Osmanlı’da Polisiye Romanlar
“Edebî tür, edebiyat eserlerinin biçimlerine, konularına ve yapı özelliklerine göre ayrılmış çeşitleridir. Bir başka söyleyişle, biçim ve öz bakımından ortak kurallara göre yazılmış ve söylenmiş eser kümelerine verilen addır.

Edebî türler, değişmeyen yazı kalıpları değildir. Toplumda zamanla meydana gelen değişmeler edebiyata da yansır. Edebî türler de değişen zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte ve çeşitlilikte değişime uğrar. Modern çağın anlatım biçimlerinden olan roman türü de zamanla değişime uğramış, konuları ve yapıları değişmiş ve yeni roman türleri ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de polisiye roman türüdür.” (1)
İlk örneklerin ortaya çıkmasından bugüne, edebî bir tür olup olmadığı bile tartışılagelmiş olan polisiye, dünya edebiyatında uzun yıllar “edebiyatın üvey evladı” gibi muamele gördü.
Tüm dünyada uzun süre “edebiyatın üvey evladı” muamelesi gören polisiye roman, tüm olumsuzluklara rağmen edebiyat ve romanın bir türü olarak günümüze kadar hızlı bir gelişim göstermiştir.
Edgar Allan Poe imzasıyla 1841 yılında ABD’de yayınlanan “Morque Sokağı Cinayeti” Batı edebiyatında polisiye romanın ilk örneği olarak kabul edilmektedir.

Dünyada okuyucu bulan polisiye roman türü Osmanlı’da da karşılık bulmuş, bu anlamda ilk olarak Fransız polisiye romanlar Türkçeye çevrilmiştir. Fransız yazar Ponson de Terrail’in “Paris Faciaları” isimli romanı, 1881’de Ahmet Münif tarafından tercüme edilen ilk Türkçe roman eserdir. Yine aynı yıl, Emile Gobariau’nun “Orcival Cinayeti” adlı polisiye romanı Ahmet Mithat tarafından Türkçeye çevrilmiştir. İlk olarak Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayınlanan roman, daha sonra kitap olarak da basılmıştır.
Ahmet Mithat Efendi tarafından 1884 kaleme alınan “Esrâr-ı Cinayat”, Türk Edebiyatının ilk polisiye romanıdır.
Habibe Gezer: “Ahmet Mithat Efendi eserlerinde sadece olayı anlatmakla yetinmez, halkı aydınlatmak için zaman zaman romanı keserek veya dipnotlarda çeşitli konular hakkında bilgiler verir. Esrâr-ı Cinayât adlı eserinde de bu durum sıkça görülür. Eserde İstanbul’da boğazın bitimindeki Öreke Taşı denen yerde bir genç kızla iki adamın cesedi ve bir Arap evinde asılı bir başka kişinin cesedi bulunur. Romanda (dedektif) Osman Sabri Efendi’nin bu cinayetleri çözme çabası anlatılır.” (2) diyerek tanımlıyor.

“1889’a gelindiğinde ise polisiye roman tercümelerinde âdeta bir patlama yaşanır ve 20. asrın başına kadar onlarca çeviri yapılır. Süleyman Nazif, Ahmet İhsan, Ali Kemal, Hüseyin Rahmi, Selanikli Tevfik, Mehmet Atâ gibi isimler, o devrin meşhur mütercimlerindendir. Burada bir hususa dikkat çekmek gerekir ki ilk polisiye romanın çevrildiği ve Türkçe ilk polisiye romanın yazıldığı tarihlerde Osmanlı tahtında, kendisi de bir polisiye düşkünü olan Sultan İkinci Abdülhamid oturmaktadır. Saraydaki mütercimlerin çevirdiği cinai romanları merakla okuyan/okutan sultanın, binlerle ifade edilecek miktarda polisiye roman tercüme ettirdiği bilinir. El yazması hâlindeki bu tercümeler, Abdülhamid Han’ın o dillere destan kütüphanesinde muhafaza ediliyordu. O tarihlerde polisiye merakının ivme kazanmasını, biraz da sultanın bu özel alakasına bağlamak mümkün. 1902-1903’e kadar süratle devam eden tercümeler, bu tarihlerden 1908’e kadar sekteye uğramışsa da 1908’den sonrası, polisiye roman çevirileri açısından ikinci bir patlama devridir. Evvela, namı günümüze kadar gelmiş meşhur Sherlock Holmes’lar (Conan Doyle) ve Arsen Lüpen’ler (Maurice Leblanc), Gaston Leroux ve Fantome serileri çevrilir. Daha sonra, Nick Carter, NatPinkerton, Pick Vick gibi karakterlerin maceralarından oluşan ve daha geniş kitlelere hitap eden popüler polisiye romanların tercümesi yapılır.” (3)
“Abdülhamit’in altı bin tane polisiye kitabı olduğu söyleniyor. Bu yanlış bir bilgi. Çünkü toplam on bin kitabı var ve bunların beş bini zaten Osmanlı tarihine ait. Kurduğu bir tercüme bürosuna Avrupa basınında kendisi ile ilgili çıkan haberleri ve ilgilendiği konuları çevirtiyor. Bir kısmı da bu çevirilerden oluşuyor. Tahminimce Abdülhamit’in polisiye kitapları iki bini geçmez. Tercüme bürosu boş zamanlarında da Abdülhamit için polisiye romanlar çeviriyor.” (4)
1913 yılında Türklerin Sherlock Holmes’i olarak bilinen “Amanvermez Avni” serisini yazan Ebussüreyya Sami, Osmanlı döneminin başarılı romancılarındandır. Her türlü kılığa bürünen Amanvermez Avni, zekâsıyla; dönemin cinayet vakalarını çözen özel bir dedektiftir.
1913 yılında Türklerin Sherlock Holmes’i olarak bilinen “Amanvermez Avni” serisini yazan Ebussüreyya Sami, Osmanlı döneminin başarılı romancılarındandır. Her türlü kılığa bürünen Amanvermez Avni, zekâsıyla; dönemin cinayet vakalarını çözen özel bir dedektiftir.
Kaynakça:
(1) H. Gezer: Türk Edebiyatında Polisiye Roman Ve Ahmet Ümit’in Polisiye Roman Kurguları
(2) H. Gezer: Türk Edebiyatında Polisiye Roman Ve Ahmet Ümit’in Polisiye Roman Kurguları
(3) http://trdergisi.com/turk-edebiyatinda-polisiye/
(4) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/polisiye-roman-hafiyesi-38020232