Cumhuriyet, 100. yaşını doldururken, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü arıyor gözler. Bu özlemi gidermek için imkanı olan vatandaşlar Anıtkabir’e akın etti bugün fakat farklı illerde, ülkelerde ‘Ata’ özlemi çeken ve Cumhuriyet aşkını yaşamaya çalışan insanlar var.

Bu yüzden halka arasında çok bilinmeyen, Türk Dil Kurumu onaylı Atatürk’ün anılarını derledik sizlere. İşte yüzüncü yıla özel, 100 fotoğrafla Mustafa Kemal’den anektodlar…

Bugün coşkulu, mutlu ve umutlu bir gün.
1100

Klasik bir gün değil bugün.
2100

Bugün, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurup, Türk gençliğine emanet ettiği Cumhuriyet’in Yüzüncü Yılı…
3100

Bugün umudun, geleceğin, bağlılığın, sadakatin, amasız ve fakatsız bir Türkiye’nin 100. Yılı!
4100

Gönül ister tüm vatandaşlar bu özel dönemde Anıtkabir’e gidip Gazi’yi ziyaret etsin ama bazen imkanlar buna müsaade etmiyor.
5100

Ankara’ya gidemeyen gençler için,
6100

Cumhuriyet coşkusunu yaşayan ve yaşatan vatandaşlarımız için,
7100

TBMM’nin 5., 6. ve 7. Yasama Yılı’nda Gaziantep milletvekili olarak görev almış dilbilimci Mehmet Ali Ağakay’ın kaleme aldığı ve Türk Dil Kurumu’nun bastığı, Mustafa Kemal Atatürk’ün halk arasında çok bilinmeyen anılarını derledik.
8100

İşte Mustafa Kemal’den hatıratlar:
9100

ATATÜRK SÜNNET DÜĞÜNÜNDE
Mehtaplı bir yaz sonu gecesi, Boğaziçi sularını okşarcasına bir araba geçiyordu.
10100

Çevredeki vatandaşlar bu aracı tanır, içinde kimin olduğunu gayet iyi bilirdi.
11100

Bu nedendir ki otomobil uzaktan görünür görünmez; çocuk, genç, yaşlı herkes kıyılara dökülür, yalı pencerelerinden sarkar ve “Hoş geldin, yaşa Atatürk!” diye bağırırdı.
12100

Gazi’de halkın bu eşsiz sevgisini elini sallayarak karşılardı.
13100

O gece de öyle olmuştu, yine herkes aracın etrafındaydı.
14100

Acar motoru önce Rumeli yakasını kıyı kıyı geçmiş, sonra Anadolu yakası boyunca geri dönüyordu.
15100

Tam o esnada bir yalının önünden geçilirken, bahçede, sevinçli bir olayı kutlamakta olan bir topluluğun haykırışları yükseldi.
16100

Bunun üzerine Mustafa Kemal, “Yanaşalım” diyerek aracın durdurulmasını istedi.
17100

Böylece, sünnet düğünü olduğu anlaşılan alana Ata’nın katılması oradaki vatandaşlar adına unutulmayacak bir anı oldu.
18100

Mustafa Kemal Atatürk, çocukları sevdi, sünnet olanların anne ve babasını kutladı; kısaca ortalığı bir bayram havası kapladı.
19100

Atatürk, bir aralık kalem kağıt alıp yazdığı bir tezkereyi çocukların babasına şu sözleri katarak verdi:
20100

Biz düğününüz olduğunu bilseydik tedarikli gelirdik.
21100

Şimdi yanımızda çocukları sevindirecek bir şeyimiz yok.
22100

Siz yarın bu kağıtla İş Bankası’na uğrar, sonra çocuklara bizim adımıza bir armağan alırsınız.
23100

Çocukların babası kağıdı aldı ve bu incelik karşısında “Atam” diyip ekledi:
24100

Alınacak hiçbir armağan sizin imzanızı taşıyan bu kağıt değerince olamaz.
25100

İzin verin, biz bunu ailemizin ve çocuklarımın sonsuz bir övüncü olarak saklayalım.
26100

Mustafa Kemal, adamın bu tok gözlülüğünden çok daha duygulanarak
27100

“Peki, siz bu kağıdı saklayın, ama yarın yine bankaya uğrayın ve çocukları bizim adımıza sevindirin.” dedi.
28100

MUSTAFA KEMAL’İ ANLAMAK….
Ulu Önder Atatürk anlatıyor:
29100

“Birinci Dünya Savaşında Irak’ta İngilizlerle savaşıyorduk.
30100

Bir aralık ele geçirdikleri Kûtülemara kalesini az sonra bizim ordu çevirmiş, epey uğraştıktan sonra düşürmüş, içindekileri de komutanları General Townshend ile birlikte tutsak etmişti.
31100

