürünler üzerinde arama, el koyma kararı da verilebilir. Ceza hükümleri doğuran fiilleri açıkça sayan SMK m.30’ göre bu fiiller;
Marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Hak sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybının değerini değil aynı zamanda yoksun kalınan kazancı da kapsar. Yoksun kalınan kazanç, zarar gören hak sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden biri ile hesaplanır:
Teknolojinin her alanındaki buluşlara yeni olması, buluş basamağı içermesi ve sanayiye uygulanabilir olması şartıyla patent verilir. Gerek buluş aşamasında gerekse buluşu sanayiye uygulama aşamasında yüklü emek ve para harcayan buluş sahipleri buluşun ekonomik gelirinden de doğal olarak, tek başlarına yararlanmak isteyeceklerdir. Patent/ faydalı model tescil belgesi buluş sahiplerine verdiği tekel hakkıyla rakiplerine karşı ekonomik anlamda üstünlük kazandıracaktır. Patent/faydalı model üzerinde buluşçunun hakkı marka hakkında olduğu mutlak bir haktır. Bu nedenle ihlal eden herkese karşı ileri sürülebilecektir.
Aşağıdaki fiiller, patent veya faydalı model hakkına tecavüz sayılır:
Tecavüz halinde patent veya faydalı model hakkı ihlal edilen hak sahipleri dava açabilecektir. Birden çok hak sahibinin olması durumunda, paydaşlardan her biri menfaatlerini korumak için tek başına dava açabilir.
Patent/faydalı model hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi mahkemeden fiilin tecavüz olup olmadığının tespitini, muhtemel tecavüzün önlenmesini, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazminini, tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde el konulmasını ve el konulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınmasını isteyebilir. .
Ayrıca tecavüz halinde hak sahibinin tazminat isteme hakkı da doğacaktır. Patent ve faydalı model üzerindeki hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Hak sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybının değerini değil aynı zamanda yoksun kalınan kazancı da kapsar. Yoksun kalınan kar hesaplaması aynı marka tecavüzündeki tazminat hesaplaması gibidir.
Sınai haklar, sanayi, ticaret ve endüstride kullanılmak üzere, fikri çaba sonucu yaratılan ürünler üzerindeki haklardır. Patent, marka, endüstriyel tasarım, entegre devre topoğrafyası, yeni bitki çeşitlerine ait ıslahçı haklar ve coğrafi işaretler, sınai haklar olarak karşımıza çıkar.(1)
Yukarıda bahsi geçen sınai haklar, 6769 sayılı kanunun yürürlük tarihi olan 10.01.2017 tarihinden önce Markaların Korunması Hakkında KHK, Patentlerin Korunması Hakkında KHK, Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında KHK, Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında KHK, Entegre Devre Topoğrafyalarının Korunması Hakkında KHK ve Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Hakkın Korunması Hakkında Kanun ile düzenlenmekteydi. 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu ile tüm bu kanun hükmünde kararnameler ile kanun tek bir kanun ile birleştirilmiş olup; hem ilgili hakların sistematik bir şekilde düzenlenmesi sağlanmış hem de ilgili hakların, günümüzün ekonomik şartlarına entegre edilmesi sağlanmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu; başlangıç hükümleri ve beş kitap şeklinde sistemleştirilmiştir. Kanunun başlangıç hükümleri; amaç ve kapsam, tanımlar ve korumadan yararlanacak kişiler başlıklı ilk üç maddeden oluşmaktadır. Birinci kitap marka başlıklı olup; marka hakkı ile ilgili düzenlemeleri içerir. İkinci kitap coğrafi işaret ve geleneksel ürün adı başlıklı olup; bu konulara ilişkin düzenlemeleri içerir. Üçüncü kitap tasarım başlıklı olup; tasarım hakkı ile ilgili düzenlemeleri içerir. Dördüncü kitap patent ve faydalı model başlıklıdır ve bu haklara ilişkin düzenlemeleri içerir. Beşinci kitap ise ortak ve diğer hükümler başlığını taşıyıp; tüm sınai haklara ilişkin ortak hükümler yer almaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile daha önce ilgili mevzuatta da olan bazı hususlarda yenilikler yapılmış, bunun yanı sıra önceden mevzuatta bulunmayan bazı hususlar ise eklenmiştir. Bunun yanı sıra Türk Patent Enstitüsü’nün ismi Türkiye Patent ve Marka Kurumu olarak değiştirilmiştir.