Komutan İstanbul’a getirilerek savaşın sonuna doğru Heybeliada’da gözaltı edilmiş, bırakışma olunca da yurduna dönmüştü.”
32100

Anadolu’da Kurtuluş Savaşı başladıktan sonra General Townshend’in güney kıyılarımızdaki limanlardan birine geldiği ve Mustafa Kemal ile görüşmek istediği bildiriliyor.
33100

Ata onu Konya’da kabul ediyor, ama ikisi karşılaşınca general şaşkın şaşkın duraklıyor ve şöyle bir konuşmaya yol açıyor:
34100

Affedersiniz, görüyorum ki işin içinde isim benzerliğinden doğan bir yanlışlık var, ben sizi başka bir Kemal sanmıştım.
35100

-Nasıl bir Kemal?
36100

Kûtülemara’da ordumla birlikte çevrilmişken karşı tarafta Kemal adlı çok centilmen bir komutan vardı.
37100

Onunla hasım olmakla birlikte aynı zamanda dost da olmuştuk. Bu işin başına onun geçtiğini sandım da…
38100

Onunla dost olduğunuz gibi benimle de dost olabilirsiniz. Buyurun, oturun.
39100

General oturur. İki asker birbirini anlamakta gecikmezler.
40100

Biri karşısındakinin nasıl kutsal bir dava peşinde olduğunu, öbürü de ötekinin hâlâ hasım durumunda olan bir devletin generali olmakla birlikte ne denli insanca düşündüğünü görür.
41100

General hayran kaldığı yeni dostuna birkaç gün konuk olduktan sonra ayrılmak için izin isteyince Paşa şöyle bir öneride bulunur:
42100

Ben Ankara’ya döneceğim. Orada, içlerinde sizin doğrudan doğruya kendi dilinizle konuşabileceğiniz kimseler de bulunan arkadaşlarım var. İster misiniz birlikte gidelim? Onlarla da tanışmış olursunuz.
43100

Ankara’ya dönüyorlar. General orada yeni tanıdıklar ediniyor. Yurduna dönmek üzere vedalaşırken Paşa ona soruyor:
44100

Arkadaşlarımı nasıl buldunuz?
45100

Çok centilmen insanlar, ancak korkarım ki içlerinde sizi benim anladığım ölçüde henüz anlamamış olanlar vardır.
46100

Paşanın karşılığı şu olmuş:
47100

Bunu biliyordum; fakat bu halin size de sezdirilecek bir derecede olduğunu şimdi anlamış oluyorum.
48100

AYŞE KADIN
Atatürk, başından geçen hoş serüvenleri biraz tatlandırarak anlatmaktan hoşlanırdı.
49100

Bir gün sofradaki muhabbet dönüp dolaşarak ‘ev kadınlığı’ konusuna geldi.
50100

Bir aralık Ata gülerek,
51100

“Durun size bu konunun bana hatırlattığı bir hikayeyi anlatayım.” dedi.
52100

Hikaye şu:
53100

Sabiha Gökçen Eskişehir’de uçak birliğinde görevli iken birkaç günlüğüne Ankara’ya gelir.
54100

Dönmek için ayrılacağı sırada Gökçen, Atatürk’e köşkte ortalığı yeterince düzenli bulmadığını, erkeklerin bu işleri beceremediklerini söyleyerek şu öneride bulunur:
55100

Eskişehir’de bana hizmet eden aklı başında ve hamarat kadını köşke göndereyim. Bu sayede evde bakım ve düzen sağlansın.
56100

Sabiha Gökçen’in dediği gibi ortalıkta bir bakımsızlık görmeyen ama kadın gözünün başka olduğunu düşünen Mustafa Kemal Atatürk cevaben, “Çok iyi, o kadını gönder sen” dedi.
57100

3 gün sonra kadın köşke giriş yaptı.
58100

Atatürk, dili düzgün, az çok okuryazar, görgülü bir kadın beklerken bir de ne görsün;
59100

Temiz pak fakat çenesi düşük, saf bir nine!
60100

Gazi Paşa, ne yapılacağını tam anlatırken kadın birden araya girip,
61100

“Bilirim, bilirim. Gökçen Hanım bana hepsini belleti. Süpüreceğim, toz alacağım, ortalığın düzenine bakacağım, zil çalınca koşup açacağım… Sen hiç merak etme.” dedi.
62100

Telefon zili ile kapı zilini bir türlü ayırt edemeyen ve ne zaman telefon çalsa “Buyur paşam” diyerek Ata’nın huzuruna giden kadın, Atatürk’ü rahatsız eder.
63100