MARKA HAKKINA İLİŞKİN GETİRİLEN BAZI YENİLİKLER:
1. Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. Maddesinde markanın içereceği işaretler sayılmıştır. Bu madde kapsamında renkler ve sesler marka olabilecek işaretler arasında yer almamaktaydı. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 4. Maddesinde ise; renkler ve sesler marka olabilecek işaretler arasında yer almaktadır.
2. Günümüzde, teknolojik gelişmelerin etkisiyle de, üzerinde markası olmasa dahi ürünün kendine özgü şekilde oluşturulmuş tasarımı ile ve/veya ambalajları ile ortalama tüketiciler arasında ayırt edilebilmektedir. Bu gelişmeye uyum sağlanmak amacıyla, Sınai Mülkiyet Kanunu’nda markaların grafik gösterim kuralı; ‘’marka sahibine sağlanan korumanın konusunun yetkili makamlar ve halk arasında açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlanabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması’’ şeklinde değiştirilmiştir. Bu yeni düzenleme ile üç boyutlu markaların farklı açılardan marka örneği ile gösterimi ile bu tarz markaların tescili mümkün kılınmıştır. Şu anda Türkiye’de tescil edilmiş olan üç boyutlu markalara örnek olarak Ferrero Rocher, Jaguar Land Rover ve The Absolut Company verilebilir.
3. Marka tescilinden doğan hakların tüketilme ilkesi, markalı malların piyasada tedavülüne, marka hakkına dayanılarak müdahalede bulunulmasını önlemek suretiyle bu hakka sınır oluşturan bir ilkedir. Bu ilke doğrultusunda marka hakkı sahibi, markalı malın bir kez satışa sunduktan sonra pazardaki daha sonraki aşamalarında malın dolaşımı üzerindeki kontrolünü kaybeder. (2) Ancak bu ilke, sadece belirli bir bölgede marka sahibinin rızası ile piyasaya sunulan markalı mallar için uygulanır. Markanın Korunması Hakkında KHK’nın ilgili maddesinde uygulanan belirli bölge için ülkesel tükenme ilkesi benimsenmiştir. Ülkesel Tüketilme İlkesi gereği; markanın tescil edildiği ülke sınırları içerisinde, markalı mallar ulusal pazarda piyasaya sunulduktan sonra bu mallar açısından marka sahibinin marka hakkının tüketildiği kabul edilir. Sınai Mülkiyet Kanunu ise uluslararası tükenme ilkesini benimsemiştir. Uluslararası Tükenme İlkesi gereği marka sahibi kimse, markalı ürünü piyasaya sürdükten sonra, sadece belirli bir ülke sınırlarında değil, dünyanın hiçbir yerinde sonraki aşamalara müdahale edemez.
4. Yürürlüğe giren yeni kanun ile hükümsüzlük davası açma süreleri de değişmiştir. 556 sayılı Markanın Korunması Hakkında KHK’da hükümsüzlük davası açma süreleri, net şekilde düzenlenmeyen beş yıllık dava açma süresi, Yargıtay kararları ile yerleşik içtihat haline gelmiştir.
Sınai Mülkiyet Kanunu ise, Avrupa Birliği hukukunda olduğu gibi, sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesini benimsemiştir. Bu nedenle de kanunda kesin bir dava açma süresi konmamıştır. Sessiz kalma süresinin değerlendirilmesinde ise önceki tarihli marka sahibinin, sonraki tarihli marka kullanımını bildiği veya bilmesi gerektiği tarih esas alınır. Marka sahibinin bilmesi gereken durumlar ise Türk Ticaret Kanunu’na göre basiretli tacir kriterleri esas alınarak her olayın kendi koşulları gözetilir. Hükümsüzlük davası açma süresi markanın tescil edilmesinde marka sahibinin niyetine göre değişmektedir:
i. iyi niyetle tescil edilmiş markaya karşı hükümsüzlük davası açma süresi; eski tarihli marka sahibinin, markayı kullanımından haberdar olmasından itibaren 5 yıldır.
ii. kötü niyetle tescil edilmiş markaya karşı hükümsüzlük davası açılması herhangi bir süreye bağlanmamıştır.
5. Marka, bir ticaret malını tanıtmaya, benzerlerinden ayırmaya yarayan, o malın simgesi olan, resim veya harften oluşan (günümüzde üç boyutlu ambalaj vb.) özel imgelerdir. Bu doğrultuda markanın, malı benzerlerinden ayırmaya yaraması gerekir. Bu nedenle Markaların Korunması Hakkında KHK’nin ilgili maddelerinde daha önce başvuru yapılmış bir marka ile karıştırılma ihtimali olan markalar için, önceki tarihli marka sahibine marka başvurusuna itiraz hakkı tanıyarak onlara için bir nevi koruma geliştirmiştir.
Markaların Korunması Hakkında KHK’de marka başvurularına itiraz süresi 3 ay iken; bu süre Sınai Mülkiyet Kanunu’nda 2 ay olarak belirlenmiştir.
Ayrıca Sınai Mülkiyet Kanunu marka başvurusunda bulunan kişiye yeni bir savunma aracı getirmiştir; İTİRAZ AŞAMASINDA İLERİ SÜRÜLEBİLEN KULLANMAMA SAVUNMASI
Marka başvurusuna yapılan itiraz Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 6. Maddesinin 1. Fıkrası nedeniyle yapılmışsa; başvuru sahibinin talebi üzerine, Türkpatent, itiraz sahibinden itiraza dayanak olan markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetler için Türkiye’de önemli derecede kullanmakta olduğunu ispat etmesini istemekle yükümlüdür. Sonrasında Türkpatent tarafından itiraz sahibine, ispat için 1 ay süre verilir. (Bu durum sadece itiraza esas olan marka, itiraza konu başvurunun başvuru tarihinde veya rüçhan tarihinde 5 yıldan fazla zaman tescilli ise mümkündür.)
6. Yukarıda da bahsedildiği gibi; Markaların Korunması Hakkında KHK, önceki tarihte tescil edilmiş bir markanın ayırt ediciliğini korumaya son derece önem vermiş ve bu nedenle ayırt edilmesi zor ve/veya ayırt edilemeyen markaların tescil edilmesini engellemiştir.
Sınai Mülkiyet Kanunu ise bu konuda daha esnek bir politika benimsemiş ve muvafakat unsurunu getirmiştir. Kanun’un ilgili maddeler gereği; önceki tarihli marka sahibinin marka başvurusu sırasında veya red kararı sonrasındaki noter onaylı muvafakati ile, aynı ve/veya aynı türdeki mal ve hizmetler için başvurusu gerçekleşen aynı ve/veya ayırt edilemeyecek benzer markalar reddedilmeyecektir.
7. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ilgili maddesi ile getirilen yeni düzenleme ile; bir marka başvurusu içerisinde tescilli bir coğrafi işaret içeriyorsa ve/veya tescilli bir coğrafi işaretten oluşuyorsa marka, başvuru ilk incelemede re’ sen reddedilebilecektir.
8. Markaların Korunması Hakkında KHK sadece tescil edilen tanınmış markaları korurken; Sınai Mülkiyet Kanunu tescil edilmemiş tanınmış markalara da koruma mekanizması geliştirmiştir. Bu mekanizma ile tescil edilmemiş tanınmış marka sahipleri, aynı veya aynı türdeki mal ve hizmetler için başvurusu gerçekleştirilen aynı ve ayırt edilemeyecek benzer markalara itiraz edebilme hakkı getirmiştir.
9. Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan önceki dönemde ‘’İthal ya da ihraç etmek, ticari amaçla satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak’’ eylemleri 556 sayılı KHK kapsamında suç teşkil eden eylemler arasında yer almamakla birlikte; bazı mahkemeler suç teşkil eden fiil olarak nitelendirirken bazı mahkemeler aksi yönde kararlar vermiş; sonuç olarak yerleşik bir içtihat oluşmamıştır. Sınai Mülkiyet Kanunu ise, ilgili maddelerinde, yukarıda sayılan eylemleri suç teşkil eden eylem statüsüne almıştır.
MAKÜ, Türkiye-Özbekistan eğitim forumu'na katıldı!