Gel zaman git zaman yine bir gün yaşlı kadın, Paşa’nın yanına gidip, “Ben o hortumlu makinayı kullanamıyorum. Sen bana pazardan süpürge al” dedi.
64100

Mustafa Kemal Atatürk, pazara gidip kendisine boy boy süpürge alacağını söyleyerek kadını başından savdı.
65100

Yaşlı hanımın kalbini kırmadan nasıl köşkten yollayabileceğini düşünen Paşa, bir çözüm yolu buldu.
66100

Ertesi gün Ata kadını huzuruna çağırdı.
67100

“Ayşe Kadın” diye söze başlayan Mustafa Kemal, “Gökçen Hanım’dan mektup geldi. Sensiz yapamayacağını yazıyor. Ne yapacağız şimdi?” dedi.
68100

Ayşe kadın bir süre düşünüp “Bilirdim ben bensiz yapamayacağını ama senin de hatırını kırmak istemedim de geldim. İznin varsa gideyim bari, yazık olur kızıma” dedi.
69100

Gazi Paşa’da, bağrına taş basarak (!) ertesi gün onu yolcu eder…
70100

ATATÜRK’ÜN ÇIKIŞMASI
Mehmet Ali Ağakay’ın anlattığına göre:
71100

Atatürk iş beklediği kimselerden birinin kusurunu ya da yanlış bir davranışını gördüğü zaman alaylı ve dokunaklı bir dille ele alıp söylermiş.
72100

Böylece içini iyice döktükten sonra sorunu artık kapanmış saydığını, dargınlığının geçtiğini anlatmak için sanki hiç bir şey olmamış gibi bir tavır takınır, karşısındakinden bir şarkı ya da bir şiir okumasını isterdi.
73100

Bir akşam, nedense, kızmış bulunduğu Ahmet Cevat’a sofrada oldukça çıkışır, arkadan da bir barış girişi olmak üzere bir şiir okumasını söyler.
74100

Ahmet Cevat, Ata’nın böylece uzattığı barışçıl eli itercesine Sâdi’nin “Ne deveye binip gezerim, ne de katır gibi yük altına girerim, ne uyrukları olan bir hükümdar, ne de hükümdarın ne de hükümdarın uşağıyım” anlamına gelen
75100

“Ne ber üştür be-süvârem Ne çu ester zi’r-i bârem Ne hudâvend-i raiyyet Ne gulâm-ı şehriyârem” dörtlüğünü okur.
76100

Bile bile mi, yoksa düşünülmeden mi yapıldığı pek belli olmayan bu davranış üzerine herkes donup kalır.
77100

Şimdi Ahmet Cevat’ın başına yıldırımlar yağacağından korkulurken Atatürk büyük bir serinkanlılıkla Fazıl Nazmi’ye sözü bırakır.
78100

Fazıl Nazmi, Ata’nın gösterdiği bu serinkanlılık altında yatan öfkeyi seziyor ve kendisine düşen ödevin önemini anlar ve birkaç saniye belleğini yokladıktan sonra o da “İnsanlar birbirine muhtaç olmaktan kurtulamaz, boğaz bile bir yudum su için elin ve ağzın yardımına baş vurur.”
79100

şeklinde çevrilen şu beyti okur:
80100

Ata bu karşılığı yeter bulur, Fazıl Nazmi alkışlanır, olay da böylece tatlıya bağlanmış olur.
81100

Bu 4 anı da size ‘Mustafa Kemal’ isminin o dönemki halkın sosyolojisindeki ağırlığını,
82100

Ulu Önder’in nezaketinin ve zekasının düşman kuvvetlerde dahi etki bıraktığını,
83100

Gazi Paşa’nın ciddi bir duruşu olduğu gibi son derece neşeli ve eğlenceli bir yanının da olduğunu,
84100

Ata’nın olayları son derece iyi yönettiğini ve insanları kırmamayaya çalıştığını,
85100

Son olarak da insanlarla arasında olan gerginlikleri sanatla sonlandırdığını gördük.
86100

Cumhuriyet’in de bu özellikler çerçevesinde 29 Ekim 1923 yılında kurulduğunu anımsadık.
87100

100 yıl sonra bugün ise Cumhuriyet’in; aynı heyecan, aynı duygular ve aynı sadakatle
88100

Adeta bir bayrak gibi meydanlarda, türkülerde, yüreklerde dalgalandığını da vatandaşlarımızın 100. Yıla bağlılığında görüyoruz.
89100

100. yıl coşkusunu yaşayan herkesin
90100

CUMHURİYET BAYRAMI KUTLU OLSUN!
91100

92100

93100

94100

95100

96100

97100

98100

99100

100100